24 Temmuz 2020 Cuma

DSÖ'den 'mutasyon' iddiasına cevap: Daha bulaşıcı veya ölümcül...

Günlerdir tartışılan konular arasında Covid-19 enfeksiyonuna yol açan corona virüsün mutasyona uğrayıp uğramaması yer alıyor. Peki, corona virüs mutasyona uğradı mı? Corona virüsün (Covid-19) mutasyon geçirerek daha bulaşıcı ve öldürücü olduğu iddialarını reddeden Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) açıklama yaptı: "RNA virüslerinde olduğu gibi zaman içinde normal değişimler gösteriyor. Bu değişimlerden hiçbiri hastalığı daha bulaşıcı veya ölümcül yapmıyor"

Tüm dünyaya yayılarak pandemiye yol açan Covid-19 salgınında ikinci dalga ve mutasyon iddiaları tartışılmaya devam ediyor. Birçok bilim insanı virüsün mutasyon geçirerek daha da öldürücü bir hale gelme olasılığından bahsederken Dümya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu iddiaları reddetti. Dr. Maria Van Kerkhove, "RNA virüslerinde olduğu gibi zaman içinde normal değişimler gösteriyor. Bu değişimlerden hiçbiri hastalığı daha bulaşıcı veya ölümcül yapmıyor" açıklamasında bulundu.

'Salgın henüz bitmekten çok uzak'

Dünyanın birçok bölgesinde normalleşme adımları atılmasına da değinen Kerkhove, buna rağmen salgının ABD, Meksika ve Brezilya'da hızla can almaya devam ettiğine dikkat çekti. Hijyen ve sosyal mesafe kurallarının hala çok önemli olduğunu ifade eden Kerkhove, "Salgın henüz bitmekten çok uzak. İnsanlar yasaklardan yoruldu. Ancak kısıtlamaları yavaşça kaldırmalı ve önlemleri uygulamalıyız" dedi.

İlgili Haber Yazın Covid-19'a karşı mutlaka uyulması gereken 8 kural

'Kısıtlamalar öfke ve hayal kırıklığı yaratabilir'

Kerkhove, bu şekilde bir yol izlenmezse ekonomik açıdan daha yıkıcı sonuçların doğabileceğini de vurgularken, "Salgında kontrolü kaybeden ülkeler daha sert kısıtlamaları ve karantina kurallarını yeniden devreye sokabilir. Bu da insanları hayal kırıklığı ve öfke duymaya sevk edebilir" diye konuştu.

b098993bfbbc4170a53eb5763385feba

Partneriniz ile tartışırken sakın bunları yapmayın

Bazen eşiniz veya sevgiliniz ile ilişkinizi yürütmekte zorlanabilirsiniz. Özellikle evliliklerde ilişkiyi yürütürken zaman zaman çatışmalar ve tartışmalar oldukça doğal karşılanır. Ancak karşınızdaki sevgiliniz bile olsa tartışma durumlarında işin içinden çıkmaz bir hale gelirseniz bazı davranışlardan uzak durmanız gerekir.

ABONE OL


Geçmişte yaşadığınız ilişkileri kavga sırasında söylemeyin

Geçmişte yaşadığınız bir ilişkiyi şimdiki ilişkinizle kıyaslamak oldukça incitici bir şeydir.  Bu durum size artı bir durum sağlamaz.

"Her zaman" ya da "Sen asla" gibi genellemelerini kullanmayın

Bu tür ifadeler zarar vericidir. Çünkü bu ifadeler karşınızdakinin savunmaya geçmesine sebep olur ve size karşı benzer argümanlar aramaya başlar. Bu da sorundan uzaklaşmanıza ve çatışmanın daha da alevlenmesine sebep olur.

Yatak odasında  kavga etmeyin

Yatak odanızın sizin için anlamı düşündüğünüzden çok daha fazlasıdır. Uyku ve dinlemeden ziyade, cinsel yaşantınız da yatak odasında şekillenir. Yatak odasında tartışmak ya da çatışmak odayı ilerleyen zaman için de olumsuz bir enerji ile doldurur.

Çözülmemiş sorunlarla yatmayın.

Öfkeli olduğunuzda uyumak neredeyse imkansızdır. Sorunlarınızı bir an önce çözün veya en azından ertesi güne kadar barışmak için bir anlaşmaya varın.

Bir günden fazla küs veya sessiz kalmayın Bazı insanlar haftalarca küs kalabilirler. Bu şekilde partnerini cezalandırdıklarını düşünürler. Fakat bu durum gerginlik seviyesini arttırır ve  aynı ortamda günlerce hiçbir şey söylememek üzücü, sıkıcı ve genellikle daha fazla düşmanlığa yol açar.


Kızgın olduğunuzda eşyalarınızı atmayın

Aslında bu en tehlikeli durumlardan biridir. Siz veya eşiniz birbirinize öfke ile eşyalar attığında işler tamamen kontrolden çıkabilir. Fırlatılan cisim size isabet etmese bile bu bir fiziksel şiddettir.

Birbirinize asla lanet etmeyin

Partnerinize kavga sırasında lanet  etmek onun hor görmeniz anlamına gelir. Bu konuda kullandığınız kelimelere mutlaka dikkat edin. Daha sonra özür dileseniz bile bunu karşı tarafın hafızasından silinmeyeceğini bilin.

23c7849d7fd94f55899d0fce7d05473f

Uzmanı uyardı: Besin zehirlenmesi bağışıklığı düşürüyor

Yaz aylarında sıcak havaların başlamasıyla beraber besinlerde bulunan mikroorganizmalar artış gösteriyor. Dolapta saklanmayan ve açıkta kalan yiyeceklerin besin zehirlenmesine yol açtığına dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Köse, önemli uyarılarda bulundu

ABONE OL


Beslenme ve Diyet Uzmanı Köse, "Koronavirüs salgını bizim besinleri yıkamamızı sıklaştırmamız açısından faydalı oldu. Sebzeleri yıkamayı daha iyi öğrendik. O nedenle besinleri mümkün oldukça bakterilerden arındırıp, suda bekleterek yıkamamız gerekiyor."


"Eğer iyi yıkamazsak içerde kalan bakteriler bakteri kaynaklı hastalıklara sebep olabilir. Aynı zamanda tavuk ve et gibi besinleri saklama koşullarına dikkat etmek gerekiyor. Eğer bunları buzdolabında saklamazsak veya buzluktan çıkarıp dışarda çözündürme gibi hatalar yaparsak o zaman besin zehirlenmeleriyle karşı karşıya kalırız" diye konuştu.


Donmuş besini sakın suda bekletmeyin

Besin zehirlenmesinin aynı zamanda bağırsaklara da zarar verdiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Gizem Köse, "Bu durum bağışıklığımızı kötü yönde etkiler. O nedenle mümkün olduğunca besinleri iyi pişirmeliyiz. Olabildiğince dışardan beslenmememiz gereken bir dönemdeyiz, evde beslenerek bu durumu atlatmalıyız."

"Dışarda çözdürme, suda bekletme gibi çözündürme hataları yapılabiliyor. Su demek mikroorganizma demektir. Mikroorganizmalar özellikle bakteriler su ortamında var olur ve çoğalırlar. Dolayısıyla bir besin ne kadar fazla su içeriyorsa mikrobiyal yükü o kadar fazla demektir" uyarısında bulundu."


Çözdürme işlemi 12 saat önce başlamalı

Donmuş besinlerin doğru çözdürme yöntemlerine değinen Dr. Öğr. Üyesi Köse "Çözdürülmesi gereken sistem, bir ya da iki gün sonra pişirilecek yemeğin içeriğini buzluktan çıkarıp 4 derecede yani buzdolabının içerisinde en az 12 saat bekletmektir. Mikrodalga fırınlar da tercih edilebilir."

"Mikrodalga besinlerin içerisinden ufak bir ışın geçirerek onu ısıtır. Ama en sağlıklı olanı buzdolabında çözdürmektir. Aynı zamanda pişirilecek yemekleri planlamak için de zaman kazandırır" dedi.


Günde 1 kase salata, 3 meyve

Son olarak yaz mevsiminin sebze ve meyveler açısından çok zengin olduğunu hatırlatan Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Köse, "O nedenle beslenmemizde bu şansı kullanmalıyız. Bu dönemde bolca meyve ve sebze tüketmeliyiz. Meyveler daha çok karbonhidrat yoğunluklu ve şeker oranı yüksek olduğu için tüketimi sınırlı olabilir. Ama bunun yanında sebze tüketimimizi artırmalıyız."

"Ödemi azaltmak, bağırsak sağlığını korumak ve daha sağlıklı olmak adına bu önemli. Günde 1 kase salata, 1 porsiyon sebze yemeği, 3 tane meyve yeterli olacaktır" ifadelerini kullandı."


4fffae7968de440fb7d770b0724cdb97

Sevgiliniz narsist olabilir mi?

Sevgiliniz kendine aşık olma, kendini diğer insanlardan üstün görme gibi kişilik bozukluğu belirtileri gösteriyorsa bunlara dikkat...

ABONE OL


Kendinden uzaklaştırma

Narsisist birey tarafından sürprizler yapılan, güzel davranılan kişi bu kez ani bir değişim ile uzaklaştırılır. Narsisist birey bu dönemde sadece kendini düşünerek, partnerinin bu süreçte ona ilgi göstermesini, takdir etmesini hatta tapıyormuş gibi davranmasını ister. Bu neden ile yakınlığa alıştırdığı bireyi uzaklaştırarak ilgi odağı kalmaya çalışır. İstediği gibi davranılmazsa şiddet eğilimli davranışlar gösterebilir.

Değersiz hissetme

Narsisist birey tarafından duygusal şiddet ve istismara maruz kalmış kişi, kendini artık değersiz hissetmeye başlar. Öz güvenini yitirir. Kişi eğer bu durumun, partnerinden kaynaklı olduğunu anlarsa, ilişkiyi hemen bitirmelidir.

3e3c536a1d0946f49322abdf2d76efd2

Corona virüse karşı klimanıza yapmanız gerekenler

Corona virüsün yol açtığı Covid-19 hastalığından korunmak için normalleşme sürecinde de birtakım şeylere dikkat edilmesi gerekiyor. Özellikle sıcakların kendini iyiden iyiye hissettirdiği şu günlerde iş yerlerinde, evlerde kullanılan klimaların bakımı çok önemli. Corona virüs klima yoluyla bulaşır mı? Klima uzun süreden sonra kullanılacaksa neler yapılmalı? Klima nasıl doğru kullanırız? İdeal klima ısısı kaç olmalı? Klima açıkken cam açılır mı? İşte Covid-19'a karşı klima kullanırken dikkat edilmesi gerekenler...

ABONE OL


Havalar ısınmasıyla birlikte klima kullanımının gündeme geldiğini hatırlatan Dr. Songül Özer, burada yıllık bakımın önemine işaret ederek şunları söyledi:


Yaz aylarında ısının ve nemin yüksek olduğunu dikkate alırsak klima kullanmamız kaçınılmaz.


İş yerinde, evde ve arabada klima kullanıyoruz. Ancak klima kullanmanın enfeksiyon açısından bazı kuralları var. Bunlara uymak gerekiyor.


Covid-19 klima ile bulaşıyor mu?

Covid-19'un klima ile bulaştığına dair bir sonuç yok. Şimdiye kadar böyle bir vaka bulunmuyor.

Ancak tabii ki kış aylarından çıkıyoruz. Kışın klima kullanımı yaz ayları kadar yoğun değil. O nedenle bundan sonra bir vaka olur mu bilemiyoruz.


Covid-19'un olarak klima ile bulaşmadığını düşünüyoruz ama klima ile bulaşabilen başta lejyonella olmak üzere birçok başka bakteri var.


Özellikle uzun süre kullanılmamış klimaların ilk kullanımlarından önce mutlaka yıllık bakımlarının yapılması gerekiyor.


Yani içerisinde yuvalanmış olan, yuvalanma ihtimali olan bakterilerin uzaklaştırılması gerekiyor.


Evimizde veya iş yerimizdeki klimaların yıllık bakımlarını ihmal etmememiz gerekiyor.


Burada split klimalardan bahsediyorum. Özellikle iş yerlerinde merkezi klimalarda; mutlaka yıllık bakımlarının yapılması gerekiyor."


Uzun süre kullanılmayan bir klimayı çalıştıracaksanız...

Uzun süre kullanılmamış bir klimanın ilk defa kullanılacaksa açıldıktan sonraki ilk 10- 15 dakikalık zaman diliminde mutlaka camların ve kapıların açılarak havalandırma işleminin yapılması gerekiyor.

Dr. Songül Özer, "Bu işlemden sonra camı ve kapıyı kapatarak klimayı çalıştırabiliriz. Aynı şey arabalarımız için de geçerli.


Arabada klimayı açtıktan sonra 10 dakika bunu yapın!

Arabaya bindikten sonra klimayı açtığımızda ilk 10 dakika kadar mutlaka camların açık olması, klimanın ilk havasının dışarı verilmesi gerekiyor" uyarısında bulundu.

Klima ısısı kaç derece olmalı?

Klimanın ısısının önemli olduğunu kaydeden Dr. Songül Özer, "Yaz aylarında bile olsa klimanın içerisindeki mikroorganizmalardan değil ama klimanın aşırı soğuk hava üflemesinden kaynaklı üşütüp hasta olma ihtimali yükseliyor.

Çünkü dış ve iç ısı arasındaki farkın çok fazla olmaması gerekiyor. Dışarıda havanın 38-39 santigrat derece olduğu bir dönemde biz klimalı ortamı 18-19 santigrat dereceye indirmemeliyiz. Aradaki ısı farkını çok yükseltmemeliyiz.


İdeal ortam ısısı yaz aylarında da kış aylarında da 21 ila 23 santigrat derece arasıdır. Kişiye göre hissedilen ısı değişebilir ama bizim için ortalama oda ısısının 21 – 22 santigart derece civarında olması gerekir.


Nemin de aynı şekilde yüzde 40 ila 45 civarında sabitlenmesi normal bir insan için ideal nem aralığıdır" dedi.


4c6d957a173246b1927dc736380362e0

20 Temmuz 2020 Pazartesi

Kanser tedavisi gören çocuklar için tatilde nelere dikkat etmeli?

"Yeni normal" sürecinde yaz tatili planları da yapılmaya başlandı. Özellikle çocukların dört gözle beklediği yaz tatilinin eğlenceli ve sağlık koşullarına uygun olarak geçmesi için anne-babalar yoğun bir çaba içindeler. Ancak kanser tedavisi gören çocukları olan ebeveynler için tatilin, daha hassas bir şekilde planlanması gerekiyor. Çünkü kanser tedavisi gören çocukların Covid-19 riskine karşı korunması ayrıca büyük önem taşıyor. Pediatrik Onkoloji Uzmanı Prof.Dr. Funda Çorapcıoğlu, kanser tedavisi gören çocuklar için tatilde dikkat edilmesi gerekenleri anlattı

Damlacık yoluyla bulaşan Covid-19 vakalarının yüzde 1-5'ini çocuklar oluşturuyor. Ateş ve solunum sorunları bulguları ile kendini gösteren bu hastalığı çocuklar daha hafif atlatıyor. Çocuklarda zatürre gibi ağır durumların daha az geliştiğini belirten Prof.Dr. Funda Çorapcıoğlu, kanser tedavisi gören çocukların Covid-19 riski üzerine şunları söyledi:

"Kemoterapi alan hastalar, bağışıklık sistemi zayıf olduğu için biraz daha risk altındaydı. Ancak çocuk hastalarımızda Covid-19 yetişkinlerde olduğu kadar ağır geçmedi, o kadar artış görülmedi. Kanser tedavisi gören çocuklarımız açısından Covid-19 nedeniyle ciddi bir sorun yaşanmadığını söylemek mümkün."

Otel yerine yazlık ev tercih edin

Kanser tedavisi gören çocuklar da yaz tatilinin tadını çıkarmak istiyor. Prof.Dr. Funda Çorapcıoğlu, tedavi süresi boyunca çocukların tatile gitmesini önermediklerini belirterek "Bunun aslında doğrudan Covid-19 ile bir ilgisi yok. Genel kuralımız bu yönde" dedi.

Ancak çocuğun çok bunalmış olması ve tatile gitmeyi çok istemesi halinde bir dizi noktaya dikkat edilerek tatil planlanabileceğini dile getiren Prof. Dr. Funda Çorapcıoğlu uyarılarını şöyle sıraladı: "Otel gibi kalabalık tatil mekanlara yerine yazlık gibi aile evlerinde tatil yapılmasını öneriyoruz. Otele gitmek zorunda kalınırsa da yatak çarşafı, havlu gibi malzemelerin tek kullanımlık olmasına dikkat edilmeli. Tedavi sürecindeki kanserli çocukların havuza girmelerini asla istemiyoruz. Çünkü küçük bir alanda kalabalığa karışmak tehlikeli olabiliyor. Ancak denize girebilirler. Yine de kumsalda, kumlarla vakit geçirmemeleri önemli. Yani çocuk çok istiyorsa yazlıkta, denize girilip çıkılan, kumsalda vakit geçirilmeyen ve yüzme hariç her yerde maske takma kuralına uyulan bir tatil planlaması yapılabilir."

Klima hijyenine dikkat!

Tatile giderken otobüs ya da uçak gibi kalabalıkların bir arada bulunduğu ulaşım araçları yerine mümkünse özel arabaların tercih edilmesi de kanserli çocuklara Covid-19 ya da başka bir virüsün bulaşması riskini aza indirmede önemli bir yer tutuyor.

Prof.Dr. Funda Çorapcıoğlu'na göre araçlarda hassasiyet gösterilmesi gereken bir başka nokta da klimalar. Araç klimasının yeni temizlenmiş olmasını, filtrelerinin değiştirilmesini, mümkün ise klima kullanılmamasını öneren Prof. Dr. Çorapcıoğlu, seyahat sürecine dair "Mola yerlerinde tuvalet kullanımının ardından eller musluğa dokunmadan çok güzel yıkanmalı. Restoranlarda da dezenfeksiyon tedbirlerine devam etmeli" diye konuştu.

Gıdaların iyi yıkandığına emin olun

Kanserli çocukların yiyeceklerinin enfeksiyonu azaltan, temiz beslenme kurallarına uygun bir şekilde hazırlanması tedaviyi destekleyen önemli bir araç. Bunun tatildeyken de aksatılmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Funda Çorapcıoğlu, "Her şeyin çok iyi yıkandığına emin olun. Çocuklar kabuğu soyulabilen meyve ve sebzeleri çiğ olarak tüketebilir ama kabuğu soyulamayanlar mutlaka pişirilmeli. Bu bizim onkoloji hastalarımızdaki temel kuralımız. Ayrıca çok uygunsuz şartlarda bekletilen kuruyemiş ile simit de kesinlikle kaçınılması gereken yiyecekler. Bu yiyecekler, bağışıklık sistemi bozulmuş hastalarda ciddi enfeksiyon kaynağı olabiliyor. Ayrıca tüketilen süt ve süt ürünleri de kesinlikle pastörize edilmiş olmalı. Açık sütün kaynatılması ile sterilizasyon sağlanmıyor" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Funda Çorapcıoğlu, kanser tedavisi biteli en az 3 ay olan çocukların da tıpkı diğerleri gibi rahatlıkla tatil yapabileceğini ancak herkesin el yıkama, dezenfeksiyon, maske kullanımı gibi genel hijyen kurallarına mutlaka uyması gerektiğini vurguladı.

03132f2bfcb843e39e97f6b9adce180f

Covid-19 tedavisinde kullanılan sıtma ilacı zarar veriyor mu?

Covid-19 tedavisinde kullanılan ve sıtma ilacı olarak bilinen hidroksiklorokin ile ilgili bir araştırma, Dünya Sağlık Örgütü tarafından durduruldu. Bu araştırmanın askıya alınmasına sebep olarak da ilacın kalp krizi gibi yan etkilere yol açma riski gösterildi. Sıtmanın yanı sıra bu ilacın lupus ve romatoid artrit gibi bağışıklık sistemi hastalıklarında kullanılması ise hastalarda endişe yarattı. Prof.Dr. İsmail Balık "İleri evre hastaların çalışmaya dahil edilmesi, verilen karara gölge düşürüyor. Bu ilacın Covid-19 tedavisinden tamamen çıkarılması için yeterli bir kanıt yok" diyerek önemli bilgiler paylaştı. İşte detaylar...

ABONE OL


Tartışmayı başlatan ise Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ), ilacın Covid hastalarında test edildiği dünyanın en büyük araştırmasını durdurma kararı oldu. İleri evre Covid hastalarının da çalışmaya dahil edilmesi eleştirilirken uzmanlar, Covid'in kendisinin de kalp krizine neden olabildiğini belirterek bu yönüyle DSÖ'nün bu kararının teyide muhtaç olduğunu belirtti.


'Tedaviden çıkarılması için yeterli kanıt yok'

Hepatit, HIV/AIDS konusunda Amerika ve İtalya'da araştırmalar yapan ve 1990'dan buyana Sağlık Bakanlığı'nın hepatit, HIV/AIDS, domuz ve kuş gribi gibi çeşitli hastalıkların bilimsel danışma kurulları ile aşı ve ilaç yönetmelik çalışmalarında bulunan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, İlaç Bilincini Geliştirme ve Akılcı İlaç Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, ileri evre hastaların çalışmaya dahil edilmesinin, verilen karara gölge düşürdüğünü ve ilacın Covid tedavisinden tamamen çıkarılması için yeterli bir kanıt olmadığını vurguladı.

Prof.Dr. Balık, "Saygın tıp dergisi Lancet'de yayınlanan çalışma, 6 kıtadaki 671 hastanede, 96 bin 32 hasta üzerinde yapılıyordu. Çalışmaya dahil edilen vakaların 14 bin 888'i hidroksiklorokin tedavisi alırken 81 bin 144'ü kontrol grubu olarak izleniyordu. Ancak bu çalışma bilim dünyası tarafından birçok açıdan sorunlu bulundu. İlaca objektif yaklaşanları tatmin etmedi.


Sıtma ilacı olarak da bilinen hidroksiklorokin'in, Covid tedavisinde ilk kullanımının, salgının ilk ortaya çıktığı Çin'de başladığına işaret eden Prof.Dr. Balık, "Salgının başlarında Çin ve Fransa'da yapılan çalışmalar, bu ilacın tedavide etkili bulunduğunu düşündürdüğü için tüm dünyada en yaygın olarak kullanılagelen ilaç oldu. Bir ilacın, bir hastalıkta kullanılabilmesi için hem etkinlik ve hem de yan etki açısından kendini kanıtlaması gerekir.


Bu da bu ancak klinik araştırma tipleri içinde kanıt değeri en yüksek olan randomize kontrollü çalışma tipi ile olur. Maalesef Covid-19 tedavisinde sıtma ilacı ile ilgili henüz böyle bir çalışma yok. Bu nedenle biz hala bu ilacın etkinliği ya da yan etkileri ile ilgili kesin konuşamıyoruz.


DSÖ, ilacın Covid-19 tedavisinde riskli olabileceği nedeniyle askıya aldı ama bu ilaç başka bir sürü hastalıkta kullanılıyor. Bu karar sıtma ve diğer romatizmal hastalıklarda ilacın kullanımının da durdurulduğu anlamına gelmiyor" dedi.


'Pek çok hasta panikle bize başvurdu'

DSÖ'nün bu kararından sonra ilacı kullanan çok sayıda hastanın panik halinde kendilerine geldiğini ve riskleri sormaya başladığını anlatan Prof. Dr. Balık, ilacını bırakmak isteyen hastalar bile olduğunu anlatarak DSÖ'nün kararına yapılan eleştirilere de şöyle değindi:

"Bu ilaç 1950'lerden beri iyi bilinen ve sıtma ile lupus ve romatoid artrit gibi bağışıklık sistemi hastalıklarında güvenle kullanılan bir ilaç. Bu hastalıklarda kullanımında, kardiyak yan etkilerin (kalp krizi gibi) oranı son derece düşük. DSÖ'nün çalışmasının soru işareti yaratan taraflarından biri de bu. Corona virüs hastalarında kalp riski yaratması, belki de hastalığın, kalbin de tutulduğu ileri evrelerinde artıyor. Bunu bilmek için daha fazla çalışma yapılması gerekli.


En azından durumu ağır olmayan, kalp riski taşımayan vakalarda randomize kontrollü araştırma yapılabilir. DSÖ, Lancet'te çıkan bu araştırmayı, hidroksiklorokin için riski fazla olan hastaları çıkararak devam ettirebilirdi. Çünkü tüm dünya bu ilacın Covid'de işe yarayıp yaramadığını ya da hangi evresinde, hangi tip hastalarda kullanılabileceğini bilmek istiyor. İlacın bizdekinin tam tersine birçok ülkede hastalara genellikle durumları ağırlaştığında veriliyor olması, çalışmada bu durumun yeterli irdelenmemesi de eleştiriliyor. Bu nedenle de tedavi alan hastalardaki ölüm oranının, ilacı almayan gruba göre daha yüksek çıkmasının şaşırtıcı olmayacağı vurgulanıyor."


'En titiz ülke İngiltere'de bile kullanılıyor'

Dünyanın birçok ülkesinde sıtma ilacının Covid tedavisinde kullanıldığını ve dünyada bu konuda yaklaşık 200 araştırmanın devam ettiğini anlatan Prof. Dr. Balık, ilaç araştırmalarında en titiz ülkelerden biri olan İngiltere'nin bile DSÖ'nün iddia ettiği hidroksiklorokin yan etki riskini önemsemediğini belirterek şunları söyledi:

"Oxford Üniversitesi öncülüğünde yapılan büyük bir randomize kontrollü çalışma var bu ilaçla ilgili: PRINCIPLE çalışması.


Bu çalışma dahilinde hidroksiklorokin, hafif Covid vakalarında, altta yatan hastalığı bulunan ve risk grubu içinde yer alan 50-65 yaş kişiler ile altta yatan hastalığı olmayan 65 yaş üstü kişilerde, üstelik hastane dışında, aile hekimleri tarafından takip edilen hastalarda kullanılıyor.


İngiltere böyle bir çalışmaya hem de ilacın hastane dışı kullanımına izin verirken DSÖ'nün kalp riski nedeniyle hidroskiklorokin çalışmalarını askıya alması şüpheyle karşılanıyor.


Peki aynı DSÖ, ilacın sıtmada kullanımına neden bir çekince koymadı? DSÖ temel ilaç listesinde olan hidroksiklorokin gibi ucuz ve kolay erişilebilir bir ilacın işe yarayabilme ihtimalini neden bir çırpıda göz ardı etti? Bunların hepsi cevap bekleyen sorular."


Türkiye'deki tedavi protokolü en iyi sonuçlardan birini verdi'

Pandemi sürecinde, birçok şeyi dünyadan daha iyi yapan ve üstelik de tedavi protokolünde hidroksiklorokini en fazla kullanan ülke olarak Türkiye'nin ilacın etkinlik ve güvenliği ile ilgili bilim dünyasına bir yayın yapmasının şart olduğunu anlatan Prof. Dr. İsmail Balık sözlerini şöyle noktaladı: "Biz, gerçekten bilim kurulundaki ortak akıl marifetiyle oluşturulan ve sürekli güncellenen Covid-19 tedavi rehberimiz sayesinde, tedavi sürecini en iyi yöneten ülkelerden biri olduk.

Rehberde hızla değişiklik yaparak, Favipiravir ve hidroksiklorokini enfeksiyonun erken safhasında kullanmaya başladık. Bundan sonra da yoğun bakıma gitme ve ölüm oranlarında hızla azalma oldu. Tüm bunları bilimsel bir yayın ile daha net görebileceğiz.


Bu ilaçla ilgili tabii ki temkinli olmak lazım ama kesin karar vermek için de daha fazla araştırmaya ve kesin kanıta ihtiyaç var. Eldeki verilere baktığımızda, Covid-19 tedavisine erken başlanması ve kombine tedavilerin denenmesinin yararlı olacağı görülüyor.


b022653653d44be19ae2c3a84c54b7f9