27 Kasım 2019 Çarşamba

Lansinoh 2017 Global Emzirme Araştırması sonuçları

Lansinoh'un 2017 Global Emzirme Araştırması sonucunda annelerin bebeklerini daha uzun süre anne sütü ile besleyebilmeleri için nelere ihtiyaç duydukları ortaya çıktı.

Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de "1-7 Ekim Emzirme Haftası" olarak kutlanmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesini ve 2 yıla kadar emzirmenin sürdürülmesini öneriyor.Lansinoh, bu yıl da 9 ülkede 12 binden fazla anne ile görüşerek onların daha uzun süre emzirebilmeleri için ne tür desteklere ihtiyaç duyduklarını ortaya koyuyor.

Lansinoh 2017 Uluslararası Emzirme Araştırması'nda Türkiye'de 1000 anne ile görüşülürken, toplamda9 ülke ve 12 bini aşkın anne ile görüşme yapıldı.

Türk Anneleri Emzirme Konusunda Azimli

Türkiye'de annelerin %46'sı bebeklerini 6-12 ay arasında emzirmeyi planlarken, %38'i bebeklerini bir yılın üzerinde emzirmeyi hedefliyor. Araştırmaya katılan diğer ülkelerde bu süre çok daha kısa. Örneğin Fransız annelerinin %77'si için ideal emzirme süresi 6 ay.

Dünya Sağlık Örgütü bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesini öneriyor. Araştırma Türk annelerinin bu konudaki bilinç seviyesinin arttığını ortaya koyuyor. Lansinoh 2015 Emzirme Araştırmasında bebeklerini ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslemeyi hedefleyen annelerin oranı %34 iken bu oran 2017'de %44 çıktığı gözleniyor.

En Büyük Endişe "Ya Yeterince Emziremezsem"

Lansinoh, annelere emzirme konusundaki en büyük endişelerinin neler olduğunu sordu. Bu araştırmaya katılan ülkelerdeki en büyük endişe "bebeğin meme ucunu doğru kavrayamaması" olarak öne çıkarken, Türkiye'de annelerin en büyük endişesi "sağlık profesyonellerinin önerdiği sürelerde emziremek".

Hazır Mama Kullanım Kararı Çoğunlukla Bir Sağlık Profesyoneline Danışılmadan Alınıyor

Türkiye'de emzirme sorunu yaşayan annelerin %80'i sağlık profesyonellerinin desteğinden memnun. Diğer yandan bebeklerini formül süt ile yani hazır mama ile besleyen annelerin yarısından fazlası bu kararı bir sağlık profesyoneline danışmadan alıyor.

Lansinoh Satış ve Pazarlama Direktörü Derya İşçioğlu;

"Biz Türk anneleri olaraken büyük endişemiz "bebeğim ya yeterince doymuyorsa!". Birçok anne bebeğinin gelişimi ve kilo alımı normal olsa da bebeğinin yeterince doymadığını düşünerek hazır mamaya baş vurabiliyor. Oysa formül sütlerin bazı ülkelerde antibiyotikler gibi sadece reçete ile satılmasına izin veriliyor.

Unutmayalım ki anne sütü bebekler için en değerli besindir ve hiçbir formül süt anne sütüne eş değer değildir. Her anne bebeğinin değişen ihtiyacına göre süt üretmektedir. Bebeğin kaç aylık olduğuna göre, hasta olup olmadığına göre anne sütü değişim göstermektedir."

Anneler Destek Göremediklerinde Emzirmeyi Bırakabiliyor

Emzirmenin en zorlu yanının ilk sırasındaher sene olduğu gibi "Emzirmeye bağlı meme ucu çatlakları ve ağrıları" yer alıyor. Bunu "Geceleri uyanmak zorunda kalmak" takip ediyor. Bu noktada aile içi destek ön plana çıkıyor. Türkiye'de annelerin üçte biri aileleri tarafından desteklenmezse emzirmeyi bırakabileceklerini belirtiyor.

Çalışmak ve Emzirmek Birarada Mümkün mü?

Türkiye'de ev dışında çalışan annelerin sadece %60'ı, iş yerinde yasal 1,5 saatlik süt izinlerikullanabileceklerini belirtti. Süt izinlerini kullanamayan annelerin sebeplerinin başında iş yoğunluğu geliyor, ardından ise ev-iş arası ulaşım problemi gelmekte.

Araştırmanın Türkiye ayağında, çalışan annelere yöneticilerinin ve iş arkadaşlarının kendilerini anne sütünün sağılması konusunda destekleyip desteklemedikleri soruldu. Ne yazık ki çalışan annelerin sadece yarısı bu konuda desteklendiklerini belirtiyorlar.

Yasal doğum izninin 16 hafta olduğu ülkemizde, yeni anne isterseişvereninden 6 ay ücretsiz izin talep edebilir. Çalışan annelerin %68'i ücretsiz izin kullanmak istemediğini beyan etmektedir. Ücretsiz izin kullanmak isteyip de kullanamayan annelerin %36'i şirketine bunu sormaya çekiniyor, %40'sının şirketi kabul etmiyor ve annelerin %24'i bu sebepten dolayı işini bırakmak durumunda kalıyor.

Lansinoh Türkiye Satış ve Pazarlama Direktörü Derya İşçioğlu, "Emzirme dönemi, annelerin hem duygusal hem de fiziksel desteğe ihtiyaç duyduğu bir dönem. Araştırma gösteriyor ki tüm anneler için çevresinin desteği çok önemli. Bizlerin üstüne düşen, daha sağlıklı nesiller için bebeklerin daha uzun süre anne sütü alımını desteklemek, annelere ihtiyaç duydukları desteği vermek vetoplumu bu konuda bilinçlendirmek.".

0f998ee7a6684042857f169a0dd16725

6 aylık bebek çorbası tarifleri

6 aylık bebek çorbası tarifleri, bebek beslenmesinde ve bebeğin ek gıdaya geçtiği döneme geldiği için oldukça önemlidir. Genellikle uzmanlar, bu aya kadar bebeklere anne sütünün verilmesi gerektiğini önerirler. 6 aylık bebeklerde ek gıdaya geçişte yedirdikleriniz son derece önemlidir. 6 aylık bebek çorbası tariflerini henüz bilmiyorsanız sizler için hazırlamış olduğumuz 6 aylık bebek çorbası tariflerine göz atabilirsiniz. İşte 6 aylık bebek çorbası tarifleri.

6 aylık bebek çorbası tariflerinde dikkat etmeniz gereken en önemli konulardan birisi de bebeğinize hazırlayacağınız çorbanın mevsiminde yetişmiş olmasıdır. Mevsiminde yetişmiş sebzelerle 6 aylık bebek çorbası tarifleri hazırlarsanız bebeğiniz için oldukça sağlıklı bir seçim yapmış olacaksınız. Bebeklerin ek gıdaya geçmeye başladığı bu dönemlerde değişik tatlara alışmasını sağlayabilir aynı zamanda da sağlıklı beslenmesine yardımcı olabilirsiniz. Bir bebeğin sağlıklı beslenmesi için en önemli ve kritik dönemlerden birisi de 6. Ayda girmiş olduğu süreçtir.


Sağlıklı beslenmenin, doğru beslenme alışkanlıklarının temeli 6. aydan başlayarak erken çocukluk döneminde atılır. Ek gıdaya geçeceğiniz bu dönemde 6 aylık olan bebeğinize çorba tarifleri arıyorsanız size vereceğimiz 6 aylık bebek çorbası tariflerini deneyebilirsiniz.
İşte bebeğinizi ek gıdaya alıştırırken hazırlayacağınız 6 aylık bebek çorbası tarifleri…

Havuçlu kabaklı çorba tarifi

Havuçlu kabaklı çorba tarifi bebeğinizin sağlığı açısından oldukça doğpru bir seçim olacaktır. size vereceğimiz havuçlu kabaklı 6 aylık bebek çorbası tarifini vermiş olduğumuz malzemeleri ve yöntemleri kullanarak hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler

- 1 tatlı kaşığı pirinç
- Çeyrek havuç
- Çeyrek kabak
- Yarım çay bardağı tavuk suyu ve kıvama göre normal su 1 tatlı kaşığı zeytinyağı

Nasıl yapılır?

Kabak havuç pirinç haşlıyoruz tavuk suyunu ekleyip kaynatıyoruz en son zeytinyağını ekliyoruz.

Ispanaklı çorba tarifi

Bebeğinize demir ve vitamin deposu ıspanak çorbası hazırlamaya ne dersiniz? Cevabınız evetse vermiş olduğumuz ıspanak çorbası tarifi ile bebeğinize oldukça sağlıklı olan ıspanak çorbasını yedirebilirsiniz.

Malzemeler

- 7-8 tane ıspanak yaprağı ( küçük olanlardansa 10-15 tane).
- 1 tane küçük patates. .
- 1 küçük soğan. .
- 2 yemek kaşığı ilikli kemik suyu ( @kemiksuyu_fermentegida ).
- 1 tatlı kaşığı un haline getirilmiş ceviz. .

Nasıl yapılır?

Ispanakları iyice yıkayıp 2-3 dk beyaz sirkede bekletelim. Sonra tekrar yıkayalım. Küçük bir tencereye elimizle kopardığımız ıspanağı, patatesi ve soğanı ekleyip üstüne 2 yemek kaşığı jöle kıvamında olan ilik suyunu da ekleyip pişirelim. Daha sonra eziciyle ezelim bir kaseye alalım ve üstüne zeytinyağı damlatıp cevizleri ekleyelim karıştıralım.

Sebze çorbası tarifi

Sebze çorbası tarifini mevsiminde yetişen vitamin deposu sebzelerle hazırlamanız daha doğru olacaktır. Bebeğinize ağzına layık bir sebze çorbası hazırlamak istiyorsanız işte tarifimiz.

Malzemeler
Kereviz
• Kabak
• Bal kabağı
• Kemik suyu
• Su
• Zeytinyağı
• Kimyon
• Tuz (isteğe bağlı)

Nasıl yapılır?

Küçük bir tencereye su koyup kaynatın içine sebzeleri koyun yumuşayana kadar haşlayın kemik suyunu ekleyin bir iki dakika daha kaynatıp altını kapatın ılınınca blender'dan geçirin. Arzuya göre bir kaşık zeytinyağı az tuz birazda kimyon ekleyebilirsiniz.

Yoğurt çorbası tarifi

6 aylık ve 6 ayını doldurmuş olan bebeğinizin kemik gelişimini desteklemek, sindirim problemlerini en aza indirebilmek için yoğurt çorbası tarifini deneyebilirsiniz.

- 1 yemek kaşığı tam yulaf unu
- 1 yemek kaşığı yoğurt
- 1 su bardağından iki parmak fazla su
- Soğuk sıkım zeytinyağı.

Nasıl yapılır?

Suyumuzu tenceremize koyuyoruz. Diğer tarafta yoğurt ve unumuzu karıştırıp içerisine bir miktar su ilave ederek karışımı seyreltiyoruz. Kaynayan sudan alıp yoğurt karışımına ilave ediyoruz. Karışım Ilındıktan sonra tencereye döküp pişiriyoruz. Piştikten sonra yağımızı ve isterseniz naneyi de ilave edip afiyetle bebeğinize yedirebilirsiniz.

Bebeklere özel ezogelin çorbası tarifi

HD_2271299]]

Malzemeler

- 2, 5 su bardağı kadar su
- 1 adet tatlı patatesin yarısı
- Tatlı patates yoksa 1 havuç ve yarım patates
- 1 tatlı kaşığı pirinç
- 1 tatlı kaşığı çorbalık bulgur
- 1 çorba kaşığı mercimek
- 1 küçük domatesin rendesi
- 1 tutam nane
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- İsteğe göre bir tutam tuz

Nasıl yapılır?

Tatlı patatesi küp küp doğrayıp tencereye eklediğimiz suya katıyoruz. Mercimek, pirinç ve bulguru yıkayıp ekliyoruz ve hepsini kaynamaya bırakıyoruz. Hepsi iyice pişince blender'dan geçiriyoruz. Ayrı bir yerde küçük bir tavaya zeytinyağını alıyoruz. Bir çay kaşığı kadar naneyi yağda kavuruyoruz. Bu noktada nanenin yanmamasına dikkat edelim. Sonra domates rendesini ekleyip iyice kavuralım ve çorbamızdan bir kepçe ekleyip sosumuzu karıştıralım. Çorbamıza ekleyelim. Tatlı patates lezzet verdiğinden ben tuz eklemeyelim. Salçayı da organik ve ya ev yapımı değilse domates kullanın. Dilerseniz naneyi salça ile de kavurabilirsiniz.

Soğanlı irmikli Havuç çorbası

- Yarım kuru soğan
- 1 Havuç
- 2 çay kaşığı irmik
- 1 çay kaşığı avokado yağı
- 1 çay kaşığı zeytinyağı
- 4 küp Peyniraltısuyu

Nasıl yapılır?

Önce soğanı doğrayıp yağda soteleyin. ardından minik bir şekilde doğranan havuçları ekleyip sotelemeye devam edin. İrmiği de ekledikten sonra 2.5 su bardağı içme suyu ekledikten sonra 5dk orta ateşte kaynatın. Ocağı kapatıp 5dk beklettikten sonra peyniraltı suyu küplerini ilave edin.

2000bca7a29d44d281377341bc33fe41

"Uygarlığın Tuğlası Arifiye Köy Enstitüsü" raflarda yerini aldı

Arifiye İlköğretmen Okulu'nda eğitim almış Karabey Aydoğan'ın hazırladığı Uygarlığın Tuğlası Arifiye Köy Enstitüsü adlı eser Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı.

Eser, 1937 yılında, Kocaeli'nin Arifiye köyünde kurulan Köy Eğitmenleri Kursu ile ilk tohumları atılan ve 1940 yılında hayata geçirilen Arifiye Köy Enstitüsü'nün tıpkı diğer enstitüler gibi işe ve üretime dayalı, bilim-sanat merkezli, bir bütün olarak birey yetiştirme hedeflerini mercek altına alıyor.

Kitap, farklı topraklardan, kültürlerden kendi gelenekleri, mirasları, yaşama alışkanlıklarıyla gelen öğrencilerin burada edindikleri teorik bilgilerin yanı sıra azımsanmayacak düzeyde bir "hayat bilgisi" edindiği bu köklü kurumun tarihine ışık tutuyor.

Eser, başta enstitünün kurucu müdürü Süleyman Edip Balkır olmak üzere, Arifiye'de görev almış, eğitimini burada tamamlamış, ziyaret ya da başka amaçlarla burada bulunmuş pek çok kişinin gerek yazılı gerek sözlü beyanlarından ve çeşitli kaynaklardan yararlanarak geniş bir tablo çiziyor. Kuruluş aşamasından enstitülerin kapatıldığı döneme kadar olan süreci uzun yıllar süren bir araştırmaya, yazılı belgelere ve zengin bir görsel arşive dayanarak inceliyor. Köy enstitüleri projesinin önemine bir kez daha vurgu yaparken, Arifiye özelinde eğitim tarihine ciddi bir katkıda bulunuyor.

Karabey Aydoğan 1957 yılında Zara Taşgöze köyünde doğdu. Arifiye İlköğretmen Okulu'nu (1975) ve Şişli Siyasal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü (1979) bitirdi. Dostlar Korosu'nda El Kapıları, Sahabanın Sahibi Var ve Semahlar adlı üç uzunçalarda türkü söyledi. Bursa'nın Kirazlı ve Mustafa Kemal Paşa, Demirdere köylerinde sekiz yıl öğretmenlik yaptı. Çeşitli kuruluşlarda yöneticilik yaptı. Karabey Aydoğan eğitim, köy enstitüleri ve müzik alanlarında araştırmalarını sürdürmektedir. Yayınlanmış çalışmaları: Ruhi Su Türküleri, Kent Orkestrası ve Belediye Bandosu, Bandolar için Marşlar (ortaklaşa 8 cilt), Bir Köy Sağlık Memurunun Anıları (ortak), Âşık Sefil Mustafa, Arifiye Köy Eğitmenleri Tarihi.

fe32341b80fc49af8455afb72d857a4a

Çamaşır yıkama sorununu size unutturacak yöntemler

Ev işlerinin yanı sıra, çamaşırlar ayrı bir derttir. Çamaşır makinesi hayatımızı kolaylaştırsa da, çamaşırlarımızı, ayakkabılarımızı ve diğer eşyalarımızı temizlemek ve yıkamak için hala çok zaman harcıyoruz.

Cebinizdeki nesneleri kavanozda tutun

Ceplerimize sık sık bir şeyler koyarız ve kıyafetimizi makineye atmadan önce koyduklarımızı cepte unutabilme ihtimalimiz çok yüksektir. Bu durumlardan kaçınmak için bir kavanoz alın ve çamaşır makinenizin yanına koyun. Kavanozu gördüğünüzde cebinizi kontrol etmeniz gerektiğini hatırlayacaksınız.

Spor ayakkabılarınızın yıkama sırasında birbirine çarpmasını önleyin

Ayakkabılarınızı çamaşır makinesinde yıkamak ve yıkarken ürettikleri gürültüden kaçınmak için, bağcıkları birbirine bağlayın. Bu sayede ayakkabılarınız yıkanır ve etrafa vurmaz.

Yıkarken giysileri ters çevirin

Bu şaşırtıcı gelebilir, ancak çamaşırlar yıkanırken ters çevrilmelidir. Usta annelerimiz genelde bu tekniği bilir.

Makineye biraz kahve veya çay ekleyin

Koyu renk giysilerinizin solmasını önlemek istiyorsanız, çamaşır makinenize kahve veya çay eklemeniz gerekir.

Ayakkabınızı temizlemek için hidrojen peroksit kullanın

Bazen ayakkabılarımızı çamaşır makinesinde yıkamak istemeyiz. Ancak ayakkabılar kirlenebilir ve kötü kokabilir.  Ayakkabılarınızı temizlemek için hidrojen peroksit kullanabilirsiniz. Temizlemeye başladığınızda peroksitin köpüğe dönüştüğünü göreceksiniz.

Leke sökücü yerine bulaşık deterjanı kullanın

Leke sökücünüz bittiyse ve aniden giysinizde bir leke fark ettiyseniz, kir kumaşa karışana kadar beklemeinze gerek yok, bunun için bulaşık deterjanı kullanın. Lekenin üzerine bir miktar deterjan dökün, birkaç dakika bekleyin ve giysiyi her zamanki gibi yıkayın.

Çamaşırları ağartmak ve lekelerden kurtulmak için aspirin kullanın

Zaman geçtikçe giysilerin rengi solabilir ve inatçı lekeleri çıkarmak göründüğü kadar kolay olmayabilir. Giysilerinizi tekrar beyazlatmak için, yıkamadan önce suya biraz aspirin ekleyin. (Toz haline getirerek ekleyebilirsiniz) Ayrıca 10 adet aspirin hapını 10 litre suda çözebilir ve kıyafetinizi 7 saat boyunca suya batırabilirsiniz.

Sırt çantanızı temizlemenin kolay yolu

Sırt çantaları ve spor çantalar bir çamaşır makinesinde de yıkanabilir. Ancak belirli kısımlar yine kirli kalacaktır. Bu, çantanızın modeline göre değişiklik gösterebilir. Makinenin görmediği, küçük kısımları çıkarmak için bir diş fırçası kullanabilirsiniz.

Seyehat sırasında yıkamanız gereken bir kıyafet varsa, yanınızda plastik torba bulundurun

Seyahat ediyorsanız ve bir şeyi yıkamanız gerekiyorsa, kıyafetinizi plastik bir torbaya koyup su ve deterjan ekleyip ağzını sıkıca kapatabilirsiniz. Sonrasında tek yapmanız gereken şey, torbayı iyice sallamak. Bu pratik yol, size yardımcı olacaktır.

Lekeler için püf noktalar

-Mürekkep lekeleri sütle giderilebilir. Mürekkep lekesi olan eşyalarınızı sütün içine batırın ve 30-40 dakika bekleyin. Ardından her zamanki gibi yıkayın. -Çikolata lekeleri hidrojen peroksit veya kerosen ile temizlenebilir. Ancak, peroksitin renklendirmeye zarar verdiğini unutmayın, bu nedenle sadece beyaz kıyafetlerde kullanmanız daha iyi olacaktır.

-Limon suyu ve kabartma tozu, ter lekelerini çıkartabilir. -Bulaşık deterjanı, ketçap lekelerinden kurtulmamıza yardımcı olabilir. -Beyaz sirke kan lekelerini temizlemeye yardımcı olur. Leke üzerine biraz sirke dökün ve 10-15 dakika bekletin, ardından kıyafetinizi her zamanki gibi yıkayın.


082bdca5c74b472b80a080a24b7552a0

Su kefirinin hiç bilmediğiniz faydaları

Şu sıralar herkes Meksika'dan gelen ve tüm dünyayı saran tanecikleri konuşuyor! Adeta gazlı içeceklere rakip olan ancak onlar gibi zararı olmayan su kefiri, sosyal medyada da fırtınalar koparıyor. Peki sağlıklı yaşamın yeni gözdesi su kefiri nedir, su kefiri nasıl yapılır, su kefirinin faydaları nelerdir? Beslenme ve Diyet Uzmanı Büşra Çengel bakın neler anlattı

Su kefiri nedir?

Fermante bir içecek olan kefir, çok eski zamanlarda Kafkas halkında uzun ömrün sırrı olarak kabul edilirdi. Suyun mayalanmasından elde edilen kefir de içeriğindeki probiyotikler sayesinde hastalıklara karşı mucizevi etkilere sahip. Su kefiri de bildiğimiz kefir gibi ortaya çıkan ve içinde yer alan binlerce yararlı bakteri sayesinde bağırsak florasını düzenleyen çok önemli bir içecek. Bakteri, maya ve polisakkaritlerin kümeleşerek oluşturduğu jel, kristal sağlık tanecikleridir.

Tamemen bitkisel kaynaklı

Bitkisel kaynaklı olması sebebiyle süt kefirinden farklı olan su kefiri, geleneksel kefirin aksine Kafkas değil Meksika kökenli. Tatlı bir öz suyu bulunan opuntia cinsi kaktüsün çevresinden simbiyotik ilişki içerisinde olan bakteri ve maya kolonilerinden elde edilir. Su kefiri üretilmez, ortaya çıkması için elde edilmesi ve çoğaltılması gerekir.

Su kefirinde yoğurttan daha fazla probiyotik var!

Süt ürünleri tüketmeyenler için çok iyi bir seçenek olan su kefirinde yoğurttan çok daha fazla probiyotik vardır. Ayrıca laktoz intoleransı olan kişiler ve veganlar da su kefirini rahatlıkla tüketebilir.

Su kefiri nasıl yapılır?

Faydalı bakterileri içinde barındıran su kefiri gerçek bir sağlık deposudur. Su kristallerini andıran kefir; su, meyve parçaları ve şeker konularak 24-48 saat fermente edilir. Sonuç olarak ise sağlıklı bir içecek ortaya çıkar. Şu an bolca içilen gazlı içeceklere rakip olan su kefiri, mayalandığında laktik asit, ethanol ve karbondioksitli gazlı içecek formu oluşur.

İşte su kefirinin faydaları

En önemli özelliği güçlü bir probiyotik kaynağı olmasıdır. Probiyotikler, kanserin önlenmesinden bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine, bağırsak sağlığından hastalıklara karşı korunmaya kadar birçok faydaya sahiptir.

Kabızlığı önlüyor, bağışıklığı güçlendiriyor

Su kefirinin bir diğer faydası ise kanserle mücadele etmesidir. Su kefiri bağırsaklar ve sindirim sisteminin düzenlenmesinde katkı sağlar, aynı zamanda kabızlık çekenler için çok faydalıdır. Fermente ürün olduğundan bağışıklık güçlendirir.

39848235a43e4d0fa4f1a8dcb9805ebe

Miyomlar nasıl tedavi edilir?

Miyomlar kadın rahminde, miyometrium adı verilen kas tabakasında bulunan düz kas hücrelerinin anormal büyümesi ile oluşan iyi huylu tümörlerdir. Kadınların kâbusu olan miyomlar nasıl tedavi edilir sorusunun cevabını Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. Meltem Aksu Sönmezer açıkladı.

Miyomlar ne sıklıkta görülür?

Toplumda her dört kadından birinde görülür. 30-40 yaşlarında görülen miyomlar, menopoz sonrasında küçülür. 40 yaşın üzerindeki kadınların yüzde 40'ında miyom vardır ve miyomu olan kadınların yaklaşık yüzde 75'i miyomunun olduğunun farkında değildir. Çünkü herhangi bir şikâyete yol açmayabilir.

Miyom neden oluşur?

Miyomların kesin nedeni bilinmemekle beraber östrojenin (kadınlık hormonu), miyomların büyümesine yol açtığı düşünülmektedir. Gebelik sırasında, salınan östrojen miktarı arttığından miyomlar bu dönemde büyür. Menopoz döneminde ise östrojen düzeyi azalır ve miyomlar küçülür. Ailesinde özellikle annesi, kız kardeşi veya anneannesinde miyom olan kişilerde miyom gelişme olasılığı fazladır.

Miyomlar ne hızda büyür?

Miyomların ne hızda büyüyeceği, kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen hormonu ile ilgilidir. Genellikle çok yavaş büyüyen miyomlar, gebelik döneminde veya östrojen içeren hormon tedavisi gibi kandaki östrojen değerinin çok yüksek
olduğu durumlarda hızla büyüyebilir. Miyomlar ne gibi şikayetlere yol açar?
Birçok miyom hiçbir bulgu vermez ve jinekolojik muayeneler esnasında tesadüfen saptanır.

Miyomların yol açtığı yakınmalar; miyomların büyüklüğü, yerleşim yeri ve sayısına göre değişir. Ancak en sık yol açtığı yakınmalar: Kasık ve karın ağrısı ,kasıkta ve karında dolgunluk ve basınç hissi,cinsel ilişki sırasında ağrıdır.

Bir diğer sık görülen yakınma ise fazla ve uzun süren adet kanaması ,ara kanamalar, düzensiz kanamalardır.

Rahim ve rahim duvarında gelişen miyomlar oluşan embriyoların tutunmasına engel olarak kısırlığa ve düşüklere neden olabilmektedir.
Boyutu büyük olan miyomlar ise ön taraftan idrar kesesine bası yaparak sık sık idrara gitme ihtiyacına arka taraftan barsaklara bası yaparak kabızlık ve hemoroidlere sebep olabilir.

Myomların tanısı nasıl konulur?

Miyomların tanısı son derce basit konulur. Jinekolojik muayene esnasında veya sadece karından yapılan ultrasonografi ile tanınabilir. Çok tipik bir ultrasonografik görüntüsü olan miyomların çok az bir kısmında (MR) manyetik rezonans ile ileri bir görüntüleme yapma ihtiyacı duyulabilir. Rahim iç duvarında yerleşen miyomlar da ultrasonografi ile tespit edilebilirken çok az bir kısmında (HSG) rahim filmi veya histeroskopik görüntülemeye ihtiyaç duyulabilir.

Miyomlar nasıl tedavi edilir?

Şikâyetlere yol açan ve hızla büyüyen miyomlar cerrahi olarak çıkartılmalıdır. Kadın rahmi çok kanlanan bir organdır. Bu nedenle rahimden kaynaklanan bir tümör olan miyomlar da çok kanlanan tümörlerdir. Bu durum miyom ameliyatlarında çok kan kaybetmeye ve rahimin alınmasına kadar giden sonuçlara yol açabilmektedir. Ancak tecrübeli ellerde yapılan cerrahi teknikler ile rahim korunabilir ve bir kadının yaşı ne olursa olsun , mümkün olduğunca rahim korunmaya çalışılmalıdır.Her miyom ameliyatı kadının rahmini kaybedeceği anlamına gelmediği gibi aksine rahimi miyomdan kurtarmak ve korumak amacıyla yapılan cerrahiler olmalıdır.

Rahim iç duvarında gelişen submuköz dedigimiz miyom çeşitleri histeroskopik yöntemle, vajinal bölgeden girilerek ameliyat kesisi olmadan kolaylıkla alınabilmektedir. Histeroskopik yöntemle miyom alınan ameliyatlarda hastanın hastanede gece yatmasına gerek kalmaz. Hızlı bir iyileşme süreci vardır.

Rahim kas duvarının icinde veya dış kısmında yerleşen intramural ve subseröz dediğimiz miyom tipleri ise laparoskopik yöntemle alınabilir. Laparosopik yani kapalı yöntem cerrahi ile karından çok küçük kesilerle girilen özel aletler vasıtası ile Miyomlar çıkarılmaktadır. Bu büyük tümörler karın içinde kıyma makinesi gibi özel cihazlar yardımı ile kıyılarak dışarı küçük kesilerden çıkarılmaktadır. Kapalı cerrahi yöntemi ile kişinin iyileşme süreci çok daha hızlı olmakta ve estetik olarak da son derece yüz güldürücü ameliyatlardır.

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameVodafoneKısa Süre için 15 GB 49 TLVodafoneDesert Order (Strateji Oyunu)Bir uçak seç ve bu Oyunu 2 Dakika oynaDesert Order (Strateji Oyunu)Taboola'danTaboola'dan 0f88a743ebc4483997da264e65762219

Kahve prostat kanserini önler mi?

Üroloji Uzmanı Dr. Turgut Alp, kahvenin içindeki kafein ve flavonoidlerin prostat kanseri üzerindeki etkilerinden bahsetti.

Avrupa ve Amerika'da çok sayıda hastanın katılımıyla yapılan çalışmaların, kahvenin içinde bulunan kafein ve flavonoidlerin kanserin oluşmasını ve ilerlemesini önlediğine dair sonuçlarına dikkat çeken Üroloji Uzmanı Dr. Turgut Alp, "Yapılan çalışmalar, kahvenin prostat kanserine yakalanma riskini azalttığını gösteriyor.Hazır toz halindeki kahvelerin etkisi az, onun yerine kaynatılarak hazırlanan doğal kahveyi tercih etmeliyiz. Türk ve İtalyan tarzı kahveler ideal, günde 2 fincan içilmesini öneriyoruz" diye konuştu.


Kalp ve yüksek tansiyon olan kalp hastaları dikkat!

Kalp ritim bozukluğu, yüksek tansiyon, bağırsak ve mesanenin çalışmasına yönelik sağlık problemi olan hastaların kahveyi dengeli tüketmesi uyarısında bulunan Dr. Alp, "İlgili sorunları olan hastalarda kafein bu problemleri daha da artırabilir. O yüzden dikkat etmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Erken tanı hayat kurtarıyor

Erken tanının çok önemli olduğunun altını çizen Dr. Alp, "D, E vitamini, selenyum, kırmızı ve yeşil yapraklı sebze ve meyvelerin tüketilmesi antioksidan ve antikanser özelliği taşıyor. Ayrıca kilo almamaya dikkat etmeliyiz. Ailede prostat kanseri olan yakınımız varsa 45 yoksa 50 yaşından sonra PSA kan testinin yapılması gerekiyor, zor bir test değil. Sonuçlar yüksek çıkarsa tanı koyulup, erken dönemde yakalıyoruz ve çoğu hastanın hayatı kurtulmuş oluyor" dedi.

Meme kanserli eklerin çocukları da risk altında

Prostat kanserinin yavaş ilerlediğini ancak tehlikeli bir kanser türü olduğunu söyleyen Dr. Alp, "Babasında, kardeşinde veya akrabaları arasında en az üç kişide prostat kanseri öyküsü varsa bu kişinin prostat kanserine yakalanma riski 5 ile 10 kat artıyor, dolayısıyla daha hassas olmaları lazım. Enteresan bir şey daha var, annesinde meme veya yumurtalık kanseri olan kişilerin de prostat kanseri olma ihtimalleri daha yüksek" diye konuştu.

2018 yılında dünyada 18 milyon erkek…

2018 yılında dünyada 18 milyon erkeğin prostat kanserine yakalanacağını, daha önce prostat kanseri tanısı almış ve tedavi gören kişilerden 9,5 milyonunun da prostat kanseri yüzünden hayatını kaybedeceğinin bilindiğini belirten Dr. Alp, "Prostat kanseri,  kanser yüzünden ölüm sıralamasında 5, kanser tanısı sıklığında ise akciğer kanserinden sonra 2'inci sırada yer alıyor.Türkiye'de şu anda gerek tanı yöntemleri gerekse robotik cerrahi dahil olmak üzere her türlü tedaviyi başarıyla gerçekleştiren meslektaşlarımız var. Biz Avrupa ve Amerika'dan hiç de geride değiliz. Hatta bazı konularda daha da iyiyiz" ifadelerini kullandı.

4cdf08414a3b4f8188371c40c7d123ff

İshali kesen şeyler nelerdir? İshale ne iyi gelir, nasıl geçer? İşte ishali durduran, rahatsızlığa iyi gelen yiyecekler...

İshal, meydana geldiğinde kişinin yaşantılarını olumsuz yönde etkileyen, günlük hayatta olumsuz etkilere neden olan bir hastalıktır. İshal yeterli önlemler ve tedaviler uygulandığında kontrol altına alınabilir. İshale ne iyi gelir, ishal nasıl geçer, ishal olunduğunda nasıl beslenmek gerekir? Tüm bu soruların cevaplarını makalemizde bulabileceksiniz.

İshal meydana geldiğinde kişinin aşırı sıvı kaybetmesine ve vücudun direncinin düşmesine neden olan bir hastalık türüdür. İshal başlarda yakalandığında doktora gitmeye gerek yoktur. Evinizde de yediğiniz bir takım yiyeceklere özen göstererek ishal hastalığını kontrol altına alabilirsiniz.

İshal nedir?

İshal dışkılamada artışla meydana gelen bir hastalıktır. Yenilen bir takım yiyecekler ve enfeksiyonel hastalıklar ishalin gelişmesine neden olabilir. İshalde bağırsak hareketleri normalden fazla olarak çalışmaya başlar.

İshal nasıl oluşur?

İshal tedavisinde asıl amaç vücuttan olan su ve tuz kaybını yerine koymaktır. İshalin hafif olduğu, kusmanın çok olmadığı hastalarda, genellikle ağızdan sulu gıdaların bolca alınması ile klinik tablo atlatılır. İshal düzelene kadra mide ve bağırsakları rahatsız etmeyecek posasız yiyecekler tercih edilmelidir.

Bu nedenle ishal hastalığını kontrol atına alabilmek için sizlere ishale ne iyi gelir sorusu başlığı altında bir makale hazırladık.

İşte ishale ne iyi gelir sorusunun cevapları…

İshal olduktan sonra vücuttaki hızlı bir şekilde kaybolmaya başlar. Bu nedenle muhakkak kontrol altına alınması gerekir. Vücut sıvı kaybetmeye başladığında halsizlik hızlı bir şekilde baş göstermeye başlar. Bu nedenle ishal hızlı bir şekilde kontrol altına alınmalıdır.

Sıvı tüketin

İshal meydana geldiği andan itibaren bol bol sıvı tüketimine özen göstermeniz gerekir. Bu nedenle meyve suyu ve bol bol sıvı tüketmelisiniz. Ancak portakal suyu ve bolca C vitamini içeren sıvılardan biraz olsun uzak durmanız gerekir. Aksi taktirde ishal hastalığının süresi uzayacaktır.

İshali anında kesen en hızlı kür

Evinizde hamur mayası varsa ishalden kısa süre içinde kurtulabilirsiniz. Hamur mayalarını ufak ufak parçalara bölerek bir bardağın içerisine koyun. İçerisine sıcak su ilave edin ve biraz beklettikten sonra için. Adı biraz kötü olabilir fakat ishali anında kesecektir.

Limonlu kahve yöntemi

İshale ne iyi gelir sorusuna en iyi yanıtlardan biriside limonlu kahve yöntemidir. Bir tatlı kaşığı türk kahvesinin içerisine birkaç damla limon damlatarak yutmaya çalışın. Bu hem bağırsaklarınızı toparlayıp ishale iyi gelecek hem de ishalin meydana çıkardığı kusma hastalığını da engelleyecektir.

Saraçoğlu yöntemi

İshale iyi gelen bir diğer yöntem ise İbrahim Saraçoğlu'nun hazırlamış olduğu kür tarifidir. Bu kürü uygulayanlar ishalinin kısa süre içerisinde geçtiğini söylüyorlar. İbrahim Saraçoğlu kürünü hazırlamak için ise çok fazla malzemeye ihtiyacınız yok. Evinizde karanfil bulunuyorsa, Yemeklerden 1 saat evvel kuru karanfili direk yutun. 3-4 gün uygulayacağınız bu yöntem ishali keser. Direk yutmak yerine karanfilleri 2 parçaya böldükten sonra su bardağının içine atın ve yemeklerden önce için. Bu bitkisel kür de ishali kolayca geçirir.

Karbonatlı su yöntemi

Bir çay kaşığı tuz bir çay kaşığı yemeklik karbonat 3 çorba kaşığı şeker ve 1 lt su ile karışım hazırlayarak ishali kısa süre içerisinde geçirebilirsiniz. Bu tarifle hem ishali hızlı bir şekilde durdurmuş olursunuz hem de kaybettiğiniz sıvı miktarını şekeri ve tuzu vücudunuza kazandırmayı sağlamış olursunuz.

Haşlanmış patates yöntemi

Patatesin haşlanmış olarak tüketilmesi içerisindeki nişasta miktarından dolayı ishali kesmeye yardımcı olur. İshal olduğunuz zaman patatesi haşlayıp ve tuzlayarak tüketmek ishali kısa sürede kesecektir.

Bal yöntemi

Bala bir tatlı kaşığı zencefil ekleyip yemek de ishali anında kesecek olan yöntemlerdendir. Bal ve zencefil bir araya geldiğinde hem bağışıklık siteminizi güçlendirecek hem de ishal olduğunuzda kısa süre içerisinde ayağa kalkmanızı sağlayacaktır.

İshal meydana geldiğinde aynı zamanda alınan sıvılara da dikkat etmek gerekir. Sıvı alımında eğer dikkat edilirse ishal kısa bir süre içerisinde iyileştirilebilir. İshale iyi gelecek bitki çayları ile de kısa süre içerisinde hastalığı kesebilirsiniz.

İshale iyi gelen bitki çayları…

Papatya çayı

Papatyanın ishale iyi geldiği bilinmektedir. Bakteri ile meydana gelen ishali kısa süre içerisinde papatya çayı ile geçirebilirsiniz. Papatya çayı ishalle beraber oluşan karın kasılmalarını ve deformeyi engellemeye yardımcı olmaktadır.

Ahududu çayı ishali keser mi?

İshal nedeni ile bağırsaklar hasar görür. Zamanla oluşa tahribat ağrı ve acılara neden olur. Ahududu ihtiva ettiği Tanen sayesinde ishalin zararlarını en aza indirir, mide ağrısı, kusmayı ve ishali de keser. İshal değilseniz ama sürekli stres altındaysanız ahududu çayını içebilirsiniz.

İshal olduğunuz zaman yemeniz gereken yiyeceklerin dışında bir de asla tüketmemeniz gereken yiyecek ve içecekler vardır.

İşte ishal olduğunuzda asla tüketmemeniz gereken yiyecekler...



Asitli içecekler

İshal olduğunuz zaman asitli olan içeceklerden uzak durmanız gerekmektedir. İshal olunduğunda kolanın içerisine bir adet aspirin atmanın ishali geçirdiği söylenir. Ancak ishal olduğunuzda asitli içecekler tüketmek yerine daha sağlıklı olan içeceklere yönelmenizi tavsiye ederiz.

Kahve

İshal olunduğunda çiğ kahve tüketilmesi önerilir ancak sıvı kahve tüketimi genellikle önerilmez. Kahvenin içeriğinde yer alan kafein, vücutta diüretik etki yaratarak ishalin nedeni dehidrasyonu kötüleştirir.

Kuruyemiş

Kuruyemişler sindirilmesi zor olduğu için bağırsakların yorulmasına ve tahriş olmasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle kuruyemişlerden uzak durmak gerekir.

Tatlandırıcılar

Doğal şekere göre emilimi zor olan tatlandırıcılar, bağırsaklara absorbe edilmeden ulaşır. Bu da ishalin şiddetini artırır.

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameZen Pırlantaİçinizden Gelen Her An İçin... #içimdengeldiZen PırlantaMisli.comGalatasaray - Başakşehir maçına canlı bahis oynaMisli.comTaboola'danTaboola'dan 11d5d6bd17cb46238fb02d9f6b71d520

Astımlı çocuklar her gün bir kase yoğurt yemeli!

Çocuk İmmünoloji ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Ayhan Söğüt astımlı çocuğu olan aileleri uyardı: "Astımlı çocuklarda sonbahar ve kış ayları sıkıntılı aylardır. Bu nedenle astımlı çocuklar soğuk, yağışlı ve rüzgarlı havalarda dışarıda koşup oynamamalı, her gün bir kase ev yapımı yoğurt yemeli."

Astım uzun süre devam eden bir akciğer hastalığıdır. Tekrarlayan öksürük (özellikle geceleri ve sabaha karşı), nefes darlığı, göğüste hırıltı şikayetlerine neden olur. Belirtileri mevsim geçişlerinde, sonbahar-kış aylarında, soğuk, sigara dumanı, alerjenler (ev tozu, polen, kedi köpek tüyü gibi), soğuk rüzgarlı havalarda koşup oynama, grip ya da soğuk algınlığı ile ortaya çıkabilir. Çocuk İmmünoloji ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Ayhan Söğüt, astımlı çocuğu olan ailelere önemli tavsiyelerde bulundu.


Odasındaki oyuncaklara dikkat

Astımlı çocuklarda sonbahar ve kış ayları sıkıntılı aylardır. Bu nedenle astımlı çocuklar soğuk, yağışlı ve rüzgarlı havalarda dışarıda koşup oynamamalı, sigara dumanı, boya parfüm kokularından korunmalı, evlerinde kedi, köpek, kuş ve yünlü oyuncaklar bulunmamalı, çocuğun yatak odasında kalın halı, kilim ve halıfleks olmamalı, mümkünse her gün çocuğun yatak odasında ıslak bezle toz temizliği yapılmalıdır.

Yatak odası sade olmalıdır. Grip akciğerlere iniyorsa (öksürük, nefes darlığı, göğüste hırıltı başlıyorsa) ekim veya kasım aylarında grip aşısı yapılmalıdır. Küçük bebeklerde de tekrarlayan öksürük ve hırıltılı solunum olabilir. Bir bebek üçten fazla öksürük ve hırıltı atağı geçirmişse bu bebekte astım akla gelmeli ve tetkik için bir çocuk immünoloji ve alerji uzmanına başvurulmalıdır.


Her gün 1 kase ev yapımı yoğurt yenilmeli

Her hastalıkta olduğu gibi astımın da beslenme ile yakın ilişkisi vardır. Astımlı hastaların beslenmesi hastalığın iyileşmesinde önemlidir. Her gün bir kase ev yapımı yoğurt yenilmeli, haftada 3 gün balık (özellikle D vitamini ve Omega 3 içeriği yüksek olan somon, ton balığı) ve kırmızı et (dana eti veya kuzu eti) tüketilmeli, her gün mevsimlik 1-2 meyve, birkaç adet ceviz yenilmeli, süt, yumurta ve sebze yemeği tüketilmelidir.

Alerji testlerini ihmal etmeyin

Astım uzun süreli bir hastalık olduğu için tedavisi de uzun sürmektedir. Tedavisi mümkün bir hastalıktır. Astımlı çocuklar bir çocuk alerji uzmanı tarafından takip ve tedavi edilmelidir. Alerji uzmanı tarafından alerji testleri yapılmalı, alerjen duyarlılığı saptanmışsa hekimin yapacağı korunma önerilerine uyulmalıdır. Hasta 2-3 aylık aralıklarla mutlaka alerji uzmanı tarafından muayene edilmeli, ilaçları düzenlenmelidir

İlaçlar uzun süre kullanılacağı için ilaçların dozları, uygun kullanım tekniği, çevresel kontrol gözden geçirilmelidir. Gerektiğinde solunum fonksiyon testleri ve astım kontrol testleri kullanılarak hastalığın iyileşip iyileşmediği çocuk alerji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. İlaç tedavisine yanıt vermeyen ve alerjisi olan çocuklarda alerji uzmanının önerisi ve gözetiminde aşı tedavisine başlamak mümkündür.


86fe10fed12e47a08ebf0becc5e4c560

Polikistik over diyeti nasıl yapılır?

Hormonal dengesizliklere ve metabolizma sorunlarına neden olan polikistik over sendromu (PCOS) , doğurganlık çağındaki her 10 kadından 1'ini etkiliyor. Bu etkilerden korunmak ise hayatımızda yapacağımız birtakım düzenlemelerle mümkün. Peki polikistik over sendromu olanlar nasıl beslenmeli, hangi gıdaları tüketmeli? Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op.Dr. Betül Görgen, bakın neler söyledi...

İnsülin, PCOS'da çok önemli role sahiptir ve diyet bu durumu doğru yönetmek için gerekli en önemli adımdır. PCOS'lu pek çok kadında insülin direnci de vardır ve yaklaşık yarısı, 40 yaşından önce diyabet ya da diyabet öncesi safhaya ulaşır. Çünkü diyabet vücudun insülini nasıl işlediğiyle direkt bağlantılıdır. Önereceğimiz diyet kişinin besinsel gereksinimlerini sağladığı gibi sağlıklı kilo kontrolünü kolaylaştırmalı ve insülin seviyesini düzenleyerek kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlamalıdır.


PCOS'lular ne yemeli?

Araştırmalar ne yediğinizin çok önemli olduğunu gösterse de PCOS için standart bir diyet yok. Ancak şu üç beslenme şekli PCOS semptomlarını hafifletmeye yardımcı oluyor:

Düşük glisemik indeksli diyet

Vücudumuz düşük glisemik indeksli gıdaları yavaş sindirir. Böylece insülin seviyesinde hızlı bir artış meydana gelmez. Düşük glisemik indeksli gıdalar; tam tahıllı ürünler, baklagiller, fındık, sebze ve işlem görmemiş gıdalardır.

Antienflamatuar diyet

Böğürtlen, yeşil sebzeler, yağlı balıklar, zeytin yağından zengin beslenme PCOS üzerinde etkilidir.

DASH diyeti

Bu diyet, PCOS'un kalp hastalığı riskini azaltmaya yöneliktir. Aynı zamanda PCOS belirtilerini de hafifletir. Bu diyet balıktan zengin, meyve, sebze, düşük yağlı süt ürünleri ve meyve içerir. Şeker ve doymuş yağ hiç yoktur. 2015 yılında yapılan bir çalışma, obez PCOS'lularda 8 hafta uygulanan DASH diyeti sonrasında insülin direncinde azalma ve bel bölgesindeki yağlanmada azalma olduğunu göstermiştir.

Sağlıklı bir PCOS diyetinde hangi besinler olmalı?

Doğal, işlem görmemiş besinler Yüksek lifli gıdalar Somon, tuna gibi yağlı balıklar Ispanak gibi yeşil yapraklı sebzeler Koyu kırmızı renkli meyveler Brokoli ve karnabahar Kuru fasulye, mercimek Fındık, fıstık, badem ve yeşil fıstık Zeytinyağı, avakado ve Hindistan cevizi yağı Siyah çikolata Tarçın ve safran gibi baharatlar Ancak diyet planlanırken kişisel farklılıklar da göz önünde tutulmalı. Özellikle kilo fazlası olanlarda sağlıklı gıdaların yanında kalori kısıtlaması da gerekli.

PCOS'unuz varsa asla yemeyin!

İşlenmiş karbonhidratlar Kızarmış besinler Şekerli içecekler İşlem görmüş et ürünleri (sucuk, sosis) Katı yağlar Aşırı kırmızı et tüketimi Doğru beslenme planı yanında, aktif bir yaşam, düzenli spor aktivitesi ve yeterli uyku da PCOS'lu hastalar için çok önemli.

Ne zaman doktora gidilmeli?

Akne Aşırı tüylenme Bel bölgesinde yağlanma Düzensiz adet Gebe kalmada güçlük Çoğu kadın, diğer belirtileri göz ardı ederek ancak gebelik söz konusu olduğunda doktora başvurur. Ancak bu süreci geciktirmek, PCOS'un neden olduğu pek çok problemin yerleşmesine ve geri dönüşün zorlaşmasına yol açar.

0082926dd554472b9fea3d28dac2be32

Ani grip salgınlara karşı aşı ile önleminizi alın

Yüksek derecelerde seyreden hava sıcaklığı, sonbaharın gelişi ile aniden düşmeye başladı. Sonbahara eşlik eden virüslerle yayılan ani grip salgınları ise kapıda… Özellikle ileri yaş bireylerde ve çocuklarda ciddi sonuçlara dahi neden olabilen hastalığa karşı yapılacak grip aşısı ile bağışıklığı güçlendirmek önem taşıyor.

Sonbaharı evde yatarak hasta geçirmek istemiyorsanız mutlaka "grip aşısı" olun diye uyaran Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümünden Uzm.Dr.Aslı Karademir, grip aşısı ile ilgili şu uyarılarda bulundu:

-Yaz sıcaklarının ardından aniden soğuyan hava ile birlikte nezle, farenjit, tonsilit, anjin, soğuk algınlığı, grip, zatürre(pnömoni) gibi üst ve alt solunum yolunu etkileyen enfeksiyonlar daha sık görülmeye başlar. Bu nedenlerle hayat kalitemiz olumsuz etkilenir.

-Mevsimsel grip (influenza), kuzey yarım kürede ve dolayısıyla ülkemizde kış aylarında görülen viral kökenli bir enfeksiyon hastalığıdır. Yüksek ateş, genel vücut kırgınlığı, şiddetli kas ve eklem ağrıları, baş ağrısı, bazen bulantı kusma ile kişiyi yatağa düşürecek kadar ağır seyreder. Bu nedenle halk arasında "paçavra hastalığı" adı da verilir. Hasta kişilerden öksürük ve hapşırık gibi solunum yoluyla ya da virus bulaşmış ellerle tokalaşma gibi temas yoluyla hızla bulaşır.

Ani salgına dikkat

Genellikle Ekim-Nisan ayları arasında görülebilmesine rağmen, Aralık- Mart ayları en alevli dönemidir. Salgınlar ani başlayıp, iki üç haftada tepe noktasına ulaştıktan sonra iki üç ay devam etmektedir. Birçok salgın toplumun %5-20'sini etkilemektedir. Hastaneye yatış ve ölümlerde artma ile birlikte ciddi işgücü kaybı ve okula devam sorunlarına yol açmakta ve dolayısıyla ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Gribe bağlı solunum yetmezliği yaşlılarda gençlere göre 10-30 kat daha fazla görülür. Gribin tedavisinde istirahat, semptomatik tedavi ve antiviral ilaçlar kullanılır. Bulaşıcılığı çok yüksek olan grip yüksek oranda aşı ile korunulabilir bir hastalıktır.

Nezle ve grip tedavisi aynı olmamalı

Terim olarak gribin sıklıkla karıştırıldığı hastalıklar soğuk algınlığı (common cold) ve nezledir. Bunlar 200-300 civarında farklı virüslerle gelişebilen, genellikle burun akıntısı, hapşırık, öksürük, gözlerde ve boğazda yanma ile seyreden, yüksek ateş yapmayan ve 3-7 günde semptomatik tedavi ile kendiliğinden iyileşen, antibiyotik tedavisi gerektirmeyen, genellikle ayakta geçirilebilen klinik tablolardır. Boğaz pastilleri, ıhlamur, zencefilli ballı süt, nane limon, tarçınlı ballı süt, tavuk suyu ve paça çorbası tedavide iyileşmeyi hızlandırır. Soğuk algınlığı tüm bu yönleriyle gripten farklı, hafif seyirlidir.

Güçlü bağışıklık sistemi hastalıklara karşı korur

Enfeksiyon hastalıklarından korunmada, ölüm ve sekellerin azaltılmasında en önemli yöntemler sanitasyon(temizlik) ve immünizasyon(bağışıklama/aşılama)'dur. Güçlü bir bağışıklama sistemi, sağlık sisteminin önemli bir parçasıdır. İleri yaşlarda bağışıklık sisteminin zayıflaması ve beraberinde gelişen ek sağlık sorunları nedeniyle hastalıklar daha ağır geçirilmekte ve komplikasyonlarla seyretmektedir.

Kritik ileri yaş döneminde aşı iki kat önemli

Yaşlılık döneminde özellikle yapılması önerilen iki aşı Pnömokok(zatürre) ve İnfluenza(grip) aşılarıdır. Ayrıca yaşlıların aşıyla önlenebilir hastalıklar ve komplikasyonlarından korunabilmesi için çevrelerindeki bireylerin de mutlaka aşılanmaları önerilmektedir. Toplumda aşılanma yüzdesi arttıkça, hastalıkların görülme ve yayılma oranları da göreceli olarak düşer.

Güne evinizi havalandırarak başlayın hastalıkları uzaklaştırın

Solunum yolu enfeksiyonlarının gelişimini artıran faktörler:

-Hijyen yetersizliği (el yıkama azlığı, hasta bireylerin eşyaları ile direk temas etme)
-Kreş, yuva, okul gibi toplu yaşam alanlarındaki eşyalarla temas
-Hasta olan bireylerle yakın solunum teması
-Bağışıklık sisteminin düşük olması
-Yetersiz beslenme, sıvı alımı ve yetersiz uyku alışkanlığı
-Sigara içici olmak ve içilen ortamlarda uzun süre kalmak
-İyi havalandırılmayan, kalabalık ortamlarda bulunmak
-Klima ve kirli su sistemleri

Hastalıkların yayılmasını önlemek için kişisel hijyene dikkat

Bu hastalıkların toplum içi yayılımlarında hastanın kendisi en önemli faktördür. Hastalığın yayılımını önlemek için;

-Hasta bireyler başkalarıyla öpüşmemeli, kucaklaşmamalı ve tokalaşmamalı.
-Eller göz ve burun mukozasından uzak tutulmalı.
-Öksürürken, hapşırırken, burun silerken tek kullanımlık, atılabilir mendillerle ağız ve burun kapatılmalı.
-Kullanılmış mendiller en yakın çöp kutusuna atılmalı.
-Öksürdükten, hapşırdıktan, mendil kullandıktan sonra ve kirli objelerle temas ettikten sonra ellerin her bölgesi en az 15 saniye özenle yıkanmalı.
-Hastalar evlerinde istirahat etmeli, kalabalık ortamlara girmemeli; zorunlu koşullarda maske ile sokağa çıkmalıdır.

1a568e383f0e49c1b39b3f4ff348cb36

Kas ağrılarına karşı kuru iğne yöntemi

Hareketsiz ve egzersizden uzak bir yaşam kasların giderek hantallaşmasına, sertleşerek ağrımasına neden oluyor. Bel, boyun ve sırt ağrıları en çok görülen sorunların başında geliyor. Yaşam konforunu düşüren bu ağrılardan kuru iğne tedavisiyle ilaçsız ve acısız bir şekilde kurtulmak mümkün oluyor.

Uygulamada herhangi bir ilaç kullanılmıyor

Kuru iğne uygulaması ağrıyan yumuşak doku ve kaslara, akupunktur ya da özel steril iğnelerle yapılan kasların sertliğini dağıtmak ve normal haline getirmek için yapılan bir tedavi türüdür. İntramuskuler stimülasyon (İMS) olarak da bilinmektedir. İğnelerin içinde herhangi bir ilaç yoktur. Uygulama esnasında da ilaç kullanılmamaktadır. Kasların boyutuna göre iğne uzunlukları değişebilmektedir.. Kasların içine yerleştirilen iğneler ileri geri sağa sola hareket ettirilerek sertleşen ve hantallaşan kasları yumuşatır. Acısız bir uygulama olan kuru iğne yöntemiyle herhangi bir ilaca gerek kalmadan ağrı giderilmektedir. Bel, boyun, omuz,sırt ve bacak kaslarında görülen ağrılarda ve kramplarda kullanılan etkili yöntemlerden biridir. Özellikle sporcular bu tedavi yöntemini kullanmaktadır.

Kuru iğne tedavisi kas ağrılarında başarılı sonuçlar veriyor

Ağrı şikayetiyle gelen hastaların önce ağrısının hangi sorundan kaynaklandığının tespit edilmesi gerekmektedir. İlk olarak eklem hareket açıları kontrol edilerek probleminin kemik, tendon ya da kaslardan mı kaynaklandığı belirlenmektedir. Kişinin muayenesi yapıldıktan ve görüntüleme yöntemlerinden faydalanılarak tanı konduktan sonra, kuru iğne tedavisi tek başına veya diğer tedavilerle kombine edilerek uygulanabilir. Özellikle kaslardan kaynaklanan problemlerde kuru iğne tercih edilen ilk tedaviler arasında gelmektedir.

Manuel terapi ile kombine edilebiliyor

Sertleşen ve hantallaşan kaslar kuru iğne tedavisi sonucunda yumuşayarak tekrar eski formlarına dönmektedir. Yumuşama olan bölgede kanlanma normale dönmekte ve ağrılar geçmektedir. İlk seanslarda iğneler sertleşen kaslarda kolay hareket edemez ama seanslar ilerledikçe kademe kademe yumuşayan kaslarda iğneler de rahatça hareket edebilmektedir. Kuru iğne tedavisi manuel terapi ile kombine edildiğinde iyileşme daha hızlı ve kalıcı olabilmektedir. Kasları hareketsizlikten sertleşmiş kişilere de manipülasyon tedavisine başlanmadan kuru iğne tedavisi uygulanmaktadır. Daha sonra gerekli olan manuel terapi tedavisine başlanabilmektedir.

Ağrısız acısız ve yan etkisi olmayan bir tedavi yöntemi

Tedavinin süresi, seans sayısı; hastanın yaşına, problemli bölgenin büyüklüğüne, ağrının şiddetine göre değişebilmektedir. Bu uygulama yapılırken hasta herhangi bir ağrı ve acı hissetmemektedir. Kuru iğne tedavisinin haftada en az 1 kere ağrı olan bölgelere yapılması gerekir. Tek bir seans 30 dakika sürmektedir. Toplamda 5-8 seans uygulanmaktadır. İğnelerin sayısı ve boyutu ağrılı bölgeye göre değişmektedir. İğneler ağrılı bölgeye birkaç dakikadan fazla uygulanmaz.

Eğer vücutta 2 bölgede ağrı varsa seans süresi uzayabilmektedir. 12 yaşından itibaren her yaş grubuna uygulanabilir. Herhangi bir ilaç içermeyen kuru iğne tedavisi, yan etkisi olmayan bir tedavi metodudur. İlaç içermediği için alerjik durumlar ve yan etki görülmemektedir. Başka hastalıkların varlığı, bu tedavi için bir engel teşkil etmez. Bu uygulama mutlaka uzman hekimler tarafında yapılmalıdır.


6bd0fbbd69204c34affe063c2a1f6bd9

Vajinal bölgede kaşıntı yapan 6 neden

Vücudunuzda, kızarıp tahriş olacak ve kaşınacak birçok yer arasında hiç şüphesiz en kötüsü vajina bölgesi. Peki, kaşıntıya sebep olan nedenler ve bununla nasıl başa çıkılacağı hakkında neler biliyorsunuz?

1-Vajina bakterisi

Bacterial Vaginosis (BV) vajinadaki ortamın PH değerinin değişmesiyle kolayca çoğalabilen ve belirti veren bir bakteridir. Fakat kaşıntı ana şikayet değildir. Asıl belirtileri akıntı, kötü koku ve tahriş hissidir. Bu da kaşıntıya sebep olacaktır. Tedavi etmek için vajinayı asit hale getiren ve reçetesiz satılan bazı jeller kullanılabilir. Asit ortam oluşması bakterileri öldürür. Eğer bu işe yaramazsa medikal tedavi olmanız gerekir.

2-Egzama ve sedef

Egzama ve sedef hastalığı, alerji ve bağışıklık nedeniyle ortaya çıkan cilt problemleridir. Egzama genellikle kasıklarda ve katlantı bölgelerinde olur ama labiumlarda (dudak) da bulunabilir. Aynı şekilde sedef hastalığına nadir de olsa vajinada rastlanabilir. Her iki durumda da tanı için bir uzman hekime başvurmak şarttır.

3-Kontakt dermatit

Yeni bir nemlendirici kullandıktan birkaç gün sonra cildinizde kat kat dökülme, kızarma ve kuruma oldu mu? Aynı durum vajinanızda da olabilir. Sabunlar, deterjanlar, köpük banyoları ve farklı iç çamaşırları kontakt dermetite ve kaşıntıya neden olabilir. Vajina ve etrafında rahatsızlık ve kaşıntı hissettiğinizde yeni kullanmaya başladığınız bir şey olup olmadığını düşünün. Ped, kondom, tampon, tüy dökücü kremler hatta tuvalet kağıtları bile dermatit sebebi olabilir.

4-Mantar enfeksiyonu

Kandida adı verilen mantar cinsinin aşırı çoğalması sonucu oluşan mantar enfeksiyonu, kaşıntı başladığında akla ilk gelen sebeplerdendir. Gerçekten de kadınların yüzde 75'i yaşamları boyunca en az bir kez mantar enfeksiyonu geçirmişlerdir. Peynir kesiği şeklinde akıntı, kırmızı vulva / vajina derisi ve kaşıntı bu enfeksiyonun asıl semptomlardandır. Enfeksiyondan korunmak için dar giysilerden kaçınmak, spor sonrası hemen kuru giysileri giymek önemlidir. Mantar enfeksiyonu olan kadınların ancak 1/3'ü kaşınma ve tahrişten yakınırlar. Bundan dolayı reçetesiz ilaç kullanımı tedaviyi geciktirebilir.

5-Cinsel yolla bulaşan hastalıklar

Kaşıntı, cinsel yolla bulaşan hastalıklarda daha nadir görülen bir belirtidir ama yine de olası sebeplerin içinde akla gelmelidir. Bu hastalık grubundan olan trichomonas (bir parazit) enfeksiyonunda kaşıntıya sıkça rastlanır. Bu enfeksiyon yoğun bir akıntı ve tahrişle kendini gösterir. Tanı konduktan sonra tedaviye geciktirmeden başlamak enfeksiyonun tekrarlamasını önler. Genital siğiller, genital herpes ve klamidya enfeksiyonu da kaşıntı yapabilir.

6-Hormonlar

Hormon seviyelerinde değişimlere ve dalgalanmalara yol açan dönemlerde (adet dönemi, gebelik, menopoz ve doğum kontrol hapı kullanımı) kaşıntıdan yakınabilirsiniz. Kaşıntı yanında vajinal kuruluk da belirtileri ağırlaştırır. Organik ped ve çamaşır kullanmak, kokulu duşlardan kaçınmak tedaviyi kolaylaştıracaktır.

44c9c88f91514af2a2858600e229fd42