20 Şubat 2020 Perşembe

Kemikleri günden güne tüketen 4 zararlı alışkanlık

"Kemik sağlığı için gerekli besinler neler?" ve "Kemik sağlığı için nelere dikkat etmeliyiz?" soruları sıkça soruluyor. Peki vazgeçemediğimiz birtakım zararlı alışkanlıkların, kemiklerin aşınarak tükenmesine sebep olduğunu biliyor muydunuz? Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr. İbrahim Rızvanoğlu bakın neler söyledi

Beslenme kemik sağlığını korumak için de önemli. Çocukluk çağında tüketilen gıdalar ilerleyen yaşlarda meydana gelebilecek kemik hastalıklarının riskini azaltabilir. Özellikle başta kalsiyum ardından D vitamini, K vitamini, fosfor ve magnezyumdan zengin besinleri tüketmek kemik gelişimi ile sağlığını korumak için önemli.


Kemiklere iyi gelen besinler

Süt ve süt ürünleri (yoğurt, peynir,kefir gibi...) dışında balıklardan bazıları (somon, ton, sardalya gibi...), ayrıca karaciğer içinde oldukça faydalı olan enginar ve bunun dışında sebzelerden ıspanak, kırmızı biber, brokoli lahanası, domates, muz, portakal gibi besinlerden belirli ölçüde tüketmek kemik sağlığı açısından önem taşıyor.

35 yaşına kadar kalsiyum kemiklerde stoklanabiliyor

Kemik gelişimi için gerekli besin kaynaklarından özellikle kefir, yoğurt, peynir ve süt vücudumuzda 35 yaşına kadar stok oluşturabiliyor. Yani 35 yaşına kadar alınan bu tarz gıdalar ileride oluşabilecek kemik erimesinin önüne geçebilecekken bu yaştan sonra alınan kalsiyum depoları, stoklarımızı artırmaz, sadece mevcut depoyu muhafaza eder.

Kemik sağlığına zarar veren alışkanlıklar

Ancak kemik sağlığı için zararlı olan bazı besinler de yok değil. Öncelikle tuz, yapılan araştırmalar göre tuzu aşırı tüketen kişilerde kemiğin kırılma olasılığı 4 kat fazla olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle tuz tüketimine kemik sağlığı içinde özen gösterilmeli.

Ayrıca asitli içecekler kemiklerin tükenmesine neden olabiliyor. Bu nedenle asitli içeceklerin tüketimine dikkat edilmeli. Yine çok fazla protein tüketmek de kemikler için zararlı olabiliyor.


Günde 2 fincandan fazlası zarar!

Kahve, birçok kişini vazgeçilmezi ancak günde 2 fincandan fazla kahve tüketmek idrardaki kalsiyum salınımı arttırır; bu da yavaşça kemiklerin demineralize (mineral kaybı) olmasına neden olur. Bu nedenle kemik sağlığı için günde 2 fincandan fazla kahve tüketmemek gerekiyor.

Ayrıca sigara kemikler için son derece zararlı. Sigara, kemiğin beslenmesini sağlayan yeni damar oluşumunu engeller ve mevcut damarların da tıkanmasına yol açar.


2ace573188be4ae6883cba69c0e1da95

Üniversite yıllarında sağlıklı bir ilişkiye sahip olmanın yolları

Her ilişki birbirinden farklı olsa da, bazı küçük sırlar ve doğru adımlar ortak. Yoğun geçen üniversite yıllarında ise bu yolları izlemek çok önemli...

İlişkiniz nasıl başladı?

Bu noktada 'Nasıl tanıştınız?' sorusunun yanı sıra 'İlişkiye neden başladınız?' sorusu önemlidir. İlişkiye başlamanızın sebebi; önceki ilişkinizin yürümemiş olması mı, yoksa partnerinize duyduğunuz sevgi mi?Kendinize dürüst olmak bu noktada sağlıklı ilişki yaşayabilmeniz için en önemli noktadır. Karşınızdaki kişi sizi eski sevgilisini unutmak için mi hayatına aldı? Yoksa siz mi onu yara bandı yaptınız? Bu neden ile hem kendinize, hem partnerinize karşı dürüst olmak çok önemli. Yalanlar üzerine kurulu bir ilişki, yine yalanlar üzerine bitecektir.

İlişkiden beklentiniz nedir?

Beklentilerinizi bilmek ve netleştirmek oldukça önemlidir. İlk önce ne aradığınıza karar verin ve taraflar bir ilişki yaşamak için hazır mı buna karar verin. Ancak yine de yaşayacağınız ilişkiye kesinlikle evlilik ile sonlanacak olarak bakmayın ya da 'Bu ilişkim de, önceki ilişkim gibi olacak' gibi düşüncelere kapılmayın.

Zamanınız var mı?

Üniversite hayatı birçok açıdan yoğun geçebilir. Sınavlar, iş, ödevler, uyku düzeni, sosyal hayat... Hepsi bir araya geldiğinde sizi zorlayabilir. Bunların arasında bir ilişkiye ayıracak zamanınız var mı? Bunun cevabına karar vermeniz gerekir.

Fedakarlık yapın ve fedakarlık bekleyin

Yaşayacağınız ilişkide her şey karşılıklı olmalıdır. Siz kendiniz için en iyisini isterken, karşı taraf için de bunu dilemelisiniz. İlişkide paylaşmak, karşı tarafa size nasıl davranılmasını istiyorsanız, öyle davranın. Konuşmaktan çekinmeyin. Güçlü bir iletişim bağı kurun.

f759f6a2ba9343c698288345121d27d1

Tüm olumsuzlukları ortadan kaldıran teknik: QEPR

Kuantum Duygusal ve Fiziksel Terapisinin yaratıcısı, "Dünyanın En İyi Spiritüel Terapisti" ödüllü İngiliz Paul Emery'nin geliştirdiği teknikler ile tüm olumsuzlukları hayatınızdan çıkarabilirsiniz. Peki, geliştirdiği teknikler nelerdir, nasıl uygulanıyor, tüm bu soruların cevabı röportajımızda...

Gülşah Karaman / PembeNar Özel

En son bilimsel keşiflere, psikolojiye ve nöroloji bilimine dayalı, negatif duyguların beyinde nasıl oluşturulduğuna, saklandığına ve sonrasında nasıl açığa çıktığına odaklanan "QEPR" tekniğini yaratan, bu teknikle binlerce kişinin hayatını değiştiren ünlü terapist Paul Emery, sizi engellediğini düşündüğünüz olumsuzluklarla savaşmanıza yardımcı oluyor.

Stres, kaygı ve travmaya bağlı sorunlarınızdan bir saat kadar kısa bir sürede kurtulmanızı sağlayan QEPR yönteminin başarı oranı yüzde 85 ve terapilerden her yaşta insan yararlanabiliyor. Anında sonuç gösteren bu özel terapiler sayesinde fobilerinizden, takıntılarınızdan ve hatta fiziksel ağrılarınızdan kurtulabilirsiniz

Yeniden Türkiye'ye gelen Paul Emery ile geliştirdiği teknikleri konuştuk.

Kendinizi nasıl tanımlarsınız? Psikolog, terapist, şifacı?

Kendi kendime psikoloji okumama ve West Of England Üniversitesi'nde yarı zamanlı danışmanlık eğitimi almama rağmen kendimi esasen terapist olarak tanımlıyorum. Ben, benden destek alan insanların duygusal ve fiziksel sağlığa kavuşmalarına yardımcı olan biriyim, çünkü bir çok farklı formda terapi konusunda donanımlıyım. Bu bahsettiğim çağdaş terapi teknikleri arasında NLP, EFT, TFT ve en son tekniğim: "Havening" bulunuyor. Bu teknik son olarak Birleşmiş Milletler'de sunuldu ve bu tekniğin pozitif etkisi Kings College Cambridge'de gerçekleşen başarılı bir bilimsel deney ile kanıtlandı.

Sizin de sosyal fobiniz vardı ve kendi kendinize yenmeyi başardınız. Bu yolculuktan bahseder misiniz?

14 yaşlarımdayken çok utangaç ve çekingendim, kendi tanıdığım insanlar ile birlikteyken bile oldukça huzursuzdum. Doktorum bana "sosyal fobi" teşhisi koydu ve bana bazı ilaçlar kullanmamı önerdi. Ben bu ilaçları kullanmaya istemedim. Bu sorunun üstesinden kendi başıma gelmeye karar verdim. Öncelikle psikoloji ve kişisel gelişim kitapları okumaya başladım ve kendime yardım edip edemeyeceğimi görmeye çalıştım. Bu süreçte hipnoz yöntemini de denedim, uyurken kendi doldurduğum kasetleri dinledim. Ancak bu yöntemlerden hiç biri işe yaramadı. Daha sonra, bir çok farklı psikolog ile farklı terapi yöntemleri denedik, fakat bunlar da faydalı olmadı!

35 yıl boyunca hiç bir yöntem işe yaramadığı için artık cesur ve güçlü biri olup, bu sorunla birlikte yaşamaya karar verdim. Yine de her gün bu sancılı semptomları göz ardı etmeye çalışmak çok zordu. Uzun yıllar sonunday, parmak uçları ile hafifçe vurma(tapping) tekniği ile tanıştım, özellikle TFT (Thought Field Therapy) benim ve benden destek alanlar için çok faydalı oldu, en zorlu vakalarda bile işe yaramayı başardı.

"NLP, EFT, TFT ve Havening" tekniklerini kısaca açıklayabilir misiniz?

Geleneksel danışmanlık metodları ile ilgili eğitim aldıktan sonra Doktor Richard Bandler'dan ve ünlü İngiliz terapist Paul Mckenna'dan NLP eğitimi aldım. Kısaca anlatmak gerekirse NLP, neden sorunlarınız olduğunuz ile değil nasıl sorunlarınız olduğu ile ilgileniyor. "Bir sorununuz olduğunu nasıl anlarsınız?" Bu sorunun cevabı duyularınızı nasıl kullandığınız ile ilgilidir. Probleminizi düşündüğünüzde ne görüyorsunuz, ne duyuyorsunuz ve ne hissediyorsunuz? Bir terapist yardımıyla sorununuzu duyularınızla nasıl ifade ettiğinizi anlamanız büyük farklar yaratacak ve sizin için çok faydalı olacaktır.

EFT ve TFT ise akupunkturda olduğu gibi Meridyen Enerji Sistemi içerisinde oluşan duygusal tıkanmaları serbest bırakarak çalışır. Bu tekniklerde kesinlikle iğne kullanılmaz, basit bir şekilde spesifik ve güçlü akupunktur noktalarına hafifçe vurarak, vücut içerisinde biriken duyguların serbest bırakılması sağlanır.

"Havening" tekniği ise yaklaşık 5 sene önce eğitimini aldığım bir teknik ve tamamen Nörobilim'e dayanıyor. Kurucusu Doktor Ronald Ruden, 15 yıl öncesinde, kollara, ellere ve yüze yapılan rahatlatıcı dokunuşların beyinde kimyasal değişimlere neden olduğunu ve bu değişimin hızlıca duygusal stresi ortadan yok ettiğini keşfetmişti.

Stres ve kaygıdan uzaklaşmak amacıyla "dokunmak", dünya üzerindeki en eski terapi yöntemlerinden birisi. Bir düşünün: sevdiğimiz biri üzgün olduğunda, ona dokunmak ve onu rahatlatmak isteriz, bu bir içgüdüdür. Hatta bu bebeklere bile uyguladığımız bir yöntem, öyle değil mi? Kendimizi rahatlatmak için de genellikle yüzümüzü ve ellerimizi ovuştururuz.

NLP, EFT ve TFT teknikleri kimlere uygulanıyor?

Bu teknikler geçmişte yaşanmış, şu an yaşanan veya gelecekte ortaya çıkabilecek herhangi bir duygusal kaygı, korku, fobi, üzüntü ve öfkenin tedavisinde kullanılabilir. Fiziksel ağrılar da buna dahildir, örneğin çoğu insanın şikayetçi olduğu bel ağrısı. Yöntemleri farklı olsa da bütün bu teknikler endişelere çözüm sunabiliyor.

Enerji iyileştirme modeli olan QEPR tekniği insanları negatif duygulardan ve stresten arındırıyor. Bu yöntemin diğer yöntemlerden farkı ne?

QEPR sadece bir enerji tedavi yöntemi değil, bundan çok daha fazlası. İçinde enerji tedavi elementlerini barındırıyor tabii ki, ancak QEPR benim şuana kadar eğitimini aldığım, test ettiğim ve dünyanın bir çok yerinde, kraliyet ailesinden CEO'lara, binlerce insan üzerinde deneyimlediğim tüm tekniklerin bir kombinasyonu.

Stres, gerginlik ve fobiler sonsuza dek ortadan kaldırılabiliyor mu, yoksa devamlı bir tedavi mi gerekli?

Bu sorunlar çoğunlukla ortadan kaldırılabiliyor ve insanlar genellikle sürekli tedaviye ihtiyaç duymuyor. Bu kanıtlanmış bir gerçek. Yine de insanlar bu teknikleri kullanmaya devam edebilirler. Seansımız boyunca onlarla gelecekte yaşayabilecekleri stres ve kaygıları yenmek ve onlara kendilerini iyi hissetmelerini sağlayabilecek yöntemleri paylaşıyorum. Tekniklerimin vücuda ve beyne tamamen pozitif etkisi bulunuyor. Bu teknikler size kendinizi rahatlamış ve pozitif hissettiriyor bu nedenle onları uygulamanızın bir zararı olduğunu düşünmüyorum.

Günümüzde pek çok hastalığın ve bozukluğun kaynağı olarak bilinçaltında yatan etmenler gösteriliyor. Bu yüzden ilaçlı tedaviler yerine alternatif yöntemler tercih ediliyor. Sipiritüel terapiler bu anlamda ne kadar etkili?

Eğer bir teşhis konulduysa, insanlar her zaman için doktorlarının tavsiyelerini dinlemelidir. Ancak, alternatif yöntemler de bilinçaltı faktörlerini, geçmiş travmaları ve stresi azaltarak, hastalıkların tedavisine yardımcı olabilmektedir.

Hangi işi yaparsak yapalım, kim olursak olalım meditasyon ve alternatif tedavi yöntemleri hepimiz için bir ihtiyaç haline geldi. Bunun sebebi nedir? Modern dünya zihnimizi nasıl etkiliyor?

Yaşadığımız günlerde insanların geçmişe kıyasla daha az uyku uyuduğunu, daha çabuk dikkatinin dağıldığını, daha çok kilolu olduklarını ve daha çok strese maruz kaldıklarını görüyoruz.
Yaşam, geçmişte daha kolaydı; önceliğimiz hayatta kalma içgüdüsüyle temel ihtiyaçlarımızı (beslenme, barınma vs.) karşılamaktan ibaretti.

Şimdi ise sürekli olarak seyahat etmek, sayısız mail'e cevap vermek, sosyal medya ile ilgilenmek ve aile-iş dengesini kurmak durumundayız. Sürekli olarak daha çok para kazanmak, en azından başkalarının gözünde daha başarılı olmak konusunda bir baskı altındayız. Kısacası hiç bir zaman olmadığı kadar baskı altındayız ve daha önce sahip olduğumuz basit hayatla olan bağlantımızı neredeyse kaybettik.

Modern dünyada meditasyon metodları büyük ilgi görüyor, çünkü duygusal ve fiizksel sağlığımızı kontrol altına alabilmeli ve daha huzurlu yaşamayı öğrenmeliyiz. Bu noktada QEPR tekniği oldukça fayda sağlıyor. Meditasyon genellikle sonuçlarını yavaş alabildiğiniz ve sabırlı olmanız gereken bir yöntem, QEPR ise daha hızlı ve daha efektif, mutluluğumuzu engelleyen geçmiş travmalardan, günümüzde yaşanan strese kadar bir çok sorunu çözmeyi sağlıyor.

Söylemek istediğim şu ki: Sağlığınız konusunda endişe içindeyseniz ve hayatı dolu dolu yaşamak istiyorsanız, neden QEPR'ı deneyemesiniz ki?

34516015338e4eb6a0c7ddc4c2346151

Prostat hakkında en sık sorulan sorular ve cevapları

15 Eylül Dünya Prostat Günü kapsamında açıklamalar yapan Türk Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Cankon Germiyanoğlu ve Türk Üroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu prostat hastalıklarına yönelik bilgi ve deneyimlerini paylaştı.

Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Cankon Germiyanoğlu ve Türk Üroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, 15 Eylül Dünya Prostat Günü kapsamında konuyla ilgili bilgi verdiler. Uzmanlar, iyi huylu prostat büyümesinin belli bir yaştan sonra testosteronun azalmasına bağlı olarak östrojenin göreceli olarak artması sonucu oluştuğunu söyledi.

İyi huylu prostat büyümesinin belirtilerini ve tıbbi tedavisini anlatan Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, iyi huylu prostatın 50 yaş üzerinde %50-75, 70 yaş üzerinde %80'oranlarında görüldüğünü söyledi. Ürolojide en sık tanı konulan hastalığın genellikle 50 yaşından büyük erkeklerde görüldüğünü söyleyen Kadıoğlu prostat büyümesinin idrar yolunu kapatmasına veya sıkmasına bağlı olarak idrar yapma ile ilgili şikayetlerle başlıyor" dedi. Türkiye'de 6 milyona yakın erkekte İyi huylu prostat büyümesine bağlı şikayet ve belirtiler olduğunu belirten Kadıoğlu, Amerika'da 30-79 yaş arası alt üriner sistem semptomları (AÜSS) olan yaklaşık 15 milyon erkek olduğunu, Avrupa'da ise 30-79 yaş arası 35 milyon erkek bulunduğunu söyledi.

Kadıoğlu, "Obezite, şeker hastalığı, artmış total enerji alımı, total protein tüketimi, kırmızı et, yağ, tahıllar, ekmek, kümes hayvanları ve nişasta ile beslenme, iyi huylu prostat açısından risk oluşturuyor. Sebzeler, meyveler, doymamış yağ asitleri, linoleik asit ve D vitamini bitkisel kaynaklı gıdalarla beslenme ve egzersiz, iyi huylu prostatı koruyucu özellik taşıyor" dedi. Prof. Dr. Cankon Germiyanoğlu toplantıda prostat kanseri taramasının aile öyküsü olan erkekler de 40 yaş üstü, risk faktörü olmayan erkeklerde 50 yaş üstü PSA bakılmasını vurguladı.

İyi huylu prostat büyümesinin cerrahi tedavisinden de bahseden Prof. Dr. Cankon Germiyanoğlu, iyi huylu prostat büyümesi takip-tedavisi altında olan hastaların 5 yıl içerisinde % 30'unun cerrahi uygulama gördüğünü belirterek; "Böbrek yetmezliği, mesane taşı, tekrarlayıcı kanamalar, medikal tedavinin etkisizliği, çoklu sonda uygulamaları, tekrarlayan üriner enfeksiyonlar ve mesane divertikülü görüldüğü durumlarda cerrahi uygulama yapılmalıdır. Geçmiş yıllarda sıklıkla açık prostat ameliyatları yapılırken artık endoskopik (kapalı) ameliyatlar yapılmaktadır. Kapalı ameliyatlardan son yıllarda popülarize olanları laser tiplerine göre olmak üzere prostatı buharlaştıran (KTP- greenlight laser) veya doku olarak çıkartan (Holmium laser) tipleri bulunmaktadır. Prostatik stentler, prostatik üretral liftler, minimal invazif basit prostektetomi, transüretral mikrodalga terapi, transüretral prostata iğne ablasyonu, intraprostatik enjeksiyonlar da prostat tedavisindeki yeni yöntemlerdir." dedi. Cerrahi teknik seçiminin kişiye özel olarak yapılması gerektiğini belirten Germiyanoğlu, 50 yaş itibariyle prostat hastalıkları belirtileri gösteren erkeklerin prostat kanser taraması için Üroloji Uzmanlarına başvurmalarının önemini vurguladı.

SIK SORULAN SORULAR

Prostat nedir?

Prostat meniye katkıda bulunan bir bezdir.

İyi huylu prostat büyümesinin belirtileri nelerdir?

Gece idrara kalkma, sık idrara gitme, mesanenin (idrar torbası) tam boşalmama hissi, idrar yapmadan önce bekleme, zayıf idrar akımı, idrar sıkıştırması, idrar yaparken ıkınma, idrar yaparken kesilmesi ve yeniden başlatma.

İyi huylu prostat büyümesi prostat kanseri ile ilişkili midir?

İyi huylu prostat büyümesi prostat kanseri demek değildir.

PSA tarama testi ne zaman yapılmalıdır?

Aile öyküsü olan erkekler de 40 yaş üstü, risk faktörü olmayan erkeklerde 50 yaş üstü PSA bakılması önerilmektedir.

İyi huylu prostat büyümesi cinsel hayatı etkiler mi?

Prostat şikayetleri arttıkça sertleşme oranı ve ağırlık derecesi artar.

Prostatın büyümesi önlenebilir mi?

Prostatın büyümesi önlemek mümkün değilse de hayat tarzı değişikliği ve erken teşhis ile ilaç tedavisi kullanılarak belirtiler tedavi edilebilir.

Prostat belirtileri tedavi edilmezse ne olur?

Mesanede divertikül, taş, idrar yolu iltihabı oluşması, idrar yapama ve kronik böbrek yetersizliği gibi ciddi durumlara yol açabilir.

Hayat tarzı değişiklik önerileri nelerdir?

Günde en az bir litre su içilmesi ve egzersizin artırılması, gece yatmadan sıvı alımının kısıtlanması, alkol ve kafein alımının kıstlanması, dengeli beslenme, karnın alt tarafını sıcak ve kuru tutma, denize girdikten sonra ıslak mayonun değiştirilmesi.

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameDesert Order (Strateji Oyunu)Bir uçak seç ve bu Oyunu 2 Dakika oynaDesert Order (Strateji Oyunu)ABD Göç HizmetleriYeni hayatınızı Amerika'da başlatın!ABD Göç HizmetleriTaboola'danTaboola'dan d779114464c64e5c91e5225528011975

Çocuklarda kilo kaybının nedeni reflü olabilir

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazım Baymak, çocukların yüzde 10'unda reflü görüldüğünü belirterek, "Reflü olan bir bebekte, öksürük, kusma, kilo alamama, huzursuzluk, kansızlık, ses kısıklığı gibi belirtiler ortaya çıkar" dedi.

Mide içeriğinin yemek borusuna geri gelmesi olarak tanımlanan reflü, yaşamın ilk üç ayında bebeklerin yarısından fazlasında görülüyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazım Baymak, reflünün ilk üç ayda görülme oranının yüzde 40 ila 60 iken altı aydan sonra azaldığını belirtti. Dr. Baymak, "Genelde çocuklarda bu hastalığın görülme sıklığı yüzde 10' dur. Reflü olan bir bebekte, öksürük, kusma, kilo alamama, huzursuzluk, kansızlık, ses kısıklığı gibi belirtiler görülür" diye konuştu.

Reflü sağlıklı beslenme ile önlenebilir

Uz. Dr. Nazım Baymak, "Gastroözofageal reflü, fizyolojik ve patolojik olmak üzere ikiye ayrılır. Teşhis genelde öykü ve muayene sonucunda konulur. Çok ciddi durumlarda teşhis, endoskopi, mide sintigrafi, PH probu ve ilaçlı özofagusmide grafiğiyle desteklenir. Reflü teşhisi konulan hastalarda alınabilecek önlemler ilaç tedavisi, beslenme önerisi ve cerrahi müdahaledir. İlaç tedavisi çocuk uzmanı ve çocuk gastroenteroloji uzmanı tarafından düzenlenmektedir. Reflü hastalığında tedavi hastanın yaşına, yakınma bulgularına ve gelişen komplikasyonlara bağlı olarak başlıca üç basamakta değerlendirilmektedir" ifadelerini kullandı.

Uz. Dr. Nazım Baymak, reflü hastalığında uygulanabilecek tedavi aşamalarını şöyle sıraladı:

Farmakolojik Tedavi; antiasitler, motilite düzenleyici araçlar, mukoza koruyucu ajanlar, H2 reseptör antagonistleri ve proton pompa inhibitörlerin kullanılmasıdır. Farmakolojik Olmayan Tedavi, pozisyon değişikliği, yüksek kalorili formula, besinlerde kıvam artırıcı önlemlerdir. Cerrahi Tedavi, cerrahi fundoplikasyon, endoskopik gastrik plikasyon ve gastrostomi ile beslenmedir. Beslenme öğünlerin sık aralıkla ve az miktarda olacağı şekilde düzenlenir

Koyu kıvamlı mamalar tercih edilmelidir

Kusmaların şiddetinin ve solunum sorunlarının önemine de değinen Dr. Nazım Baymak, "Önce ilaç tedavisine, daha sonra nadiren de olsa cerrahi tedaviye başvurulabilir. Çoğu bebekte ilaca gerek kalmadan reflü tedavi edilebilir. Bebekleri beslenme sonrası başı yukarıya gelecek şekilde karın üstü veya sırt üstü yatırabilirsiniz. Mümkün olabildiğinde anne sütünden beslenmeleri gerçekleştirilmelidir. Bebeğini anne sütü ile besleyen annelerin,kafeinli içeceklerden ve sigaradan uzak durması gerekmektedir. Bebeğin beslenme sonrası gazının çıkartılması gerekir. Mama kullanımında daha koyu kıvamlı özel mamaların kullanılması çok önemlidir" uyarısında bulundu.

06052a0a2bc6441b839a6ee5f1330419

19 Şubat 2020 Çarşamba

Cinsel gücünüzü doğal yollarla arttırmaya ne dersiniz?

Cinsel gücü artıran doğal çözümler denemek ister misiniz? Cinsel gücü artıran ilaçlar kullanmak istemiyorsanız cinsel güç artırıcı doğal yöntemler de pekala mümkün. Cinsel gücü artırmak için mutlaka ilaç almanıza gerek yok. Cinsel gücü artıran ilaçların etkisini oluşturan gıdalar sizin için yazımızda…

İnsanoğlu yaradılışı gereği üreme güdüsüne sahip varlıklardır. Cinsel yaşam her zaman istenildiği ya da beklenildiği düzeyde olmayabilir. Bu durumlarda ise bazı cinsel gücü artıran ilaçlar önerilir.Ancak gerek sağlık durumu gerekse yaş durumu bu ilaçları kullanmaya müsait olmayabilir. Tüm bu şartlar müsait olsa bile kişi cinsel gücü artıran ilaçlar kullanmak istemeyebilir. Her şeyin öncelikli çözümü doğallıktır. Doğal yöntemler kullanarak cinsel gücü artırmaya ne dersiniz? Hayat kurtarıcı cinsel gücü artıran gıdalar şu şekilde sıralanır…Cinsel gücü artıran yiyecekler


1- Avokado

Cinsel gücü artıran yiyecekler listesinde ilk sırada yer alan; avokado, diğer adıyla aşk meyvesi…  Kendileri cinsel yaşam için mükemmel bir yiyecektir.  Yüksek oranda potasyum ve C vitamini içerir, içerisinde bulunan potasyum ile afrodizyak etki yaratarak cinsel isteği artırıyor. Uzmanlar avokadonun sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini özellikle vurguluyor. Avokadoyu tek başına, salatalarda ya da omletin içinde peynir niyetine tüketebilirsiniz.

2- Muz

Muz; hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsel isteği artırırken, erkeklerdeki cinsel gücü artırma etkisinin kadınlardaki isteğe oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Cinsel gücü artıran muz, zengin potasyum ve B vitamini içerir. Cinsel hayata ne iyi gelir diyorsanız süt, bal ve muz karışımından hazırladığınız bir milkshake tam size göre…

3- Neden ''bal''ayı?

Bal, üremenin sembolüdür. Bu sebepten yeni evlenen çiftlerin birlikte vakit geçirdiği ilk zaman dilimine balayı denir. Cinsel gücü artıran ilaç arıyorsanız size sunabileceğimiz en güzel çözüm bal tüketmeniz.

4- İncir

Cinsel isteği artıran güçlü besin kaynağından bir diğeri ise incirdir. İncir, E ve B vitaminleri yönünden zengin aynı zamanda afrodizyak etkisine sahiptir. Özellikle erkeklerin cinsel gücünü artıran çok güçlü bir afrodizyak olan incir; asırlardır cinselliği ve seksi sembol etmesiyle de sanıyoruz ki dikkatinizi çekecektir.

5- Çam fıstığı

Cinsel isteği artıran bir diğer afrodizyak etkiye sahip gıda ise çam fıstığıdır. Kadınlarda Çam fıstığı; içeriğinde bulunan zengin çinko sayesinde hem enerji verir hem de seks hormonu olan testosteron üretimini sürdürmeyi sağlar. Cinsel gücü artıran çam fıstığını çok tüketmemekte fayda var. Cinsel isteği artırmak isterken kilo almanızı istemeyiz…

6- Roka

Cinsel güç artırmada Antik Yunan ve Ege kıyılarında ün yapmış bir diğer afrodizyak isim ise rokadır. Roka çok eski çağlardan bu yana bilinen ve uygulanan, Ege kıyılarındaki inanışa göre cinsel isteği en yükseğe taşıyan ve bu özelliği ile diğer yeşil sebzelerden ayrışan bir besindir. Siz de tarihin derinliklerinden gelen bu cinsel gücü artırma yöntemini deneyerek cinsel yaşamınıza sağlıklı bir heyecan katabilirsiniz. Belki siz de bir gün tarihin derinliklerinde anılırsınız…

7- İstiridye

Omega 3 yağı deposu olan istiridye; kalp krizine ve bağırsak kanserine karşı koruyucu özelliğinin yanı sıra diğer tüm deniz canlıları gibi güçlü bir afrodizyaktır. İstiridye tüm bu özelliklerinin yanı sıra içindeki demir sayesinde sperm sayısını ve seks gücünü artırır.

09098f527fc948f0a41ecbdfccb64581

Eski sevgilinizle yeniden barışmak iyi bir fikir mi?

Eski sevgilinizle tekrar barışmak istiyor ve bir araya gelmeyi düşünüyorsunuz, ancak bunun doğru mu yoksa yanlış bir düşünce olup olmadığından emin değilseniz bu haberimiz sizin için. İşte eski sevgilinizle yeniden bir araya gelmenin iyi yanları...

Kötü bir şekilde ya da farklı durumlarda ayrıldığınız eski sevgiliniz ile barışmayı düşünüp, ancak bunun kötü bir fikir olduğunu düşünmeniz çok normaldir. Sonuçta ilişkiniz bittiyse bir sebepten dolayı sona ermiştir. Genellikle, ikinci bir şansı vermek kötü bir fikirdir çünkü kendinizi kısır bir döngü içinde bulabilirsiniz.


Ancak, bu fırsatın iyi olduğu bazı durumlar da vardır. Eski sevgilinize bir şans daha vermeniz gereken durumları sizinle paylaştık. Fakat bu, o kişiyi,  sizi sırtınızdan her vuruşunda affetmeniz ve unutmanız gerektiği anlamına gelmez. İlişkinizi yeniden alevlendirmek isteyip istemediğinizi dikkatlice düşünüp, buna siz karar verebilirsiniz.


İlişkinizde sevgiden daha fazlası varsa

Eski sevgilinizle barışma konusunda düşünmeniz gereken ilk faktör, o kişinin hayatta istediğiniz şeyi size sunup sunmadığıdır. Burada maddiyattan ziyade, psikolojik ve duygusal  sağlığınızdan bahsediyoruz. Örneğin; eğer siz başka yere taşınmışsanız ve uzak mesafelerden bir lişki yürütmek istemiyorsunuzdur. Ancak yeniden aynı yere geri dönüyorsanız ve o kişinin size güven, sevgi, sadakat ve arkadaşlık sunmaya devam ettiğini fark ederseniz, belki de birbirinizi gerçekten seviyorsunuzdur. Ayrıldıktan sonra yeniden bir araya gelen ilişkiler genellikle daha da güçlenir ve her iki taraf da birbirine bağlı olur.

Yaşadığınız problem sevginizden büyük değilse

İlişkinizde yaşadığınız alakasız olan bazı sorunlar vardır, ancak o anda kötü bir havada olduğunuz, kötü bir gün geçirdiğiniz veya zaten çok dolu olduğunuz için onları büyük bir sorun olarak görmüş olabilirsiniz. Aynı zamanda bu sorunun artık bir önemi olmamasının sebebi; koşulların değişmesi ya da artık sizi etkilemiyor olması da olabilir. Bir şans daha vermek isterseniz, olaylar hakkında net olun. En önemli şey, sorunun kesinlikle üstesinden gelmeniz ve üzerine herhangi bir yenisini eklememenizdir.

Eylemleri gerçekten söylediklerine uyuyor mu?

Eski sevgilinizle bir araya gelmeden önce, eylemlerinin gerçekten söylediklerine uyup uymadığına karar vermelisiniz. Herkes güzel sözlerin kulağa çok hoş geldiğini bilir, ancak bu her zaman samimi olunduğu anlamına gelmez. Bu konuda tutarlı olmalısınız. Örneğin; çok kıskançlık yüzünden ilişkiniz bitti ve şimdi davranışlarını kontrol etmeyi öğrendiklerini söyledi, tekrar ilgiliniz çekti. Ancak, barışmayı kabul etmeden önce, davranışalrının gerçekten değişip değişmediğini görmek için yeniden düşünebilirsiniz. Bu konuda içgüdülerinize güvenebilirsiniz, bir ilişkiyi tekrar başlatmadan önce dikkatli olmalısınız.

İkiniz de ilişkinizi daha iyi bir noktaya taşımaya niyetliyseniz

Eski sevgiliniz ile yeniden bir araya gelmeden önce düşünmeniz gereken son bir faktör, ilişkinizi geliştirmeye olan bağlılıklarıdır. Ona ikinci bir şans vermek, ikinizin de hem sevgi hem de sorumluluk üzerine çalışacağınız anlamına gelir. İletişiminiz samimi olmalı. Problemler, çok uzun zamandır uğraşan kişi artık çaba göstermek istemediğinde ortaya çıkar. Ona bir şans verip bu kez durumu iyileştirmek için tamamen onu çaba göstermesini beklerseniz, durum daha da kötüleşebilir.

Birbirinize bağlıysanız ilişkiniz yeniden yürüyebilir

Bir ilişki bittiğinde, o bahsi tamamen kapatmanız gerektiğini söyleyenler var. Bu geçerli bir nokta, ama her zaman en başarılı taktik değildir. Önemli olan, iki tarafın da bu karardan memnun olmasıdır. Bu karar, bireyler olarak sadece sizin tarafınızdan verilebilir ve duygularınıza, beklentilerinize ve kişisel taahhütlerinize dayanmalıdır. Ardından, eski sevgiliniz ile konuşun ve onun da aynı yerde ve şans vermeye istekli olup olmadığını görün.

23aec78c45d64100b9fd8022f1f031e0

Evlilikleri güçlendiren 5 alışkanlık

Evliliğinizi uzun soluklu ve güçlü bir ilişkiye çevirebilmenin tek yolu sağlıklı alışkanlıklar edinmektir. Evliliğinizi güçlendirecek 5 alışkanlığı sizinle paylaştık. Bu maddeleri dikkate alarak daha sağlam bir evlilik kurabilmeniz mümkün.

Birbirinizi değiştirmeye çalışmayın

İngiliz Terapist Darren Wilk, "Mutlu çiftlerde gördüğümüz şeylerden birisi partnerlerin birbirlerini değiştirmeye çalışmamaları ve oldukları gibi kabul etmeleridir" diyor. Wilk şöyle devam ediyor, "Birbirlerinin kişilikleri ile çatışacaklarına, olumlu ve çekici taraflarını görüp onları gündemde tutmaya çalışmalılar, sonuçta en başta yakınlaşma ve şu anda birlikte olma sebepleri işte onlar."

Memnuniyetlerinizi dillendirin

Eşinize vereceğiniz olumlu destek, motivasyonu için oldukça iyidir ama nedense çiftler bunu genellikle ihmal eder. "İlişki uzmanı Gottman'ın bir araştırmasına göre, çiftlerin gündelik hayatta negatif zamanlara karşı 20 pozitif anı vardır: paylaşılan bir bakış, kompliman ya da dokunuş" diyor Wilk. Ona günde en az 3 kez olumlu bir şey söyleyin ve bunu yaparken spesifik olun. Mesela "iyi bir baba'"olduğunu değil, "neden iyi bir baba olduğunu" söyleyin.

Pozitife odaklanın

Mutsuz çiftler negatif düşüncelere sıkışıp kalmıştır. Eğer eşinizin sizi rahatsız eden bir davranışına odaklanırsanız onu, mutlu edene odaklanırsanız onu görürsünüz. Zihninizin içinde olup bitenleri kontrol etmek tamamen sizin elinizde, o yüzden sizi sinirlendirecek bir şeyle karşılaşsanız bile, aklınıza hemen kalbinizi ısıtacak bir davranışını getirip tartışma ve tatsızlıkları önleyebilirsiniz.

Çok fazla gevşemeyin

Güven ve bağlılık bir ilişkinin olmazsa olmazlarıdır ama bu demek değildir ki ilişkinize hiçbir şey olmaz diye kendinizi salabilirsiniz. "İlişkiler kırılgandır, bu yüzden günümüzde boşanmalar evliliklerden fazla oranda" diyor Wilk. İlişkinizden memnunsanız, sürmesi için çaba harcamaya, beslemeye devam etmelisiniz. Wilk'e göre "Mutlu çiftler flört etmeye devam eder."

Eğer eşiniz dikkat çekiyorsa...

Mutlu birlikteliklerdeki bireyler, eşi dikkat çekmek için bir şey yaptığında fark ederler. Araştırmalara göre, eşinin davranış ve mimiklerinin farkında olan çiftler boşanmaya daha az yatkın oluyor. Demek ki ayrıntılara dikkat etmeli ve eşinizin iletişim ihtiyaçlarına karşılık vermelisiniz. Örneğin, alışverişe gidiyorsanız ve size çocukluğunda çok sevdiği bir şeyden bahsediyorsa, onu dinlediğinizi ve önemsediğinizi göstermek için baksettiği şeyi ona yaşatabilirsiniz.

27815114dc074eacb216fa49225d11f1

Prezervatif kullanırken bunlara dikkat!

Gebeliği önlemek veya çeşitli cinsel hastalıklardan korunmak için cinsel birliktelik sırasında prezervatif kullanılır. Ancak prezervatif kullanırken çoğu erkeğin bilmeden de olsa yapmış olduğu bir takım hatalar var. Bu hataları sizler için tek tek açıkladık.

Prezervatifi amacına uygun olarak kullanmadığınızda sağlık üzerinde ciddi tehditler oluşturabiliyor. Yapılan araştırmalar sonucunda çoğu erkeğin prezervatifi yanlış kullandığını ortaya çıkardı ve amacına uygun olarak doğru prezervatif kullanma teknikleri açıklandı.


Geç kalmak

Cinsel ilişki sırasında yapılan en büyük yanlışlardan biri prezervatifi geç takmak. Ön sevişmenin uzun sürdüğü durumlarda prezervatifi geç takmak isteyen çiftler, boşalma anından önce yaşanabilecek penetrasyon durumunda meydana gelebilecek riskleri de göze almış oluyor.

Sertleşmeden önce takmak

Prezervatifi geç takmak veya sertleşmeden önce takmak kondomun penise düzgün oturmamasına neden olabilir. Bu durumda da ereksiyon olamazsınız.

Son kullanma tarihine dikkat edin

Uzmanlar bu konuda ciddi şekilde uyarıyorlar. Son kullanma tarihi geçen besinler ve herhangi bir ürün nasıl alınmıyorsa prezervatifte kesinlikle alınmamalıdır.  Son kullanma tarifi geçen ürünler amacını gerçekleştirmenin dışında sağlığınıza da tehlikeye atabilir.

Doğru yüzeyini giydirmek

İlk sırada prezervatifin doğru yüzeyini iç-dış yapmayı beceremeyen erkekler var. Bu hatanın sonucunda prezervatifin yüzeyinde bulunan spermisitler işlevsiz hale geliyor ve istenmeyen gebeliklerin önlenmesinde etkisiz kalabiliyor.

451a3e08012943bca21f6c235bc76d38

Ispanağı yıkarken bu hatayı yapmak zehirleyebilir!

İstanbul'da 108, Tekirdağ'da da 40 kişinin zehirlenmesine neden olan ıspanak ve ıspanağa benzer bitki, pek çok kişiyi tedirgin etti. Bu olayın ardından "Ispanak zehirler mi?" ve "Ispanak zehirlenmesi nasıl anlaşılır?" soruları internette araştırılmaya devam ediyor. İşte ıspanağın yıkanmasından pişirilmesine kadar bilinmesi gereken her şey...

Aile Hekimi ve Homeopati Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Serhat Koran, "Ispanağın zehirli olarak değerlendirilmesine, raf ömrünü uzatmak için ıspanağın üzerine sıkılan kimyasal maddeler, sık sık ısıtılarak yenmesi, ıspanakla aynı bölgede yetişen zehirli ve yabani otlar neden olabilir. Bunlara bağlı zehirlenmeler, sanki ıspanağa bağlı zehirlenme gibi yanlış algı yaratabilir" dedi.


Yıkarken sadece sirke kullanmayın çünkü...

Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Derya Fidan "Sebze ve meyvelerin doğada hasar görmemesi için zararlı organizmaları engellemek veya zararlarını azaltmak amacıyla kullanılan ve biyolojik bir ajan olan pestisitlerin; yararı olduğu gibi insan ve hayvanlar için zararları da vardır. Pestisit; kimyasal bir madde, virüs veya bakteri gibi herhangi bir araç olabilir. Yapılan çalışmalara bakıldığında halk arasında bitkisel gıdaları yıkarken mikroplar ölsün diye kullanılan sirke, pestisitlerin etkisini daha da artırıyor.

Önce karbonat, sonra sirke!

Bu nedenle sirke yerine karbonat kullanarak önce pestisitlerden kurtulup sonra isterseniz sirkeli suyla yıkayabilirsiniz. Ama sakın ikisini aynı anda kullanmayın çünkü birbirlerinin etkisini kırarak hiçbir fayda sağlayamazlar" açıklamasında bulundu.

Ispanağı pişirdiğiniz gün yiyip bitirin

Yiyeceklerin üst üste ısıtılmasından kaynaklanan zehirlenmelere dikkati çeken Fidan sözlerini şöyle sürdürdü: "Ispanak, uzun süre buzdolabı ısısında kalırsa nitrit ve nitrat bileşenleri artacağı için tüketilmemesi gerekir. Nitrat, suda eriyen bir iyondur ve nitrojenin katılaşması sonucunda çevrede doğal olarak oluşur. Kuru baklagiller ve sebzeler de bir miktar nitrat içermektedirler ki bu topraktaki nitrat ve gübreleme sonucunda oluşur.

Sularda da bir miktar, nitrat bulunur. Nitrat; ıspanağın bileşiminden nitrite dönüşerek sindirim sisteminde azotlu bileşiklerle olan metabolik olaylar sonucunda nitrozaminleri oluşturur. Bu da organizmamıza bakteriyel olmayan toksit sindirim problemlerine yani mide bağırsak problemi yaratıp baş dönmesi, ishal, mide bulantısına neden olabilir. Bu bilgi doğrultusunda ıspanağın, pişirildikten sonra çok fazla bekletilmeden tüketilmesi en doğrusu."


Kimi uzmanlar olayı yiyeceklerin kullanılan tarım ilaçlarından arındırılmamasına bağlarken bazı kaynaklara göre de olayın yabancı yani yenilmeyen otlardan kaynaklandığını ifade eden Gastronomi Uzmanı Gökhan Taşpınar Taşpınar, "Örneğin adam otu yaprakları ıspanağa benzer. İlaç sanayinde de kullanılan bu bitki fazla tüketilmesi halinde zehirlenmelere yol açabilir" dedi. Aile Hekimi ve Homeopati Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Serhat Koran'a göre de ıspanak ile birbirine benzeyen ve aynı yerde yetişen güzel avrat otu yani atropa belladonna bitkisi.


'Kimyasal zehirlenme de olabilir'

Haberler net olarak doğrulanmamakla birlikte zehirlenme şüphesiyle sağlık kuruluşlarına başvurulan kişilerden bazılarında bilinç kayıplarından söz edildiğine işaret eden Taşpınar, "Kimyasal bir zehirlenme olasılığı da mevcut. Bu tür zehirlenmelerde koruma amaçlı kullanılan tarım ilaçlarının fazla kullanımından dolayı ıspanakta pestisit madde oranının fazla bulunması veya iyice arındırılmadan kullanılması söz konusu olabilir" diye konuştu.  

Zehirlenmenin belirtileri neler?

İstanbul Sağlık Müdürlüğü zehirlenmenin kendini görme bulanıklığı, cilt kuruluğu, taşikardi, kabızlık ve bazen hipertansiyon belirtileri ile gösterdiğini açıkladı.

Uzmanlar, bu tür olaylara maruz kalmamak için en iyi yolun denetimli şekilde piyasa sürülen ürünleri temin etmekten geçtiğini söylüyor.


4876cba739ac479285f2fba2165d3710

14 Şubat 2020 Cuma

Her ebeveynin bilmesi gereken 8 çocuk güvenliği prensibi

Küçük bebeğiniz hayatı keşfederken onun güvenliğini sağlamak sizin elinizde. Bu 8 prensibe dikkat ederek onların sağlığını güvence altına alabilirsiniz.



Küçük bebeğiniz hayatı keşfederken onun güvenliğini sağlamak sizin elinizde. Bu 8 prensibe dikkat ederek onların sağlığını güvence altına alabilirsiniz.
Çarpmalar ve çürümeler, çocukluğun kaçınılmaz parçalarıdır. Ancak ne olursa olsun, hafif bir yaralanma, tehlikeli bir durumun zeminini hazırlayabilir. Çocukların ciddi yaralanmalardan sakınılabilmeleri için, ebeveynlerin birkaç basit kuralı uygulamaları gerekir.
 
İşte size bebeğinizi korumanızda yardımcı olacak 8 çocuk güvenliği prensibi: 
 
Uyku güvenliği
Bebekler sırt üst uyumalıdırlar. 1992 yılında, resmi tavsiyeler, "yüz üstü uyku" yerine "sırt üstü uyu" olarak değiştirildiğinde, batı Avrupa ülkelerindeki ani bebek ölümü sendromu sonucu yaşanan ölüm oranları, yaklaşık 3 kat azaldı.
Dantelli kapitone yorganlar, uyku sırasında bebeğin solunum yollarını tıkayabilir. İhtiyacınız olanlar, sert bir şilte ve gergin, elastik çarşaflardır.
Beşik parmaklıklarının arası, bir kola kutusunun sığabileceği kadar olmalıdır. Bu mesafe, bebeğin parmaklıklar arasına sıkışmaması için idealdir.
Uyuyan bir bebeğin üzerinde ağır kıyafetler, bağlanan şapka, önlük, emzik ya da oyuncaklar olmamalıdır.

 
Düşme ve yaralanma önlemleri
Evinize sertifikalı güvenlik kapıları yerleştirin. Merdivenler söz konusu olduğunda, güvenlik kapıları hem zeminde hem de yukarıda olmalıdırlar.
Yüksek sandalye ya da ana kucağı kullanırken kemerleri bağlamayı asla unutmayın. Bebeğinizi ana kucağına sandalye, masa ya da herhangi bir mobilya üzerinde değil, yerde yerleştirin.
Bebeğiniz yürüteçle evin içerisinde hareket ediyorsa, merdivenlere, ısıtıcılara ya da asılan kablolara yaklaşmadıklarından emin olun.
Pencerelerinize güvenlik parmaklıkları koyun. Bu parmaklıklarda, yangın önlemi olarak acil durum cihazları bulunmalıdır.
Evinizde bulunan düşebilecek mobilyaların – özellikle de yüksek olanların – sabitlendiklerinden emin olun.

 

 
Boğulmaya karşı önlemler
Oyuncaklarda, çocuğunuzun koparıp yutmaya çalışacağı küçük parçaların bulunmamasına dikkat edin.
5 yaş altındaki çocukların beslenme düzenlerinde, dilimlenmiş sosis, çekirdekli kuruyemiş, sert şekerler, üzüm ve mısır gibi yuvarlak şekilli katı yiyecekler bulunmamalıdır.
Kabloları, çocuğunuzun erişemeyeceği yerlerde muhafaza edin. Beşiği, oyuncakları ve çocuk mobilyalarını bu objelerden uzakta tutun.
Zaman zaman evinizin içerisinde dört ayak üzerinde yürüyün; böylelikle çocuğunuzun ağzına koyabileceği şeyleri fark edebileceksiniz.
Gerektiğinde suni teneffüs yapabilmek amacıyla göğüs kompresyonu ve yapay solunum kurslarına gidin.

 
Yangın güvenliği
Kibritleri ve çakmakları çocuğunuzdan saklayın. Evde oyuncağa benzeyen ateş kaynakları bulundurmayın.
Yemek yaparken, bebeğinizi kucağınızda tutmayın. Ütülere ve saç kurutma makinelerine dikkat edin, kullandıktan sonra fişlerini çekin ve güvenli bir yerde muhafaza edin.
Ocağın arka gözlerini kullanın, sıcak yiyecekleri çocuğunuzdan uzak tutun. Uzun saplı tavaları, ocağın ya da tezgâhın kenarından kaldırın.
Çocuğunuzun sıcak bir soba etrafında geçirdiği zamanı azaltın ve mümkünse sobanın çevresine koruyucu bir bariyer yerleştirin.
Evinize duman alarmı kurdurun; böylelikle acil durumlarda ölüm riskini yarı yarıya azaltabilirsiniz.

 
Zehir önlemleri
Çocuğunuzun tehlikeli bir madde yuttuğundan şüpheleniyorsanız, doktorunuza danışmadan çocuğunuzu kusturmaya çalışmayın.
Çocukluk dönemi zehirlenme vakalarının yarısından fazlası, kaza sonucu ilaç tüketimi ile yaşanıyor. Evinizdeki tüm ilaçları çocuğunuzun ulaşmayacağı yerlerde saklayın. İlaçları "şeker" olarak tanıtmayın; çocuğunuzun ilgisini çekmelerine sebep olabilirsiniz.
Deterjanları ve ilaçları koyduğunuz dolap kapılarına özel kilitler taktırın.
Lityum piller içeren küçük elektronik aletleri ve cihazları, çocuğunuzdan uzak tutun. Araba alarmları, saatler, uzaktan kumandalar, alevsiz mumlar, lazer kalemler ve el fenerleri bu aletler dâhilindedir.
Zehirlenme gibi tehlikeli durumlarda tavsiye alabileceğiniz yakın bir kliniğin ya da doktorun numarasını telefonunuza kaydedin.

 
Su risklerine karşı önlemeler
Banyo yaparken, işinizi bitirdiğiniz anda küvetteki suyu boşaltın. Klozet kapakları, banyo kapıları ve çamaşır odaları, daima kapalı olmalıdır.
Bahçede bulunan küçük ya da büyük su havuzları, çocukların içerisine düşüp boğulmaları tehlikesine karşı, çitlerle çevrilmelidir.
Ebeveynlerin yarısından fazlası, yüzmeyi bilen çocukların su kenarında gözlemlenmeye ihtiyaç duymadıklarına inanıyor. Gerçek şu ki 10-17 yaşlar arasındaki boğulan çocukların %47'si, yüzme becerilerine sahip.
Suda gerçekleşen trajediler, sessizce ve yaklaşık 1 dakika içerisinde yaşanır. Bu yüzden çocuğunuzu izleyin; kitap okuyarak ya da telefonla konuşarak dikkatinizi dağıtmayın.

 
Arabada alınacak önlemler
Bir çocuk, boyu en az 140 cm, kilosu ise en az 32 kg olduğu takdirde yetişkin koltuğuna oturabilir. Eğer çocuk portatif çocuk koltuğuna oturamayacak kadar büyükse, ama yetişkin koltuğuna da oturamıyorsa, arkası olmayan bir çocuk koltuğu kullanmanız gerekmektedir.
2 yaş altındaki çocukların koltukları, aracın hareket yönünde olmamalıdır. Aracı çalıştırmadan önce, kemeri "çimdiklemeyi" deneyin; eğer kemer elinizde kıvrılıyorsa, biraz daha sıkın. Araç koltuğunun kendisi ise 2-3 cm den fazla hareket etmemelidir.
Eğer çocuk yetişkin koltuğunu kullanıyorsa, normal emniyet kemerlerinden takması gerekmektedir. Kemerin üst tarafı çocuğun boynunu değil, göğsünü ve omuzlarını geçmelidir; alt kısmı ise karnı üzerinde değil, kalçası üzerinde durmalıdır.
Araç fren yaptığında hareket edebilecek sıcak yiyecekleri, büyük paketleri vs. çocuktan uzak tutun.

 

 
Bisiklet güvenliği
Çocuğunuza bisiklet, paten ya da skuter aldıysanız, kask almayı da sakın unutmayın; çünkü kask, beyin yaralanmalarına karşı tek etkili korumadır.
Bisiklet süren çocuğun giysileri, parlak ve hatta yansıtıcı elementler içeren kıyafetler olmalıdır. Bisiklette de ön ve arka ışık kaynakları bulunmalıdır.
Çocuğunuz bisiklet sürmeye çıkmadan önce, bisikletin ışıklarını, frenlerini, vitesi ve tekerlek durumunu kontrol edin.
Çocuğunuza bisiklet sürmeyi öğretirken, hem sürücülerle hem de yayalarla göz teması kurmayı ve el işaretleri kullanmayı öğretmeyi de unutmayın.

 
 
 
 
 



a2113f8b692847e7a1ef8ebc1b5b6774

Kışın saç bakımı nasıl yapılır?

Kış şartlarında da saçlarınızın sağlıklı ve parlak kalmasını sağlamak için nelere dikkat etmeniz gerektiğini biliyor musunuz?



Kış şartlarında da saçlarınızın sağlıklı ve parlak kalmasını sağlamak için nelere dikkat etmeniz gerektiğini biliyor musunuz?
Dondurucu soğuklar, kuvvetli rüzgarlar, yağmur, kar, bereler derken saçlar kışın yıpranmaya çok müsait. Bu nedenle cildimiz gibi saçlarımızın da birtakım korumaya ve bakıma ihtiyaçları var. Saçlarınızı kışın soğuklara karşı nasıl koruyacağınızı düşünüyorsanız bu yazımızı okumadan geçmeyin. 
 
Saçlarınızı koruyun
Saçlarınızı soğuktan korumak için bereler, şapkalar kullanmaktan korkmayın. Eğer berelerin ve şapkaların saçlarınızı elektriklendirmesinden çekiniyorsanız da içine saten veya ipek bir kumaş dikin, böylece saçlarınız statik elektrikten nasibini almayacaktır.
 
 
Şampuanınızı dikkatli seçin
Günümüzde kullandığımız şampuanların birçoğu sülfat içerir ve sülfat saçlarımızın baş düşmanıdır. Bu nedenle mümkünse sülfatsız şampuanlar kullanmaya özen gösterin. Saçlarınızı çok sık yıkmanız ise saçlarınızda bulunan sağlıklı yağları çok azaltacağından saçlarınızın soğuğa karşı dayanıklılığını düşürür. Kuru saç da soğuklarda kırılmaya mahkumdur. Haftada 2-3 kereden fazla saçınızı yıkamayın. Çok yağlı saçlara sahipseniz kuru şampuanlardan yardım alabilirsiniz.
 

 
Saçlarınızı yağlarla besleyin
Argan yağı, hindistancevizi yağı, zeytinyağı gibi yağlar saçlarınızı besler ve güçlendirir. Saç bakımınızı yaparken bu yağlardan faydalanarak saçlarınızın kurumasını önler, soğuklara karşı dayanıklılığını da arttırmış olursunuz.
 

 
Derinlemesine bakım
Haftada en az bir kez saçlarınıza nem maskesi yapmayı ihmal etmeyin. Böylece saçlarınızın elektriklenmesini engellemiş ve soğuklara karşı da korumuş olursunuz.
 
 
 
ferayebeauty@gmail.com
 
 



944a2690945c43ad932e7ca394712aa8