7 Ekim 2020 Çarşamba

Her gün bir kaşık ballı sarımsak yersek ne olur?

Sarımsak ve bal kendi tek başına bile olsa sağlığımız açısından oldukça faydalı yiyeceklerdir. Peki, bu muhteşem ikilinin bir araya geldiğinde sağlığımız açısından ne gibi faydalar sağladığını biliyor muydunuz? İşte her gün bir kaşık ballı sarımsağın sağlığımıza olan olağanüstü etkileri…

ABONE OL


Bal ve çiğ sarımsak

Kıyılmış 1 yemek kaşığı bal ve 2-3 diş sarımsağı karıştırın. Günlük olarak aldığınızda, bu karışım sizi sağlıklı tutacaktır.

Malzemeler

1/2 doğranmış soğanKıyılmış 5 diş sarımsak2 kırmızı pul biber1 çorba kaşığı zencefil1 limon suyuElma sirkesi

Hazırlanışı

300-500 ml olan bir kavanoz alın. Malzemeleri karıştırın ve son olarak sirke ekleyin. Kavanozun üstünde 1 cm boşluk bırakın. Kapatıp oda sıcaklığında bekletin. Soğuk algınlığı veya grip için kullanabilirsiniz.

Peki, sağlığımıza ne faydası  var?

Ballı sarımsak her gün bir kaşık tüketildiğinde hipertansiyon ve kolesterol sarımsak tarafından desteklenir ve sarımsak da kalp krizi problemlerinden sizi korur. Aynı zamanda aterosklerozu durdurur ve yavaşlatır.

4d00f9e9a17b412a88e07d733222cfbe

Ramazanda tüketimi artan hangi besin ne kadar faydalı?

Uzmanlar özellikle ramazan ayında tüketimi daha da artan sofraların vazgeçilmesi hurma, çorba, yumurta, yoğurt gibi besinlerin birçok faydası olduğunu belirtiyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Yıldız Melek Aksoylu da, ramazan ayında tüketimi artan besinlerin faydaları hakkında önemli bilgiler verdi.

ABONE OL


Hurma

Hurma; besleyici değeri, vitamin ve mineral içeriği zengin, iyi bir lif kaynağıdır. Tatlı yerine sıklıkla tüketilir. Folik asit, magnezyum, potasyum, fosfor, demir ve sodyum içerir. Yorgunluğu azaltır, kansızlığa iyi gelir. Anne sütünü arttırıcı etkisi bulunmaktadır.

Sindirimi kolaylaştırır, kabızlığa iyi gelir. Yüksek lifli yapısından dolayı içeriğindeki şekerin kana karışma süresi uzundur. Tatlı krizlerine iyi gelir. Tokluk hissi verir.


Çorba

Çorba; Mutfağımızın vazgeçilmezi olan çorbalarımız ramazan ayında da faydalarını katlayarak sofralarımızda yer alıyor. Yemeğin başlangıcında içilen çorba hızlı yemek yememizi engeller, tokluk sinyallerinin beyne ulaşmasına katkı sağlar, iştah kontrolü üzerinde etkilidir.

Uzun süreli açlıktan sonra fazla miktarda yemek yemeği engeller. Sindirim problemlerini engeller, mideyi rahatlatır ve kabızlığa iyi gelir. Tavuk suyu, mercimek, ezogelin, naneli yoğurt, sebze çorbaları sindirimin dostudur.


Ekmek ve tahıl grubu

Posadan zengin besin grubudur. Tokluk süresini uzatır. İştah kontrolünü sağlar. Ekmek çeşitleri, bulgur pilavı, karabuğday pilavı, makarna çeşitleri, yulaf bu grupta yer alır. B12 vitamini hariç B grubu vitaminlerinden zengindir.

Ekmekte çavdar, tam buğday, karabuğday ekmeklerini, makarnada ev yapımı erişte ve kepekli makarna çeşitlerini tercih etmeniz kabızlık probleminizi engellerken tok tutar. Kan şekerinizi hızla yükseltmez. Tahıl grupları E vitamini ve faydalı yağları da içerir.


Cilt sağlığı için destekçidir. En vazgeçilmezlerimizden olan ramazan pideleri bu grupta yer almaktadır. Tam buğday unundan yapılmış ve yumurtalı olanı besleyicilik açısından daha zengindir.


Yumurta

Birçok vitamin ve mineral içermenin yanında en kaliteli proteindir. Uzun süre tok tutan besinlerin en başında gelir. Beyni güçlendirir, göz sağlığını korur, vücut direncini arttırır. Selenyumdan zengin özelliği sayesinde kanserle savaşır ve tiroid hastalarının destekçisidir.

Güllaç; Ramazan ayında tatlıların sultanıdır. Sütlü tatlı olması şerbetli tatlılara göre kan şekeri açısından avantajlıdır. Hafiftir, enerji içeriği çok yüksek değildir. İçeriğindeki ceviz, fındık, fıstık faydalı yağlar grubundadır (omega-3).


İçeriğine katılan şeker miktarı azaltılarak meyve ile servis edilebilir. Süt kalsiyumdan ve proteinden zengin olmasını sağlar.


Demirhindi şerbeti

Susuzluğu gidermesi en yaygın faydasıdır. Mide asidini dengeler, mide ekşimelerini önler. Bağırsakları yumuşatır. C vitamininden zengindir. Karaciğeri toksinlerden temizler.

Yoğurt

Yoğurt; Bağırsak sağlığını koruyan ulaşılabilir en temel besindir. Tansiyonu düzenler, kas gelişimini destekler. Kolesterol değerlerini dengeler. Tatlı isteğinizi engeller. Hem iftar hem sahurda tüketilebilir.

Yoğurda katılan yaş nane gün içindeki su ihtiyacınızı azaltır. Yoğurttan yapılan cacıkta aynı şekilde. Salatalıkta su değeri yüksek besinler arasındadır.


Lor peyniri;

Protein miktarı fazla, tuz miktarı düşük, tokluk hissi yüksektir. Yumurta alerjisi olan lor peynirini tercih edebilir. Çorbalara ilave ettiğiniz lor peyniri tokluk hissini uzatır. Kalsiyum miktarı oldukça fazladır, kemik sağlığını destekler.

Baharatlar

Zerdeçal iştahı azaltır, kimyon gaz problemini engeller ve tokluk hissi verir, tarçın ve karanfil kan şekerinizi dengeler, karabiber ve zencefil bağışıklık sisteminizi destekler, kekik sindirimi kolaylaştırır."

0d0dd1591e6a44ffa2c18e553ac7046f

Kanserden korunmak için bu besinleri tüketin!

Kanserden korunmak için bu uyarıları mutlaka dikkate alın ve bu besinleri tüketin! İşte kanseri önleyen besinler...



Kanserden korunmak için bu uyarıları mutlaka dikkate alın ve bu besinleri tüketin! İşte kanseri önleyen besinler...
Sağlıklı beslenmenin giderek önem kazandığı günümüzde yanlış beslenme başta kanser olmak üzere birçok hastalığı tetikliyor. 4 Şubat Dünya Kanser Günü'nde Hastane Derindere Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Şeniz Toksoy'dan kanserden korunmak için hayatımızda yapmamız gereken değişiklikleri kanser savar besinleri öğrendik.
 

 
Bu önerileri dikkate alın!
İdeal ağırlığınızı koruyun. Koruma konusunda problem yaşıyorsanız mutlaka bir uzmanın kontrolünde beslenme programınızı gözden geçirin ve egzersizi hayatınıza dahil edin.

Lifli gıdalarla beslenin.

Nitrit, nitrat gibi katkı maddeleri içeren şarküteri ürünlerinden (özellikle füme etler), salamura, turşu gibi aşırı tuzlanmış yiyeceklerden uzak durun.

 

 
Total yağ alımını azaltmak için yağlı et ve kızartmaları beslenme programınızda en aza indirin. Kırmızı etten gelen günlük enerjiniz %10'un üzerine çıkmamalı. Mümkünse buğulama yöntemiyle pişirilen balık tüketin.

Kızartma, kavurma, mangal gibi dumanlanmış yöntemlerle yapılan yiyecekleri yemeyin.

Çay ve kahveden vazgeçmeyenlerdenseniz şeker yerine pekmez, bal gibi tatlandırıcıları kullanmayı deneyin.

Alkol, sigara ve katkı maddelerinden uzak durun.

 
Bu besinleri hayatınıza dahil edin!
Turunçgiller, havuç ve domatesi daha fazla tüketerek vücudunuzun C, E ve A vitaminleri ve Selenyum ihtiyacını karşılayın.

Kurubaklagil ve yağlı tohumları daha sık tüketin.

Beyaz ekmek yerine tam buğday, kepekli ve çavdarlı ekmek tüketin.

Sarımsak, soğan, arpacık soğan, nane, şalgam, turp,  tere, roka, biber, bakla, kabak, bamya, mantar, patlıcan, enginar, maydanoz, gibi sebzeleri sık sık tüketin.

Yağsız peynir, çökelek, yoğurt gibi süt ürünlerini sofranızdan eksik etmeyin.

Meyve yemeği alışkanlık haline getirin. Özellikle portakal, greyfurt, limon, elma, armut, ayva, erik, böğürtlen, kızılcık, kiraz, vişne, çilek, kavun, karpuz, üzüm, incir, nar,dut, muz, hurma, yeni dünya gibi her renkten meyveyi mevsimine göre tüketin.

 

 



4de55b9b736b4957b9da67a50961a0da

Çocuk istismarına karşı ne yapılmalıdır?

Çocuk istismarı nasıl anlaşılır? İstismara uğrayan çocuğa nasıl yaklaşılmalı? Uzman Klinik Psikolog Berra Baş anlattı.



Çocuk istismarı nasıl anlaşılır? İstismara uğrayan çocuğa nasıl yaklaşılmalı? Uzman Klinik Psikolog Berra Baş anlattı.
 Medical Park Bahçelievler Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog Berra Baş, "İstismara uğrayan çocuk olay yerini simsiyah çizer ve karalar. İçine kapanır, okula bile gitmek istemez" diyerek aileleri dikkatli olmaları konusunda uyardı.
 
Masum ve savunmasız çocuklara yönelik suçlar, insanlığın yüz karası olmaya devam ediyor. İstismara uğrayan her 6 çocuktan yalnızca birinin ortaya çıktığını söyleyen Uzman Klinik Psikolog Berra Baş, son günlerde gündemde olan çocuk istismarı ile ilgili bilgiler verdi, ailelere çok iş düştüğünü söyledi.
 
İlk akla gelen cinsel saldırı ama…
"18 yaş altındaki tüm çocuklara yapılan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı, istismardır" diyen Psikolog Berra Baş, istismar örneklerini şöyle sıraladı:
 
Fiziksel istismar: Çocuğu fiziksel güç kullanarak itmek, vurmak, dövmek vb.
 
Cinsel istismar: Çocuğu, cinsel ihtiyaçlarını tatmin etmek için kullanmak, işkenceler yapmak, zorla alıkoymak, sadistçe yaklaşmak.
 
Duygusal istismar: Çocuğun öz-saygısına çelme takan davranışlarda bulunmak (lakap takmak, hakaretlerde bulunmak, utandırmak, korkutmak vb.)
 
İhmal: Çocuğu ihtiyaç duyduğu fiziksel ve duygusal ihtiyaçlardan mahrum bırakmak (Barınma, beslenme, harçlık, okuma, sağlık gibi).
 
İstismar olması için illa cinsel saldırı olması gerekmiyor. İngiltere'de yayınlanan son çalışma bir kez daha gösterdi ki; istismarın çeşitlerinin olduğu son 30 yılda toplum tarafından daha iyi anlaşılmaya başlandı. Bu şu demek, bir çocuk bağrışlara maruz kalıyorsa, küçümseniyorsa, hakaretlere maruz kalıyorsa yahut yalnızlaştırılıyorsa, ebeveynlerinin sevgisinden mahrum bırakılıyorsa; bu da istismardır.
 
Cinsel istismar belirtileri nelerdir?
 
Toplumdan geri çekilir, içine kapanır.

 
Kimseye güvenemediği için sürekli güvende olmayı (aile bireylerine yapışır vaziyette kalmayı) arzular. Ayrılmamak için adeta görünmez bir bağla bağlanmış izlenimi sürer.

 
Okuluna devam etmek istemez.

 
Kalabalık ortamlardan kaçar ama tek başına da kalmamaya çalışır. Korku da dahil olmak üzere tüm duyguları daha şiddetle yaşar. Normalde korkmadığı şeylerden de korkmaya başlar. Sürekli irkilme halindedir ve tedirginlik yaşar.

 
Gece kabuslarla uyanır, uykusu bölünür.

 
Sürekli ağlar. Gerginliği, tüm hayatına mal olur.

 
Olumlu bir durum karşısında bile hiçbir olumlu belirti göstermez, gösteremez. Çünkü kendi içinde yaralıdır ve acı içinde kıvranmaktadır.

 
Eğer eylem, kandırılarak gerçekleşmişse; diğer insanları da yalan söylemekle suçlar.

 
Gözünün önüne olayla ilgili imajinasyon (görsellik) geldiğinden, bir anda gözlerini kapar ve saklanır.

 
İç sıkıntısı yaşar. Son derece kahrolmuş görünür.

 
Nefes nefese kalır.

 
Resimlerinde olayın gerçekleştiği yeri çizer. Olayı gerçekleştiren kişiyi kızgın şekilde resmeder. Olay evde geçtiyse, evi simsiyah çizer ve şiddetli şekilde karalamaya başlar. Bu, aslında olayı zihninden silmek istediğini anlatma çabasıdır.

 
Okula devam etse de odaklanmakta bariz güçlük yaşar. Dalıp gider.

 
Kendi uzuvlarına yabancılaşır: "Bu kol benim değil, bu bacak benim değil" şeklinde söylemlerde bulunur ve çıldırmaktan korkar.

 
Olayların gerçekliğini sorgular, yaşadığı şeyler gerçek dışı görünür.

 

 
Eylemi yapan yüzde 90 yakını oluyor
Şunun altını çizelim; istismara uğrayan her 6 çocuktan yalnızca 1'i medyaya yansıyor. Mağdurlarla ilgili yapılan son çalışma sonucuna göre, olayı gerçekleştiren kişi yüzde 90 mağdurun tanıdığı biri, yakını olabiliyor. Olayın ortaya çıkmaması için kendi ailesi tarafından baskı gören mağdurların, ilerleyen yaş dönemlerinde intihar ederek yaşamlarına son verme isteklerinin yüksek olduğunu gözlemliyoruz. İlerleyen dönemlerde cinsel işlev bozukluklarına, depresyona ve anksiyeteye daha çok rastlıyoruz.
 
Ekmek almaya bile tek başına yollamayın!
Çocuklar çok küçük, onlar bu problemi çözemez. Biz yetişkinler olarak ele ele vererek; bu pedofiliyi, katliamları ve sapıklıkları engellememiz gerekiyor. Pedofiliye sahip insanlara baktığımızda karşımıza psikotik tablolar ve antisosyal kişilik bozuklukları çıkıyor. Bu bozukluklara sahip insanlar, kontrol edilemeyecek düzeyde patolojik bulgulara sahipler. Bu sebeple, bu hadiseler yaşanmadan nasıl önlem alınır sorusunu yanıtlayalım:
 
Çocuklarınızı yalnız bırakmayın: Erken çocukluk dönemi dediğimiz dönemde dışarıya ekmek almaya bile tek başına gitmelerini kesinlikle kabul etmiyoruz.

 
Çocuğunuz özgüven eksikliği yaşıyorsa aman dikkat: Sosyal kaygı bozukluğu yaşıyor olabilir. Derhal bir uzmana başvurun. Çocuğunuzun ruhsal olarak bozukluk yaşamasına göz yummayın. İstismarcılar, genelde sessiz-özgüvensiz çocukları tercih ediyorlar. Asla unutmayın.

 
Anne-baba-uzman olarak, önce kendiniz iyi bir örnek olun: Özgüveniniz eksikse destek alın. Ya da aşırı öfkeli-gergin biriyseniz, bu bağlamda kendinizi güncelleyin. Destek birimlerine katılın. Böylelikle, çocuğunuz sizi rol model olarak kabul eder ve kendisi de çekingen olmak ile saldırgan olmak arasında bocalamaz, saygı duyulan bir kavram olarak empatik olmayı yeğler.

 
Anne-babalar, çocuklarınızla sürekli iletişimde olun: Zihninden geçen duyguları, düşünceleri ve davranış planlarını anlayabilecek kadar çocuğunuza yakın olun. Bunun için evde kaliteli vakit geçirin, dışarıda sosyal aktiviteler yapın. 'Yorgunum' diyerek geçiştirmeyin. Çocuğunuza ilgi çekici programlar hazırlayarak, aranızdaki ilişkiyi besleyin.

 
Çocuk eğitirken birlik olun: Çocuk ruh sağlığı uzmanları, aile terapistleri, okul-öğretmen ve aile hep birlikte çalışın. Şu bir gerçek ki çoğu zaman yaşadığı elzem dolu hadiseleri, ailelerine söyleyemeyen çocuklar terapistlerine bir resim çizerek veya oyun kurarak her şeyi anlatır. Bu bağlamda, çocukların ehil kişilerden birine bile anlatması, süreçle baş etme planlarının kuvvetlenmesini sağlar.

 
Seminerlere katılın: Çocukların böyle bir olayla karşılaşabileceklerini ve karşılaştığında nasıl kendilerini koruyabileceklerini anlamalarını sağlayın.

 
Öğretmenleriyle sürekli irtibatta olun.

 
Çocukların bu tür durumlar yaşayıp yaşamadığını daha iyi anlamak için okullarda çalıştaylar oluşturun.

 
Farkındalık oluşturmak için sosyal medya hesaplarından da paylaşımlarda bulunun: Bunun bir insanlık suçu olduğunu haykırın.

 
Etrafınızda bu sorunları yaşadığını düşündüğünüz birileri varsa, yetkili merciilere başvurun. Korkmayın, asıl size bunu yaşatan birini ifşa etmezseniz, nice masuma daha kıyacağını göz ardı etmeyin.

 
Bakıcıyı testten geçirin!
Her çocuğun bakımını sağlayan kişinin ruhsal olarak sağlıklı olduğunu gerekli testlerden geçerek kanıtlaması son derece önemli. Annesi-babası-öğretmeni-bakıcısı fark etmez. Bir çocukla kim zaman geçiriyorsa, ruhsal olarak yeterli olduğunun saptanması gerekmektedir. Bu bağlamda, her birey kendisini bu konuda duyarlı olma noktasında eğitmeli ve güncellemeli. Maalesef ki bu durum gözden kaçırıldığı için çocuklar istismara uğruyor. Şu da bir korkunç gerçektir ki, istismara uğrayan çocuklar büyüdüklerinde başka çocuklara istismarda bulunmaya meyilli olabiliyor. Bu vahşet dalga dalga yayılıyor.
 




5db994c067264e86ba2f4244cefc3453

5 Ekim 2020 Pazartesi

Erimeyen göbek yağlarının yaratacağı 5 sağlık tehlikesi

Yağlar vücudumuzun neresinde birikirse biriksin endişe yaratır, özellikle de bu yağlar karın bölgemizdeyse... Eğer bir kadın olarak bel ölçünüz 80 cm, bir erkek olarak da bel ölçünüz 94 cm'in üzerindeyse göbeğiniz var demektir ve bu tehlike çanlarının çalmaya başladığını gösterir. Göbek yağları ile yaşamanın yaratacağı riskleri bilmek istiyor ve tehlikelerini merak ediyorsanız haberimize buyurun... PEMBENAR ÖZEL

ABONE OL


Bu durum şeker hastalığına neden olabilecek daha yüksek kan şekeri seviyesine sahip olmanıza neden olabilir.


2-Yüksek metabolik sendrom riski

Geniş bir bel ölçüsüne sahip olmanız metabolik sendrom geliştirme riskinizi artırır. Göbek yağınız ve geniş bir beliniz olduğunda kalp hastalığı, diyabet ve felç geliştirmeye eğilimli hale gelirsiniz.

Daha yüksek risk faktörü bu hastalıklara daha kolay yakalanmayı da beraberinde getirir.


3-Yüksek kanser riski

Çağımızın vebası haline gelen kanser de maalesef bu riskler arasında yer alıyor.

Yapılan bir çalışmaya göre göbek yağından salınan bir tür protein, kanserli olmayan hücreleri kanserli hücrelere dönüştürebiliyor ve tümör büyümesine neden olabiliyor.


4-Yüksek kardiyovasküler hastalık riski

Karın bölgesindeki yağ hücrelerinin, kan damarlarını daraltabilen ve yüksek tansiyona neden olabilecek proteinler üretebildiği kanıtlanmıştır.

Ayrıca bu proteinler damarların tıkanmasına ve inme ile kalp krizine karşı savunmasız kalınmasına yol açar.


5-Yüksek demans riski

Fazla yağlar beyni de vuruyor! Bir araştırmaya göre, göbek bölgesinde yağlanma olan kadınlarda diğerlerine göre demans gelişme olasılığı 3 kat daha fazla. Demans hastalığı, beyin hücrelerinin zarar görmesinden kaynaklanır. Bu hasar, beyin hücrelerinin birbirleriyle iletişim kurma yeteneklerini engeller. Bunun sonucunda da özellikle hafızada sıkıntılar meydana gelir.

Siz siz olun göbek bölgesindeki yağlanmayı sakın göz ardı etmeyin ve onu ortadan kaldırmak için gereken bütün özeni göstermeye gayret edin.


1a9f76cc70ac4cb68b44f383295b8a0b

Düğün gününde stres yaşamamak için öncesinde neler yapılmalı?

Evlilik her ne kadar çiftlerin mutluluğunu simgeleyen güzel bir an olarak nitelendirilirse de aslında arka planda pek çok stresli durum hakimdir. Bu gibi durumlar karşısında alınması gereken bazı önlemler sayesinde daha kusursuz ve rahat bir düğün günü geçirebilirsiniz.

Aylardır bugüne hazırlanıyorsunuz, fakat şunu unutmayın: Düğününüz bir sınav değil! Düğün gününde stresli bir gelin olmak yerine o günün keyfini çıkarmak sizin de hakkınız! Bu nedenle de planlı, programlı hareket etmenizi sağlayacak ve yapmanız gerekenleri hatırlamanıza yardımcı olacak düğünden bir gün öncesi için işinizi kolaylaştıracak liste hazırladık. Peki, düğün gününde stres yaşamamak için öncesinde neler yapılmalı?

Düğün gününden bir gün önce mutlaka bunları yapın!

Düğün günü stresten midede şişkinlik oluşmaması için...

1 gün öncesinde mutlaka maydanoz suyu tüketmeyi ihmal etmeyin. Maydanoz, vücudunuzdaki su ve tuz kaybını önleyerek gaz oluşumunu engeller. Böylece düğün gününde olası şişkinliklerin önüne geçmiş olursunuz.

Manikür ve pedikürünüzü 1 gün önceden yaptırın!

Genellikle düğün günü saç ve makyaj için sabahın erken saatlerinde kuaför salonunda yerinizi alırsınız. Özellikle manikür ve pedikür işlemi işlemlerinizi uzun sürdürebilir. Siz bu gereksiz süreyi bir nebze kısaltmak adına manikür ve pedikürünüzü bir gün önceden halledin.

Düğün ayakkabılarınızla prova yapın

Düğün ayakkabılarınızı düğünden önceki gece bir süre giyin, böylelikle ayaklarınızın şeklini alsın. Rahat bir şekilde içerisinde hareket edebilmeniz oldukça önemli.

Rahatlatıcı bitki çayları tüketin

Rahatlatıcı bitki çayları zihninizi ve bedeninizi yatıştırır. Ertesi günü düşünmemeye çalışarak sakin bir şekilde, eğlenceli bir şeyler izleyerek bitki çayınızı yudumlayın.

Sevdiğiniz biriyle vakit geçirin

Düğünden bir gün önce kimle vakit geçirmek istiyorsanız ona zaman ayırın. Bu kişi sizi en çok eğlendiren, size en iyi gelen dostunuz olabilir. Ya da anne babanız, kardeşleriniz olabilir.

Uzun bir duş bedeninize iyi gelecek!

Uzun bir banyo ile kendinizi şımartabilir, küvette uzunca vakit geçirebilirsiniz. Ertesi günün koşuşturmasına hazırlanırken bedeninize ılık suyun içerisinde bir süre tembellik yapma hakkı tanıyın.

Son olarak mutlaka kaliteli bir uyku geçirin

Zor olduğunu biliyoruz ancak kaliteli ve dinlendirici bir uyku uyumanız bu gece oldukça önemli. Kendi düğününüze yorgun bir şekilde katılmak istemezsiniz.

Sizin İçin SeçtiklerimizTaonga: tropikal çiftlik2020'nin En Bağımlılık Yapan Çiftlik Oyunu. Yüklemeye Gerek YokTaonga: tropikal çiftliktuttur.comiddaa uzmanları bugün için hazır kuponlarını paylaştı!tuttur.comJupiter LaboratoriesBu İlginç Bileşenler Eklem ve Diz Ağrısı ile Başa Çıkmanıza Yardımcı OlabilirJupiter LaboratoriesTaboola'danTaboola'dan b2abf1d30c5343e18ad95365aae601b4

Eşler arasındaki kıskançlık ne ölçüde olmalıdır?

İlişkilerin en büyük düşmanı olan kıskançlığın davranış bozukluğuna yol açabileceğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, "Kıskançlığın nereye kadar normal, nereden sonra sorunlu bir durum olduğunu anlamak gerekir. Kıskançlık doğuştan gelen bir davranış değildir" dedi.

''Kıskançlığın sonu bazen şiddete varabiliyor''

Çiftler arasında en büyük sorunlar arasında kıskançlığın yer aldığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, "Kıskançlığın bazen sonuçları şiddete, cinayete kadar varabilmektedir. Kıskançlığın nereye kadar normal, nereden sonra sorunlu bir durum olduğunu anlamak gerekir. Kıskançlık doğuştan gelen bir davranış değildir. Yaşamımızın başlamasıyla bir şeyleri paylaşmaya başlarız. Gördüğümüz ilginin eksildiğini fark ettiğimiz zaman kıskançlığımız yani haset başlar. Kıskançlık duygusu 2-3 yaşlarında gelişmeye başlar. Yaşamın ilk yıllarındaki kıskançlığın nedeni daha çok sevginin paylaşılması nedeniyle olur. Babayı anneyle paylaşmak ya da anneyi babayla paylaşmak ilk kıskançlıktır. Sonrasında kardeş dünyaya gelir bu kez kardeşle anne ya da babanın sevgisini paylaşmak kıskançlık duygularını başlatır. Hatta kardeş kıskançlığı yaşam boyu sürebilmektedir" dedi.

''Kıskançlık doğuştan gelmez''

Kıskançlığın doğuştan gelen bir davranış olmadığını ergenlikle başlayan ve yaşlılığa kadar uzanan süreçte devam ettiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, "Sevgili ya da eş kıskanılmaya başlanır. Kıskançlık, karşı cinsle ilişkilerde doğal karşılanan bir durumdur. Hiç kıskanmamak nadiren olabilir. Ancak bunu birçok kişi sevginin, aşkın olmaması olarak yorumlayabilir. Gerçekten de hiç kıskançlığın olmadığı ilişkilerin bir kısmında, kişinin eşine-sevgilisine ilgisinin olmaması gözlemlenebilir. Kıskançlığın nereye kadar normal karşılanması gerektiği, her zaman tartışılmıştır. Kadında da erkekte de aşırı kıskançlık hayatı yaşanmaz kılar. Bunu bir davranış bozukluğu olarak değerlendirebiliriz" ifadelerini kaydetti.

Giyiminize ve makyajınıza müdahale ediyorsa…

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, eş veya sevgilinin aşırı kıskanç olmasının ise şöyle anlaşılabileceğini belirtti: "Kıskançlık nedeniyle aranızda kavgalar ve tartışmalar olur. Fiziksel veya sözel şiddet meydana gelebilir. Neredeyse her şeyi kanıt saymaya başlar. Aranızda konuşulan tek konu kıskançlık olur. Kıskançlık krizleri, ilişkinin sonlanmasına neden olabilir. Tüm sosyal ilişkilerinizi bozar, diğer insanlarla görüşmenize izin vermez. Hatta bazen hemcinslerinizle bile görüşmenizi yasaklayabilir. Giyiminize ve makyajınıza aşırı müdahale eder. Sosyal medya hesaplarınızı kapattırır. Telefonlarınızı dinletebilir. Sık sık telefonla nerde olduğunuzu sorar. İşinize ani baskınlar yapar. Tek başınıza evden çıkmanızı istemez. Hatta her yere sizinle birlikte gitmek ister. Telefon ve kredi kartı dökümlerinizi inceler. Aşırı şüpheci tutumları olur. Eve herhangi bir gerekçeyle geç kalmanız ciddi kavgalara neden olur. Sürekli masum olduğunuzu kanıtlamak durumunda kalırsınız. Bazen hiç aklınıza gelmeyecek, tuhaf ya da komik aldatma senaryolarınızı dile getirir. Eğer böyle sorunlar yaşıyorsanız öncelikle ona biraz daha fazla ilgi gösterin."

Aşırı tartışmacı olmayın

Kıskançlık konularında aşırı tartışmacı olunmaması gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, "Onunla biraz daha fazla zaman geçirin. Ancak bunlara rağmen değişiklik yoksa mutlaka eşinizle-sevgilinizle bir psikiyatrist ya da psikologdan beraberce yardım almalısınız. Kıskanma ülkemizde önemli bir sorundur. Ülkemizdeki bir bilimsel araştırmada, eşe uygulanan şiddetin yüzde 70'i kıskançlık nedeniyle olduğu ortaya konmuştur. Eşler arası aşırı kıskançlığın nedenleri kişinin kendine güven sorunu, aşağılanma, bazı kişilik özellikleri, değersiz hissetme, başkaları ile karşılaştırılma, eşin şüphelendiren davranışları, karşı tarafın sevgisini ifade etmede eksiklikleri, terkedilme ile ilgili aşırı korkular, karşısındaki ile kendisini sürekli kıyaslama, diğer insanları tehdit olarak algılama, şizofreni gibi bazı muhakeme bozukluğuna neden olan hastalıklar, aşırı alkol alma ve uyuşturucu madde kullanmadır" dedi.

a5d1228481dc4d8e9f0c5232fe9f1867

Çift terapisi hangi durumlarda gereklidir?

Çiftler, ilişki terapisi veya evlilik terapisi olarak adlandırılan psikoterapilere sıklıkla kronikleşmiş bazı ilişki sorunlarıyla başa çıkabilmek ya da ani gelişen yaşamsal ve ilişkisel krizlerin üstesinden gelmek amacıyla başvuruda bulunurlar.

41fb9c812d014bbbb0e722393ae16179

Çocuk sahibi olmak için daha az patates yiyin!

Yakın zamanda yapılan bir araştırmada, günlük hayatta oldukça sık tükettiğimiz bazı besinlerin sperm kalitesini düşürdüğü ve çocuk sahibi olma şansını azalttığı ortaya çıktı.

ABONE OL


Araştırmaya göre bolca balık, kümes hayvanları, meyve ve az yağlı süt ürünleri tüketen erkekler çocuk sahibi olmak konusunda oldukça şanslı. Çünkü İspanyol araştırmacılar omega-3 yağ asitleri, çinko ve D vitamini bakımından zengin bir diyetin sperm kalitesini arttırdığını söylüyor. E vitamini, C vitamini, selenyum ve folat da oldukça faydalı.


Buna karşın Rovira i Virgili Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, alkol, kafein, kırmızı et ve işlenmiş etlerin çocuk sahibi olma şansını azalttığı ortaya çıktı. Patates ve peynir de sperm kalitesini negatif yönde etkiliyor.   Kaynak: Daily Mail

Duygu Bay / PembeNar

86d1d4d6fead48d69af909efa73fda79

Kıvırcık saç bakımı nasıl olmalı?

Dolgun bukleler ve elektriklenmeyen bir saç için özellikle kıvırcık saçlıların dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar var.



Dolgun bukleler ve elektriklenmeyen bir saç için özellikle kıvırcık saçlıların dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar var.
Kıvırcık saçlar yapısı gereği bazı durumlarda gerçekten de kontrolden çıkabiliyorlar! Ama bu basit püf noktalarına dikkat ederseniz saçlarınızla mücadele etmenize gerek kalmayacak...
 
İşte kıvırcık saçlıların asla yapmaması gerekenler:
 
Taramak
Banyodan çıktıktan sonra veya saçlarınız kuruyken saçlarınızı taramayın. Tarak kullanmak saçlarınızı düzeltmez tam tersi elektriklenmesine ve kabarmasına neden olur. Saçlarınızı banyoda saç kremi sürdükten sonra tarayın ve durulayın.
 
Her gün yıkamak
Kıvırcık saçlar yapısı gereği kurudur. Saçlarınızı her gün yıkamanız saçlarınızın daha da kurumasına ve iflah olmaz saçlara sahip olmanıza neden olur. Eğer saçlarınızı yeniden şekillendirmek istiyorsanız spreyli bir şişenin içine dörtte üç su dörtte bir argan yağı koyun ve saç boylarınızı bu karışımla ıslatıp ondan sonra şekillendirebilirsiniz. Bir diğer yöntem ise co-wash dediğimiz yöntemdir. Co-wash saçlarınızı şampuan kullanmadan sadece saç kremi ile yıkamanız anlamına gelir.
 
Sülfat içeren şampuanlar kullanmak
Bu yalnızca kıvırcık saç için değil kuru saçlar için de gereklidir. Bir çeşit tuz olan sülfat saçlarınızın yapısını bozar ve saçlarınızı daha çok kurutur. Şampuan almadan önce içeriğini okuyup içeriğinde sülfat olmayan şampuanları tercih etmelisiniz. Böylece bukleleriniz her zaman çok daha belirgin olacaktır.
 
Saçları sıkı sıkı bağlamak
Saçlarınızı sıkı sıkı bağlamanız buklelerinizi bozar. Yatmadan önce saçlarınızı bağlamak yerine saten bir bone ile saçlarınızı koruyup öyle yatmanız ertesi gün elektriklenmemiş güzel buklelerle uyanmanızı sağlar.
 
Saçları havlu ile kurulamak
Havlu saçlarınızın daha çok elektriklenmesine neden olur. Banyodan sonra saçlarınızı havlu yerine eski bir tişört ile kurulayın, farkı hemen göreceksiniz.
 
Kurutma makinesini yüksek ısıda kullanmak
Kıvırcık saçlar kuru oldukları için ısıyı çok sevmezler. Kurutma makinesini orta derece ısı ile kullanırsanız saçlarınıza zarar vermemiş olursunuz. Ve düz kurutmak yerine bir vigo kullanırsanız bukleleriniz daha belirgin olur.
 
Düz kesim
Kıvırcık saçlarınızı eğer dümdüz kestirirseniz üçgen görüntü dediğimiz bir görüntü oluşur. Uçları kabarır, dipleri sönük kalır. Bu gerçekten de hiç hoş olmayan bir görüntü yaratır. Eğer uzun saçlarınız varsa uzun katlı bir kesim kullanmanız gerekir.
 
 
 
 



082aa002fbbe401998a493003bf50f84

Madımak otunun faydaları

İsterseniz çiğ, isterseniz pişirip... Madımak otu yiyin ve sindiriminize nasıl iyi geldiğini görün!

İdrar söktürür.

Madımak otundan hazırlanan çay ishali durdurur.


Kan şekerini düşürür.

Karın ağrısına iyi gelir.


Doğum sonrası kanamalara, adet kanamalarına iyi gelir.


Madımak otu ile hazırlanan çayın mide ve bağırsak hastalıklarına iyi geldiği biliniyor.


Antioksidan özelliği bulunuyor.


825c3a266a6e4f2bb540fbb834c7142c

4 Ekim 2020 Pazar

İlişkiler üzerine 5 önemli tavsiye

İlişkiler bazen kafa karıştırıcı olabilir. İşte ilişkinizde sevgiyi kaybetmemenizi sağlayacak birkaç öneri...

ABONE OL


Beraber gülün

Eğlenebileceğiniz aktivitelere katılın. Birbirinizi mutlu etmekten korkmayın ya da bu konuda tembellik yapmayın. Karşı taraftan sürekli sizi mutlu etmesini değil, beraber mutlu olmayı bekleyin.

Flört etmekten hiç vazgeçmeyin

Aşkınızı göstermekte asla tembel olmayın. Partneriniz ile yıllarca süren bir ilişkiniz olsa dahi onunla flört edin. Bu ona hala onu istediğinizi hissettirecektir.

Kendi kalbinizi de koruyun

Onu çok sevdiğiniz için üzülmesini istemiyorsunuz. Aynısını kendi kalbinizi korumak için de yapın. Sizin kalbiniz de, karşınızdaki kişi kadar önemli.

Birlikte büyüyün

İlişki yaşadığınız partneriniz ile birbirinize sürekli bir şeyler katmayı deneyin. Yeni şeyler öğrenin ve yeni deneyimler kazanın. İlişkinizi beraber büyütün.

59b62db0cc254a6f8c9ec6705a815f89