26 Mart 2019 Salı

HAMİLELİKTE KIYAFET SEÇİMİ NASIL OLMALIDIR?

Hamilelik döneminde alınan kilolar, anne adayının kıyafetlerinin değişmesine sebep olur. İlk 3 aydan sonra gözlemlenen değişiklikler, bazı kıyafetlerden uzak durmanızı gerektirir. Peki hamilelikte hangi kıyafetler giyilmelidir?
  • Eşofman
  • Rahat ve geniş şortlar
  • Bol tişörtler, erkek tişörtleri
  • Rahat elbiseler, etekler
  • Pamuklu iç çamaşırı ve rahat yumuşak sütyenler
  • Ayakkabıların topuğunun 2 – 3 santimetre olması ideal olandır. Tamamen düz ayakkabı da giymeyin.
  • Gebelikle ayaklarda ödem olduğu için biraz geniş ayakkabı tercih edilmelidir.
  • Hamileyken deniz ya da havuza girebilir, yüzebilir, mayo ya da bikini giyilebilir.
Kaynak : coolkadin.com

HAMİLELİKTE KARIN KAÇINCI HAFTADA BÜYÜR?

Hamile bir kadının karnına bakarak hamile olduğunun anlaşılması takriben 5. ayda yani 20. hafta dolayında mümkün olur. Fakat anne adayının karnı çıplakken 4. aydan sonra (16 – 17 hafta dolayında) anlaşılabilir. Bu durum annenin uzun boylu, kısa boylu, şişman, zayıf, göbeğinde yağ olması gibi etkenlerden etkilenebilir. Mesela; kısa boylu ve zayıf bir annenin karnı daha çabuk belli olur fakat kilolu, göbeği yağlı olan bir annenin hamile olduğunun fark edilmesi daha sonraki ayları bulabilir. Karnın belirginleşmesi ve karın şişliğinin büyüklüğü anne adaylarının sandığı kadar mühim bir konu değildir. Gebelerin birbirlerinin karınlarının büyüklüklerini kıyaslaması doğru değildir. Aradaki farklar bir sorun olduğunu göstermez ve her kadının vücut yapısına göre büyüklük değişebilir.

Kaynak : coolkadin.com

HAMİLELİĞİN 5. AYINDAKİ GELİŞİM SÜRECİ

Gebeliğin tam ortalarında bulunduğunuz dönemdesiniz. Bebeğinizin gelişme dönemi hızla ilerliyor. Karnınız büyümeye başladı, dışarıdan bakıldığında hamile olduğunuz anlaşılabilir. Hamilelik  giymenin zamanı. Bebeğinizin hareketlerini daha net ve daha çok hissedebilirsiniz. Uterusun öne doğru büyümesi bel ağrılarına neden olabilir. Nefes almakta zorlanabilirsiniz. Rahmin büyümesiyle mideye baskı yapması sonucu reflü oluşabilir. Reflüyü azaltmak için az ve sık aralıklarla yemek yemek ve yatarken vücudun üst kısmını hafifçe yükseltmek tavsiye edilir. Dudakların üstünde, yanaklarınızda ve alnınızda kahverengi lekeler oluşabilir. Bu durum doğumdan sonra kendiliğinden kaybolur. Bebeğinizin de büyümesiyle gerilen ve büyüyen karın bölgesinde, memelerde, kalça ve basen kısımlarında çatlaklar oluşabilmektedir. Düzenli olarak cildi yumuşak tutacak ve çatlamasını engelleyecek kremler kullanılmalı veya daha ekonomik ve etkili olmasını istiyorsanız kakao yağı veya badem yağı kullanmalısınız.

5. AY GEBELİKTE BEBEĞİNİZ

Bebeğiniz bu ayda 14- 16 cm. uzunluğunda 280-320 gr. ağırlığındadır. Daha fazla hareket eder. Güçlü hareketleri dışarıdan bakıldığında fark edilebilir  Bebeğiniz dışarıdan gelen sesleri duyabilir ve tepki verebilir. Zaman zaman uyur ve uyanır, Kalp atışları hızlanır, Erkek bebeklerde testisler torbalara inmeye başlar. Kız bebeklerin yumurtalarında 6 milyon yumurta hücresi vardır. Lanugo denilen ince tüyler tüm vücudu kaplar. Doğum sonrası ısı ayarı için gereken cilt altı yağ dokusu bebeğinizde birikmeye devam eder. Amniotik sıvıda meydana gelen herhangi bir sorundan korumak için bebeğinizin vücudu verniks kazeoza denilen kaygan balmumuna benzeyen bir madde ile kaplanır. Refleksleri gelişmiştir. Artık bebeğinizin bir ayak izi var.

Kaynak : coolkadin.com

HAMİLELİĞİN 8. HAFTASINDA Kİ GELİŞİM EVRESİ NASIL OLUR?

Hamileliğin 8. haftası itibariyle artık 2 ayınızı tamamladınız! Erken hamilelik belirtilerinizin gün geçtikçe azalmaya başladığını fark ederken bebeğiniz de tüm hızıyla gelişimini sürdürüyor. Bu haftalarda en çok beyin gelişiminde ilerleme görülür, öyle ki bebeğiniz bir süre sonra uzuvlarını hareket ettirebilmeye başlayacak.

HAMİLELİĞİN 8. HAFTASINDA BEBEĞİN DURUMU

8 haftalık bebeğin boyu 10 ile 13 milimetre civarındadır ve ağırlığı da yaklaşık 1 gramdır. Geçtiğimiz haftalarda vücudunun yanında tomurcuklanan el ve ayakları bu hafta perdeli yapılar şeklinde oluşmaya başlamıştır. Beyin gelişimi hızlı bir şekilde devam ederken kafası hala vücudunun en büyük yeri. İç organ gelişimi de düzenli olarak devam edecek, öncelikle dalak ve karaciğeri gövdesindeki yerini almaya başladı. Tüm vücudunda olduğu gibi, yüzünde de kemikler ve kıkırdaklar yavaş yavaş oluşuyor, kulak kepçesi, ağız boşluğu ve damağı belirginleşiyor.

HAMİLELİĞİN 8. HAFTASINDA ANNEDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER

Göğüsleriniz eski sütyenlerinize sığmıyorsa şaşırmayın! Hormon seviyelerinizin artması, meme büyüklüğünüzü de etkiliyor. Ayrıca bedeniniz süt vermeye de hazırlandığından, laktasyondan sorumlu hormonlar memelerinizin git gide büyümesine neden oluyor. Ayrıca areola (meme ucunun çevresindeki kahverengi alan) da normalden daha koyu gözükmeye başlayabilir. Hamilelik döneminde vücudun çeşitli yerlerinde görülebilen bu koyulukların sebebi, melanin hormonudur. Bu hormon cildinizdeki pigmentasyonu arttırarak halihazırda biraz koyu olan bölgelerin daha koyu gözükmesine sebep olabilir. Endişelenmeyin, birçoğu genellikle hamilelikten sonra kaybolur, ancak meme uçlarınızdaki koyulaşmalar ve değişimler, muhtemelen emzirmeye devam ettikçe sürecek.

Rahminiz hamile kalmadan önceki halinin iki katı kadar oldu ancak hala karnınızın belirginleşmesi mümkün değildir. Karnınızın büyüdüğünü hissediyorsanız, bunun sebeplerinden biri de bağırsaklarınızda ki gerginlik olabilir. Rahminizin yaptığı baskı, yükselen hormonlarınız nedeniyle değişen dokularınız nedeniyle sindirim sisteminizde sorunlar yaşıyor olmanız tamamen doğaldır. Şişkinlik, gaz ve kabızlık gibi sorunlardan kaçınmak için beslenmenize bol yeşil yapraklı ve lifli gıdaları dahil etmeye çalışın ve mutlaka bol su tüketin. Hamileliğiniz boyunca yapabileceğiniz hafif egzersizler de sindirim sorunlarınızı azaltmanıza yardımcı olacaktır.Hamileliğin 8. haftasında doktorunuzla görüşmeniz de faydalı olabilir zira hamileliğin ilk haftalarında yaptırılması tavsiye edilen testleri yaptırmanız gerekebilir. Herhangi bir tiroit sorununuzun olup olmadığıın görmek için tiroit testi, rahim ağzı taraması olarak bilinen smear testi, herhangi bir vitamin ya da mineral eksiğinizin olup olmadığını tespit etmek için yaptırılan rutin biyokimya testleri yapılarak hamileliğin ilk haftalarında herhangi bir tedaviye ihtiyaç duyup duymadığınızı öğrenmeniz önemlidir. Bebeğinizin gelişimi ile ilgili yapılacak testler için kadın doğum uzmanları genellikle 11. haftaya kadar beklemeyi öngörürler. Hangi testi ne zaman yaptırmanız gerekeceğini doktorunuza sormanız en iyisidir.
Kaynak : coolkadin.com

ANNE ADAYLARINA SPİNA BİFİDA UYARISI

Prof. Dr. Ulman, Türkiye’de bin canlı doğumun üçünde görülen, bebekte felce ve organ kaybına neden olan spina bifida hastalığına karşı anne adaylarını uyardı.
Türkiye Spina Bifida Derneği Başkanı Prof. Dr. Ulman, Türkiye’de bin canlı doğumun üçünde görülen, bebekte felce ve organ kaybına neden olan spina bifida hastalığına karşı anne adaylarını uyardı.
Türkiye Spina Bifida Derneği Başkanı ve Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceval Ulman, spina bifidanın ayrık omurga anlamına geldiğini söyledi.
Toplumun hastalığı pek tanımadığını belirten Ulman, “Spina bifidaya yönelik Türkiye’de birtakım çalışmalar var. Görülme sıklığı doğuya doğru gidildikçe artıyor. Dünyada da sıklıkla görülen bir hastalık. Son yıllarda yapılan çalışmalarla Avrupa ülkelerinde bu rakam bin doğumda bir görülme oranına düşürüldü. Spina bifida bebeklik döneminde tedavi edilmediğinde felce ve çoklu organ kayıplarına neden oluyor.” diye konuştu.
İLK 26 GÜNDE ŞEKİLLENİYOR
Gebelik öncesi alınacak birtakım tedbirlerle hastalığın önlenebileceğini aktaran Ulman, şu bilgileri verdi: “Anne adayı gebe kalmadan önce hekim gözetiminde kontrollerini yaptırmalıdır. Anne karnındaki bebek iyi beslenmezse ve vitamin eksikliği söz konusu olursa omurgası ayrık olarak dünyaya geliyor. Bu nokta gebeliğin ilk 26 gününde şekillenen bir durumdur. Daha sonra anne hamile kaldığını öğrenip vitamin kullanmaya başlasa dahi iş işten geçmiş oluyor.
Doğacak bebeğin sağlığı açısından gebeliğin ilk 26 günü çok önemlidir. Gebe kalmak isteyen anne adayları iki ay önceden ‘b9’ vitaminlerinden folik asiti doktor kontrolünde 0,4 miligram kullanmalıdır. Maalesef birçok ülkede planlı gebelik mümkün olamıyor. Dünyada annelere folik asiti yiyeceklerin içerisinde alması öneriliyor. Folik asit buğday, Mısır ve pirinç ununda bulunuyor. Bu konu özellikle Amerika ve İrlanda’da çok başarılı şekilde uygulanıyor.”
Kaynak : coolkadin.com

20 Mart 2019 Çarşamba

YUMURTA KALİTENİZİ YÜKSELTMENİZ İÇİN 7 İPUCU

Son yıllarda yumurta kalitesi problemi giderek artıyor. Peki bu problemin önüne geçebilmek için yani yumurta kalitesini attırmak için neler yapılabilir? Daha çabuk bebek sahibi olma yolunda yumurta kalitenizi yükseltmek için neler yapabileceğiniz konusunda sizlere kısa kısa ipuçları vereceğim. 

1. SİGARADAN UZAK DURUN  
Sigara içiyorsanız yumurtalıklarınızdaki yumurta kapasiteniz hızla kayboluyor demektir. Ayrıca sigarananın verdiği bu azalma kalıcıdır. Yani sigarayı bıraksanız da geri dönmeyecek bir kayıptır. Sigaranın içindeki zararlı kimyasallar yumurta hücrelerinizin DNA’sında mutasyona yani değişimlere neden olur ve döllenemez hale getirir. Kadın sahip olduğu yumurta kapasitesinin tamamı ile doğar. Bu sayı sonradan artmaz, ancak doğumdan itibaren yaşla beraber hep azalır. İşte bu yumurtaları sağlıklı tutmanın en iyi yolu hızla azalan bu yumurtaları gereksiz tüm kimyasallardan uzak tutmak, zararlı toksin ve kimyasallarla karşılaştırmamaktır.

2. STRESİNİZİ AZALTIN, KONTROL ALTINA ALIN 
Stres, kortizol ve prolactin gibi bazı hormonların fazladan üretimine yol açar ki bu hormonlar yumurtlamayı ve olgun yumurta üretimini engeller veya durmasına yol açarlar. Stresinizi kontrol altına almak için stres azaltıcı aktiviteler (Yoga, meditasyon, egzersiz) yapabilir veya sıcak duş alabilirsiniz.

3. SAĞLIKLI BESLENİN 
Sağlıklı gıdalar tıpkı genel sağlığınızı iyileştirdiği gibi yumurtalarınızın sağlıklı ortamda kalmasına ve fertilite dediğimiz döllenebilme, gebe kalabilme yeteneğinizin artmasına da yardımcı olacaktır. Öğünlerinize lifli yeşil sebzeler, tam tahıllı gıdalar, iyi kalite et, deniz balığı, fındık ve taze sebzeleri ve vitamin deposu meyveleri mutlaka ekleyin. Trans yağlardan, sadece karbonhidratla yapılmış gıdaların tamamından işlenmiş gıda veya işlenmiş et ürünlerinden (salam, sosis, jambon vs.) ve aşırı tuzlu veya şekerli tüm gıdalardan mutlaka uzak durmalısınız.

4. İDEAL KİLONUZA ULAŞIN, FAZLALIKLARINIZDAN KURTULUN!
 Şişmanlık yumurta hücrelerinin mitokondri fonksiyonlarını değiştirir, oksidatif stresi arttırarak fertiliteyi yani doğurganlığı ve yumurta kalitesinin düşmesine yol açar. Ayrıca hormonal dengeyide değiştirir, yumurtlamayı sekteye uğratarak, bozarak gebe kalabilmenin önüne set çeker. Hedef BMI’nız (Vücut Kitle İndeksi - VKİ): 18.5 - 24.9 arasında olmalıdır. Bunu şöyle örnekleyerek fikir verebilirim:1.67m boy için 52 - 68 kilo arasında bir kiloya sahip olmalısınız.

5. KAN AKIŞINIZI İYİLEŞTİRİN, HIZLANDIRIN 
İyi kalite yumurta sağlığı için yumurtalıklara yüksek oksijen taşıyan zengin bir kan akımı gerekir. Vücudumuzda dolaşan kan dikkat etmez isek hızlıca dehidrate kalıp su miktarı azalabilir. Bu sebeple Günde en az 2 litre sıvı almalısınız. Yoga yaparken yapacağınız lotus pozisyonu, çocuk pozisyonu, yatarak uzanan kahraman pozisyonu (reclining hero) ve Seated Forward Bend pozisyonu yumurtalıklarınıza giden kan akımını sağlıklı olarak düzeltip, bölge kaslarının gevşemesini sağlar. 

6. GIDA DESTEK ÜRÜNLERİ SATIN ALIN  
Vitaminlere çok para harcamıza gerek yok. Düşük bir bütçe belirleyerek yumurta kalitenizin artmasına yardım edecek 3 ucuz seçeneği sıralayalım; Co-enzim Q10, melatonin ve balık yağı. Co-enzim Q10 antioksidan özelliği ile mitokondrial fonksiyonları iyileştirip yumurtalıklarınızı güçlendirebilirsiniz; Melatonin yine antioksidan özelliği ile yumurtalık fonksiyonlarında iyileşme sağlayıp yumurtalığın uyku durumuna geçmesini engeller. Balık yağı ise daha yüksek kalitede yumurta hücresi üretimine yardımcı olurken özellikle ilerleyen yaştaki kadınların doğurganlık fonksiyonlarını iyileştirmektedir.

7. YUMURTALARINIZI DONDURABİLECEĞİNİZİ SAKLAYABİLECEĞİNİZİ BİLİYORMUSUNUZ? 
Eğer geç anne olma fikriniz var ise, ilerleyen yaşlarda hamile kalmayı planlıyorsanız doğurganlığınızı korumanın en iyi yolu biyolojik saatinizi durdurabilir ve yumurtalarınızı dondurabilirsiniz. Bir kadının yumurta kalitesi ve doğurganlık kapasitesi zaman ilerledikçe, yıllar geçtikçe düşecek, azalacaktır. Fakat yaşınız genç iken yumurta verip dondurursanız, yıllar geçse de, zaman ilerlese de yumurta kaliteniz o gün verdiğiniz dondurduğunuz andaki biyolojik saatiniz hiç yaşlanmadan sizi bekleyecek, yumurtalarınız bebeğe dönüşmesini isteyeceğiniz günü döllenebilme yeteneğini kaybetmeden, fertilite kapasitesi azalmadan bekleyecektir.

YUMURTA DONDURMA YÖNTEMİYLE ANNE OLMA ŞANSI

Bunun nedeni kadınların belirli bir yumurta rezervi ile dünyaya gelmesi ve bu rezervin yaşla birlikte giderek azalmasıdır. Her adet döngüsü içinde atılan yumurta hücresinin kalitesi de, yaşın artmasıyla birlikte düşüş gösterir. 
Yumurta rezervi azalmış bazı kadınlarda üreme çağı beklenenden daha kısa sürebilir. Bu anlamda 35 yaşına gelmiş ve 5 yıl içinde evlilik planı olmayan kadınlar risk altındadır. Eğer yumurta dondurma işlemi daha önce yaptırılmadıysa, 40 yaşından sonra bu yöntemlerle hamile kalma ihtimali de azalır. 40-42 yaşında bir kadının tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olma olasılığı yüzde 7-15 oranındadır ve bu kişilerin kendiliğinden gebe kalma şansı ise bu oranlardan çok daha düşüktür."

 DOĞURGANLIK POTANSİYELİNİ KORUMAK İÇİN BİR SEÇENEK
 "Kişi kendi isteğine bağlı olarak üreme potansiyelini korumak ister. Yurt dışında tüm yumurta dondurma sikluslarının en büyük çoğunluğunu bu grup kadınlar oluşturmaktadır. Aslında yaş bir kadın için yumurta rezervi ve kalitesini ve gebe kalma potansiyelini göstermede en önemli parametredir. Son 15 yılda yumurta dondurma ve çözme teknolojisindeki gelişmeler, dondurma çözme işlemleri sonrasında hücre kayıp ve hasarlarının çok aza inmesini ve bu yolla oluşan gebeliklerin ve doğumların artmasını sağlamaktadır"

AİLESİNDE ERKEN MENOPOZ GÖRÜLENLER RİSK ALTINDA
"Annesi, kız kardeşleri veya kuzenlerinde 40 yaşından önce menopoz görülen kadınlar risk altında olabilir. Aile öyküsünde erken menopoz olan kişiler, üreme konusunda tecrübeli kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından mutlaka değerlendirilmelidir. Böyle bir risk tespitinde yumurtalıkların uyarılarak gelişimi sağlandıktan sonra ultrason altında toplanıp dondurulması önerilmelidir. Daha sonra bu kişiler menopoza girse bile geçmişte dondurulmuş oldukları yumurtalarını kullanarak gebe kalabilmeleri mümkün olmaktadır."

KANSER TEDAVİSİ GÖRENLER TERCİH EDİYOR 
"Böyle durumlarda tedavi öncesi yumurta hücreleri ya da dokusu dondurulup daha sonra kullanılmak üzere tüp bebek merkezlerinde muhafaza edilebilir. Ayrıca kandaki hormon değerleri ya da ultrasonla over rezervinin azaldığının tespitinde yumurtaların dondurulması ve saklanması mümkündür. Öncesinde dondurulan bu yumurtalar kişi evlendikten sonra eşinin spermleriyle birleştirilerek embriyo elde edilebilir. Bu embriyoların transferiyle kişinin de gebe kalıp doğum yapması mümkün olabilmektedir"

EVDE GEBELİK TESTİ NASIL YAPILIR? GÜVENİLİR SONUÇLAR VERİR Mİ?

Hamilelik belirtileri nelerdir? Her adet gecikmesi hamilelik belirtisi midir? Hamilelik (gebelik) belirtileri ne zaman başlar ve ortaya çıkar? Hamile olduğunuzu nasıl anlarsınız? 

HAMİLELİĞİN EN BELİRGİN BELİRTİSİ ADET GECİKMESİDİR 
Adet gecikmesi hamileliğin en belirgin belirtilerindendir ancak birçok fiziksel ve psikolojik nedenden ötürü de adet gecikmesi yaşanabilir.

DİĞER HAMİLELİK BELİRTİLERİ NELERDİR? 
Bulantı ve kusmayı Sık idrara çıkma, Halsizlik Baş dönmesi İştahsızlık Ara kanama Hassas göğüsler Kokulara karşı aşırı hassasiyet Duygu değişimleri Eğer bu belirtiler sizde de varsa mutlaka bir gebelik testi yapmalısınız?

EVDE GEBELİK TESTİ NASIL UYGULANIR? 
Test kutusunda spesefik bir kap bulunuyor ise idrar onun içine, bulunmuyor ise temiz ve kuru bir başka kaba yapılır. Bunun ardından test kutusundaki verilere göre idrar HCG karşıtı antikorlarla uygun işlemden geçirilir ve belirtilen süre kadar beklenir. Netice, test kutusunun üzerindeki açıklamalara göre anlaşılabilir. Hamileliğin gerçekleşip gerçekleşmediği testin türüne göre renk değişikliğine ya da test çubuğu üzerindeki başka değişikliklere bakılarak saptanır.

GEBELİK TESTLERİ GÜVENİLİR SONUÇLAR VERİR Mİ? 
Kutu üzerindeki açıklamalara tam olarak uyulması şartı ile testin sonucuna güvenilebilir. Bundan önce yapılan açıklamalarda belirtildiği gibi test âdet gecikmesinin birinci gününden itibaren uygulandığında negatif sonuç vermişse ve birkaç gün sonra hâlâ âdet kanaması başlamaz ise test yeniden tekrar edilmelidir.

TÜP BEBEKTE YAPIŞTIRMA TEKNİĞİ İLE BAŞARI ŞANSI ARTIYOR

Son yıllarda tüp bebekte uygulanan embriyoları dondurma işlemi ile rahim duvarı ince olan hastalarda rahim duvarı daha iyi kalınlaşmakta ve gebelik şansı artmaktadır. Hatta bu tedavinin yan etkileri klasik tedaviye oranla daha az. 
Bu çalışma ve uygulamalarımız, yurtdışında bir süre önce yapılan Tüp Bebek Kongresi sonrasında bilimsel alanda da kabul görmüştür. Bizim uygulamalarımızın ve ülkemizdeki tüp bebek başarısının tüm dünyada kabul görmesi çok sevindiricidir. Bu yeni teknikle yan etki olmaksızın dondurulmuş embriyolar transfer edilmektedir. Biz de kendi tüp bebek uygulamalarımızda dondurulmuş embriyo transferine rahmi hazırlarken yapıştırma tekniğini uyguluyoruz ve başarılı sonuçlar alıyoruz. Hastalarımız da bu yeni geliştirdiğimiz tekniğe çok olumlu yaklaşıyorlar ve gebelik haberleri ile bize umut veriyorlar.

Tüp bebekte bazı durumlarda dondurulmuş embriyo transferi yapmanın zorunlu olduğunu dile getiren Öner, şöyle devam etti: "Bunlar arasında rahim duvarı kalınlaşmaması da yer alır ve bu yöntemle rahim duvarı embriyoların tutunmasını sağlamaktadır. Yine yumurtaların aşırı uyarılması durumunda, tüp bebek transferi öncesi rahime veya tüplere müdahale edilmesi gerekliliği oluşursa, bunun yanında embriyoya genetik tanı yapılacaksa, taze transferden kalan embriyo varsa kalan embriyolar dondurulur ve bir sonraki ay rahim hazırlandıktan sonra transfer yapılır.

DIŞ GEBELİK NEDİR, NEDEN OLUR? BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ

Dış gebelik, döllenmiş bir yumurtanın rahim içi dışında bir yere yerleşmesidir. Peki, dış gebelik neden olur? Belirtileri nedir, tedavisi nasıl yapılır? Dış gebelik hakkında merak edilenleri uzmanlardan öğrendik. 

Her 100 hamilelikten birinde dış gebelik görüldüğünü belirten Dr. Alev Özdemir Karabağ, kimlerin dış gebelik riski taşıdığını ve dış gebelik tanısının nasıl konulduğunu açıkladı. Dış gebelik genellikle fallop tüplerinin iltihaplanması, zarar görmesi ya da şeklinin bozulması nedeniyle meydana gelir.

KİMLER DIŞ GEBELİK RİSKİ TAŞIR? 
Dış gebelik; hormonal dengesizlikler ya da anormal cenin gelişimi durumunda rol oynayabilir. Ayrıca pelvik enfeksiyon, daha önce yaşanan dış gebelik, uygunsuz şartlarda yapılan kürtaj, geç anne olma, sigara kullanımı, kronik kadın hastalıkları ve doğuştan hasarlı tüpler de dış gebeliğin gelişmesine neden olabilir.

DIŞ GEBELİK TANISI NASIL KONUR? 
Dış gebelik kanama, ağrı vb. belirtiler verebileceği gibi hiçbir belirti vermeden de görülebilir. Bu gibi durumlarda erken teşhis için gebelikten şüphe etmek ve düzenli doktor kontrolleri çok önemlidir. Jinekolojik muayenedeki bazı özellikler (şiddetli karın ağrısı, ele gelen kitle), ultrasonografide batın içi kanama, ektopik gebelikle ilgili bir yapı tespiti, kanda BhCG ve laparoskopi yapılması tanıya varmada çok önemlidir. Dış gebelik tanısını erken koyarak henüz tüp hasar görmeden kapalı cerrahi operasyon veya ilaç ile tedavi edilebilir. Ancak yine de tüp hasar görebilir ve yeni bir gebelikte bu durum yüzde 10-15 tekrarlayabilir. Bu sebeple geçirilmiş dış gebelik hikâyesi olan kadınların yeniden gebe kaldıklarında zaman geçirmeden jinekologları tarafından değerlendirilmeleri gerekir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Esra Çabuk Cömert ise dış gebelik belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

DIŞ GEBELİĞİN BELİRTİLERİ NELERDİR? 
• Öncelikle dış gebelik düşünebilmek için adet gecikmesi olmalı, sonrasında ise bakılan kan değerinde bhcg değeri pozitif gözükmelidir.
• Doktora gittiğinizde kan değeriniz yüksek olmasına rağmen gebelik gözükmediyse
• Eş zamanlı olarak çok ağrınız varsa
• Çok ciddi karın hassasiyetiniz varsa
• Bir de kahverengi kırmızı renkte hafif lekelenmeleriniz varsa dış gebelik ihtimaliniz yüksektir.
• En önemli saptadığımız durumlardan biri kandaki gebelik testi ve progesteron testidir.

20'nin üstünde progersteron değeriniz varsa dış gebeliği dışlayabiliriz. Eş zamanlı bakılan usg’da da %60-70 oranında dış gebelik gözükebilir.

GEBELİKTE TARAMA TESTLERİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR

Gebelik sürecinde bebeğin kromozomal olarak sorunlu olup olmadığının tespit edilmesi oldukça önemlidir. Bebek gelişimini tamamlarken bir yandan da riskleri anlamak ve önlem almak gerekir. Bu nedenle gebelik döneminde yapılan tarama testleri hayati önem taşır. 

TARAMA TESTLERİ NEDİR? %100 DOĞRU SONUÇ VERİR Mİ? 
Anne karnındaki bebeğin gelişimi, belirli aralıklarla yapılacak ultrason ölçümleri ile ortaya konuluyor. Bebeğin fiziksel gelişiminin yanısıra birtakım kromozomal sorunlar açısından da değerlendirilmesi son derece önemli. Başta Down sendromu olmak üzere birtakım kromozomlarda sayısal bozukluklar, anne karnında özel birtakım tetkikler ile tespit edilebiliyor. Tarama adı verilen ve belirli ölçüde hassasiyet ile durumun riskini analiz eden testler sıkça kullanılıyor. Bu testlerin dezavantajı ise tanı testi olmayışı, yani %100 netlikte olmayışları. Tanı testi ise bebeğin amniyon kesesinden sıvı alınması olarak tarif edilen amniyosentez olarak tanımlanıyor. Her test, hamileliğin belli bir döneminde yaptırılabildiği için test zamanına mutlaka özen gösterilmelidir. Gebelik döneminde yaptırılması gereken tarama testlerinin önemi

ANOMALİYİ ÖNCEDEN YAKALAMAK MÜMKÜN!
 Her anne adayının, hamilelik döneminde tarama testleri hakkında bilgilendirilmesi gerekli. Gebeliğin 11. haftasından başlayarak tarama testleri uygulanabilir. İlk test 11-14. haftalar arasında yapılabilen ikili (kan tahlili) testidir. Bu test sonucunda başta Down sendromu olmak üzere riskli durumlar hakkında bir risk analizi sunulur. Bu testin sorunlu durumu yakalama hassasiyeti %85 kadardır. Yani %15 kadar atlama olasılığı var. Bir diğer tarama testi ise üçlü veya dörtlü tarama testidir. Bu test 16.-18. Gebelik haftaları arasında yapılıyor ve yakalama hassasiyeti %60-80 arasında. Testler yüksek riskli çıktığında, bebekte mutlaka sorun olması gerekmediği gibi tersi de geçerli. Yani test sonucu temiz bile gelse bebek mutlak olarak hastalıksız diyemiyoruz.

4 Mart 2019 Pazartesi

NASIL HAMİLE KALABİLİRİM? HAMİLE KALMANIN YOLLARI

Hamile kalmak için en uygun zaman hangisi? Hamile kalma ihtimalinizi artırmak için beslenmenizde nelere dikkat etmelisiniz? Hamile kalmak istiyorsanız vakit kaybetmeden yapmanız gereken beslenme değişikliklerini ve dikkat etmeniz gerekenleri sıraladık. Hamile kalmak isteyen kadınlar için derlediğimiz bu yazımızda hamile kalmanın yollarını detaylarıyla ele aldık. 

1. Vücut ağrılığı ve egzersizin etkisi 
Belirgin derecede düşük kilolu ya da aşırı şişman kadınlar hamile kalmada güçlükler yaşayabilirler. Uygun diyet ve egzersiz optimal üreme fonksiyonu için son derece önemli. Vücut ağırlığı, diyet ve egzersiz arasındaki dengeyi sağlayın.

2. İlaç, sigara ve alkole dikkat 
Değişik hastalıklar için kullanılan ilaçlar da üremeyi etkileyebilir. Özellikle ülser ve tansiyon ilaçlarının sperm sayıları üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Eğer bu tür bir ilaç kullanıyorsanız doktorunuzla bu konuyu mutlaka görüşmelisiniz. Yapılan araştırmalara göre sigara kullanan kadınların hamile kalmaları için geçen süre sigara kullanmayanlara göre belirgin derecede uzamaktadır. Sigara gibi alkol de hem kadın hem erkekte üreme potansiyelini olumsuz etkileyen bir faktördür.

3. Yumurtlama döneminin faktörü 
Adet kanamaları 28 günde bir, düzenli geçiren kadınlar için yumurtlama tarihi adet başlangıcından 14 gün sonradır. Kadının hamileliğe en elverişli günleri yumurtlamanın olduğu gün ve bundan önceki üç gündür. Vücut ısınınızı kontrol ederek de yumurtlama zamanınızı tespit edebilirsiniz. Normal vücut ısınız yumurtlamadan 24 saat önce yarım derece düşer, yumurtladıktan sonra tekrar normale döner. Yalnız dikkat etmeniz gereken bir nokta var vücut ısısı hastalıklar yüzünden de düşebilir. Bu yüzden sadece bu tekniğe güvenmekten kaçının.

4. Pozisyon ve teknik 
İlişki sonrası semenin (meninin) vajina dışına kaçması son derece normaldir. Pek çok kadın bunu hamilelik şansı açısından olumsuz bir faktör olarak yorumlar. Yine bu olayı fark ettiklerinde doğru şekilde ilişkide bulunamadıklarını ya da vücutlarının spermi kabul etmediğini düşünürler. Ancak bu doğru değildir. Semenin dışarı gelmesi, ilişkinin uygun şekilde yapıldığının göstergesidir. Meninin vajina içine boşaldığını gösterir. Gerçekte siz sadece dışarı akanı görürsünüz içeride kalan ve tüplere doğru yolculuğa başlayanları göremezsiniz. Çocuk isteyen çiftlerde genelde önerilen erkeğin üstte olduğu pozisyonlardır.

5. Hamile kalmak için kafein ve stresten uzak durun 
Çay, kahve, kolalı içecekler, çikolata gibi maddelerin içinde bulunan kafeinin aşırı miktarlarda alınması hamilelik şansını azaltmaktadır. Uzmanlar tarafından verilen bilgiye göre, stres salgı bezlerini etkilemektedir ve bu şekilde hormonların salınımında problem oluşmaktadır. Bu nedenlerden dolayı bebek isteyen çiftler stresten uzak durmalılar.

6. Beslenmeye önem verin 
Uzmanlar kırmızı et, tavuk, balık ve yumurta gibi gıdalarda bulunan dioksinin hamileliğe hazırlanan kadının beslenme programından çıkarılması gerektiğini belirtiyor. Nedensiz kısırlık sorunu yaşayan çiftlere, üç ay önceden özellikle bir diyet programı öneriliyor. Yani yalnızca kadınların değil, erkeklerin de bir beslenme programı uygulaması gerekiyor.

DOĞAL YOLLARLA HAMİLE KALMANIN YOLLARI 

• Sağlıklı yiyecekler yediğinizden emin olun,
• Sağlıklı kiloyu koruyun,
• Sigarayı ve uyuşturucuyu bırakın,
• Alkolü ölçülü olarak kullanın,
• Düzenli olarak egzersiz yapın. Yukarıdaki başlıklara ilave olarak ayrıca kadınlar;
• Günde 0,4 mg folik asit almalıdır.
• Hamilelik öncesi sağlıklarının en iyi durumda olduğundan emin olmak üzere antenatal tarama yaptırmak için doktorlarını ziyaret etmelidir. Bu tarama rubella (kızamıkçık), ve varicella (suçiçeği) kontrolleri, kan grubu, antikorlar ve RH faktörü, hepatit B ve hepatit C, HIV, frengi ve tam kan sayımı dâhil çeşitli kan testlerini içerebilir.
• Son iki yıl içinde normal sonuçlar veren bir pap smear testi ve göğüs kontrolü olduklarından emin olmak üzere doktorlarıyla görüşmelidir.
 • Doktorunuzla beraber kullandığınız ilaçları ve onların hamilelik üzerindeki etkilerini gözden geçirin.
 • Diş hekimi kontrollerinizi ihmal etmeyin.

DAHA ÖNCE BAŞARISIZ TÜP BEBEK DENEMESİ YAŞAYAN ÇİFTLERE TAVSİYELER

Tüp bebek tedavisi ile başarı maalesef %100 değil. En iyi koşullarda bile %35-40 olasılıkla sağlıklı doğum elde ediliyor. Peki, başarısız tüp bebek denemesi olan çiftler nasıl bir yol izlemeli? Tüp bebek tedavisi, maddi-manevi zorlu bir süreç. Beklentilerin yüksek olduğu ancak olumsuz sonuç alındığında derin hayal kırıklıklarının olduğu bir süreç. 

Bu süreçte doğru tespit yapmak, çiftleri anlamak, süreci gözden geçirmek, kişilere özel nelerin yapılabileceğini değerlendirmek, maliyet ön planda en etkili tedavi seçeneğini önermek tüp bebek merkezlerinin en önemli görevleri olmalı. Öncelikle, olumsuz sonuçlanmış tedavi sürecini analiz etmek çok önemli. Niye tüp bebek yapıldı? Toplamda kaç kere tüp bebek tedavisi yapıldı? Ek hastalık var mıydı? Başlangıç tetkikleri yapıldı mı? Ne zaman başlandı? Kaç yumurta alındı? Döllenme oldu mu? Gelişen embriyo kaliteleri nasıl? Transfer kolay oldu mu? Bu sorulara cevap almak çok önemlidir. Özellikle, 2’den fazla başarısız tüp bebek denemesi olan çiftlerde, yeni tedavi öncesi hangi özel tetkikler istenebilir? Öncelikle başlangıç tetkiklerini gözden geçirmek ve açlık şekeri-tiroid gibi temel testlere bakmakta yarar var. Yumurta rezervini ortaya koymak ve semen analizini tekrarlamak gerekli. Bunlardan sonra; Karı-koca kandan bakılacak genetik analiz Sperm DNA hasar testi Rahim içini değerlendirmek için ofis histeroskopi işlemi Bakılmadı ise tüplerin durumu için rahim filmi Bütün bu tetkiklerden sonra, yeni bir tedavi planı öncesinde çiftler ile ne gibi yeni tekniklerin olduğu, hangi ek tedavilerin kullanılacağı mutlaka tartışılmalıdır.

TEKRARLAYAN TÜP BEBEK BAŞARISIZLIĞI OLAN ÇİFTLERDE, EK HANGİ TEDAVİLER ÖNERİLEBİLİR? 
Önceki denemedeki tedavi şekli bize yol gösterici olabilir. Tedavi protokollerinde değişiklik yapılabilir. Uygulanabilecek tedaviler arasında: İğnesiz tüp bebek uygulamaları-doğal tüp bebek Ko-kültür işlemi Embriyoya lazer ile delik açma Rahim dokusuna çizik atma (scratching) Pre-implantasyon genetik tarama (genetikli tüp bebek) işlemi Bağışıklık sistemi üzerine etkili birtakım tedaviler Daha önceki başarısız denemede,

KALİTESİ KÖTÜ 
embriyo verilmiş ise, embriyo kalitesini artırıcı işlemlere yönelmek doğru olacaktır. Bu durumda, fazla sayıda yumurta geliştirmek, özel çatlatma programı uygulamak, sperm seçimini iyi yapmak, döllenmeyi en iyi şekilde sağlamak ve en iyi embriyoyu seçmek doğru olacaktır. Sperm seçimi için: IMSI tekniği, PICSI tekniği, chip tekniği kullanılabilir. Ko-kültür denilen ve anne adayından alınan kan ile embriyoların bir araya getirilmesi tekniği de önerilen yöntemler arasındadır. Embriyo zarına lazer ile delik açılması da tutunmaya yardımcı olabilen işlemlerden biridir. Daha önceki denemelerde en az 2 adet

KALİTESİ İYİ 
embriyolar verildi ise, bu durumda öncelikle rahim içerisinde bir sorun olup olmadığını anlamak için rahim filmi veya ofis histeroskopi işlemi önerilebilir. Rahim içinde sorun yok ise, embriyoların transfer edilmeden önce genetiklerine bakılarak ayıklanması ve sadece sağlıklı genetiği olan embriyoların, sağlıksız olanlardan ayıklanıp transfer edilmesi işlemi yani pre-implantasyon genetik tarama işlemi önerilebilir. Genetik tarama aşamaları şunlardır: 1. Günlük iğneler ile yumurta büyütme 2. Yumurtaların toplanması 3. Toplanan yumurtaların laboratuarda seçilmiş spermler ile döllenmesi 4. Döllenmiş yumurtalardan embriyo elde edilmesi 5. Özellikle 5.gün embriyolarından özel biyopsi ile hücre alınması ve genetik teste gönderilmesi (Yeni nesil sekanslama-yüksek çözünürlüklü NGS tekniği) 6. Tüm embriyoların dondurulması 7. Genetik sonuçların alınmasını takiben sağlıklı embriyoların çözülüp, hormonlar ile hazırlanmış rahim içerisine transferi PGT yani genetikli tüp bebek işleminde, genellikle dondurulmuş ve çözülmüş embriyolar ile yapılmaktadır. Bu embriyoların donma-çözme sonrası hasarlanması mümkün olmakla birlikte bu risk çok çok azdır. Genetiği sağlıklı bir embiryonun rahime tutunma olasılığı, genetiğine bakılmadan verilen bir embriyoya göre daha yüksektir.

TAZE EMBRİYO İLE DONDURULMUŞ EMBRİYO ARASINDA FARK VAR MI?

Tüp bebek tedavisinde en çok merak edilen noktalardan bir tanesi de taze embriyo ile dondurulmuş embriyo arasındaki farklar olmaktadır. 

Temel olarak normal tüp bebek ile dondurulmuş embriyo arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Normal tüp bebek tedavisinde embriyo vakit kaybetmeden anne rahmine yerleştirilirken, dondurulmuş embriyolarda gebeliği daha sonra gerçekleştirmek üzere toplanan embriyolar saklanmaktadır.  Bu embriyolar özel cihazlar içerisinde sıvı nitrojen ile saklanmaktadır. -196 derecelik ortam sıcaklığında saklanan dondurulmuş embriyolar transferden kısa bir süre önce çözülür ve anne rahmine yerleştirilir. Dondurulmuş embriyolarda canlılık oranı %90’ın üzerindedir. Tüp bebek yönteminde anne adayları hemen hamile kalabilirken dondurulmuş embriyolar ile gebelik istenildiği zaman oluşabilmektedir. Dondurma Yöntemlerinde Yaşanan Gelişmeler Embriyo dondurma işlemi dünyada uzun yıllardan beri tercih edilmektedir. Daha önceleri toplanan embriyolar yavaş bir şekilde dondurulmaktaydı. Bu yöntem ile dondurulan embriyolar çözüldüğünde ise embriyoların canlılık oranı yaklaşık olarak %60 seviyelerindeydi. Ancak teknolojinin gelişmesi ile beraber yavaş dondurma yöntemi yerini hızlı dondurma yöntemine bırakmaya başlamıştır. ‘Vitfirikasyon’ adı verilen bu şok dondurma yöntemiyle dondurulan embriyoların çözüldüğünde canlılık oranları %90’ın üzerinde olmaktadır. Dondurulmuş embriyo özellikle anne adaylarının yaşadığı sağlık problemlerinde sıkça tercih edilen bir yöntemdir. Kanser tedavisi gibi vücut üzerinde kalıcı etkileri bulunan tedavi yöntemlerine başlamadan önce embriyo ya da yumurta dondurma işlemi gerçekleştirilmesi tavsiye edilmektedir.

EMBRİYO DONDURMA KİMLERE UYGULANABİLİR? 
Embriyo dondurma işlemi normal bir tüp bebek tedavisinde elde kalan diğer sağlıklı embriyoları kullanmak için tercih edilebilmektedir. Ancak dondurma işleminin 2 ana nedeni bulunmaktadır. Bunların birisi sosyal nedenler diğer ise tıbbi nedenlerdir. Herhangi bir tıbbi hastalığı bulunmayan ancak yumurtalık rezervinde azalma riski bulunan ve anne olmak isteyen adayların daha sonraki bir hamilelik için embriyo dondurma işlemi gerçekleştirilebilmektedir. Tıbbi nedenler arasında ise aile de görülen erken menopoz, meme kanseri, endometriozis gibi nedenlerle embriyo dondurma işlemi yapılmaktadır. Ayrıca kanser, myelodisplastik sendrom, sickle cell anemi gibi tedavisi yumurta üzerinde toksik etkiye neden olan rahatsızlıklarda da tedaviye başlamadan önce embriyo ya da yumurta dondurma işlemi başarıyla uygulanabilmektedir.

ANNE OLMAYI ERTELEMEMEK ÇOK NEDENİNİZ VAR

1) YUMURTLAMA DÜZENSİZLİKLERİ: 
Kadınlarda görülen en yaygın kısırlık sebepleri arasında, yumurtlamanın olmaması bulunur. Yumurtlamanın her ay, belirli aralıklarla olması gebelik şansını arttıran en önemli faktörlerden biridir. Yumurtlamanın olmadığı durumlarda gebe kalmak mümkün değildir. Kısırlığın en önemli sebeplerinden olan yumurtlama düzensizliğinde, tedavi olarak yumurtlamayı destekleyici haplar kullanılır.Bunun yanında hormon ilaçlarına da başvurulabilir.Adetleri düzensiz olan, seyrek olan veya polikistik over sendromu tanısı konulmuş olan kadınlarda yumurtlama varlığını saptamak için ultrasonografi ve kan tahlili (progesteron) gibi araştırmalar yapılır.

2) TÜPLERİN (KANALLARIN) KAPALI OLMASI:
İki tüpün de kapalı olduğu durumda kendiliğinden gebelik söz konusu değildir. Sperm ve yumurta hücresi, tüplerde buluşmaktadır. Bu sayede gebelik gerçekleşebilmektedir. Tek bir tüpün tıkalı olduğu durumlarda gebelik kendiliğinden gerçekleşebilirken, iki tüp tıkalı iken bu durum söz konusu değildir. Tüpler önceden geçirilmiş bazı enfeksiyonlara bağlı (PID), endometriozise bağlı, karın içerisindeki ameliyatlara bağlı kapanabilirler. Tüplerin kapalı olduğunu araştırmak için rahim filmi (HSG) çekilir. Ardından ise tüp bebek tedavisine başvurulabilir.

3) ENDOMETRİOZİS: 
“Endometriozis, kadın kısırlığından en yaygın bir diğer sebeptir”

4) HİPERPROLAKTİNEMİ (SÜT HORMONU YÜKSELMESİ): 
Süt hormonu yükselmesi, yumurtlama düzensizliğine yol açabilir. PRL yani prolaktin hormonu, beyinde hipofizden salgılanır. Şayet ciddi bir büyüklük mevcut değilse, bu hormonu düşürmek için ilaç tedavisine başvurulabilir. Tiroit hormonlarındaki anormallikler de prolaktin artışına yol açabilir.

5) RAHİMDE BULUNAN PATOLOJİLER: 
Rahim içerisinde doğuştan ya da sonradan bulunan patolojiler, kısırlığa yol açabilir. Bu durumlara örnek olarak rahimde perde veya septum olması, miyom ya da polip gibi yapılar sayılabilir. Bu gibi yapılar her zaman için kesin olarak kısırlık sebebi değildir. Bu sebeple her polip ya da miyoma sahip kadın kısır değildir. Ancak bu yapılar gebe kalma şansını düşürebilir.

6) RAHİM YA DA YUMURTALIKLARLA İLGİLİ AMELİYATLAR: 
Rahim ile ilgili olarak gerçekleştirilen miyomların alınması ameliyatı ya da benzeri cerrahi girişimler, rahim içerisinde yapışıklığa yol açabilir. Bu yapışıklıklar da kısırlığa yol açabilir. Yumurtalıklardan birisinin ameliyatla alması hormon seviyelerinin kötüleşmesine ve bu nedenle hamile kalmanın zorlaşmasına neden olabilir. İki yumurtalığın alınması durumunda gebelik mümkün değildir.

7) POLİKİSTİK OVER SENDROMU:
Polikistik over sendromu, gebe kalmayı zorlaştıran bir diğer sebeptir. Bu durumda tedavi sağlanmalı ve gerekli durumlarda tüp bebek tedavisine başvurulmalıdır.

YUMURTLAMA NEDİR? YUMURTLAMA DÖNEMİ (TARİHİ) HESAPLAMA

Hamile kalabileceğiniz ovulasyon tarihini gösteren yumurtlama dönemi nasıl hesaplanır? Yumurtlama takibi nasıl yapılır? Yumurtlama belirtileri nelerdir? Detayları uzmanlardan öğrenelim. 

Ovulasyon; yani yumurtlama dönemi bebek sahibi olmak isteyenler için önemli konuların başında gelmektedir. Birçok kadın bu hesaplama ile hamile kalmaya çalışır. Bu nedenle de pek çok farklı bilgi, kimi zaman bu süreci zorlaştırmaktadır. Yumurtlama, belirli bir yaş ve dönemden sonra her kadının yaşadığı bir durumdur. Yumurtlama süreci; yani yumurtlama hamilelik için en uygun günlerdir. Ovulasyon sayısının artırılması ve gebe kalınmasının yükseltilmesi sürecini içermektedir.

11 VE 21’NCİ GÜNLER ARASI ÖNEMLİ 
Adet döngü süresi ortalama 28 gündür. Kadınların %15'inde 28 günde bir regl kanaması görürlerken, %0.5'inde 21 günden daha kısa, %1'inde ise 35 günden daha uzun bir zamanda kanama görülmektedir. Kadınlarda adet dönemi genelde 24-35 gün arasında değişir. Bazı durumlarda daha da uzun sürebilir. Kadınların büyük çoğunluğu adet döneminin 11 ve 21’nci günleri arasında yumurtlamaktadır.

YUMURTLAMA GÜNÜ BÜNYEYE GÖRE FARKLILIK GÖSTEREBİLİR 
Pek çok kadın yumurtlama günü hesaplaması konusunda farklı yöntemler kullanmaktadır. Genellikle ovulasyon tahmin kitleri ve bazal vücut ısısı ölçümünden faydalanılır. Bazen regl döneminin ortasında yumurtlama olmasına rağmen, gerçek yumurtlama günü değişebilmektedir. Bu tarihlere yakın günlerde gebelik elde edilme ihtimali daha yüksektir.

UYGUN GÜNLERİ BELİRLEMENİN EN PRATİK YOLU 
Adet döngüsü normal olan kadınlarda yumurtlama, adet kanaması başlamadan yaklaşık 14 gün önce gerçekleşmektedir. Bu, yumurtlama gününü tespit etmenin en pratik yoludur. Bu hesapla adet dönemi 28 gün süren bir kadında yumurtlama adetin 14’üncü günü olur, adet kanamasının başladığı ilk günden sayarak 14’üncü güne denk gelir. Bu günden 2-3 gün önce başlayarak 1 hafta boyunda 2-3 günde bir cinsel ilişkide bulunmak hamile kalma şansını artıracaktır. Adetleri düzenli olarak 30 gün süren bir kadın adet kanamasının başladığı ilk günden başlayarak 16’ncı gün yumurtlama olacağını hesaplamalıdır. Adet kanamaları düzenli 35 günde bir olan kadınlarda yumurtlama günü yaklaşık olarak 21’nci güne denk gelecektir.

ADET DÜZENSİZLİĞİ OLANLAR NASIL HESAPLAMA YAPMALI? 
Adetleri düzensiz olan kişilerde yumurtlama gününü tahmin etmek daha zordur; ancak her zaman adet kanaması başlamadan ortalama 14 gün önce yumurtlama meydana gelmektedir. Reglinin ikinci döneminin; yani yumurtlama ile adet kanaması arasındaki sürenin 14 gün ve sabit olmaktadır.

YUMURTLAMA BELİRTİLERİ
“Ovulasyon dönemlerinde kadınlarda fizyolojik değişimlere paralel olarak bazı belirtiler olur. Bu belirtiler, kişiden kişiye de değişebilmekle birlikte; servikal (rahim ağzı) kanaldan yumurta akı kıvamında sıvı artışı, vücut ısısında yaklaşık 0.5 °C artış, kasık bölgesinde kramp ve ağrı, karında şişkinlik ve koku, tat, görme duyularında artış olarak sayılabilir. Kadınlarda ovulasyon döneminin belirlenmesi gebe kalabilme ihtimalini arttırmak için çok önemlidir. Belirlenebilen ovulasyon döneminde önce ve sonraki yaklaşık 5-6 günlük dönemde gün aşırı cinsel birliktelik olması gebelik ihtimalini yükselecektir.”

YUMURTLAMA (OVULASYON) TESTİ
“İdrar testleri ovulasyondan 24-36 saat önce meydana gelen LH (Luteinize Edici Hormon) yükselmesinin tespiti esasına dayanır. Bu amaçla kullanılacak idrar kitleri, belirlenen muhtemel ovulasyon zamanından birkaç gün önce başlanarak her gün aynı saatte yapılmalıdır. Bu testin uygulanması için sabah kalktıktan sonra ilk idrar değil bir sonraki alınacak idrarın kullanılması ve test öncesi yanlış sonuç vermemesi açısından 2 saat süreyle fazla sıvı alınmamış olması önerilmektedir. Markaya göre değişmekle birlikte genellikle test sonucunda iki pembe çizgi çıkması testin pozitif yani LH yükselmesinin olduğunu ve yaklaşık 24-36 saat sonra yumurtlama olacağını gösterir.

Ayrıca ovulasyon olup olmayacağının tespiti doktor kontrolünde daha net olarak yapılabilmektedir. Bu kontrollerde ultrasonografi ile yumurta oluşturacak dominant folikül takibi ve LH (Luteinize Edici Hormon)’un kanda takibi ile ovulasyon zamanı belirlenmekte veya ovulasyon gerçekleşmişse; karın içinde sıvı görülmesi, dominant folikülün yok olması veya kanda progesteron hormonunun takibi ile kolaylıkla değerlendirilebilmektedir. Gerek ovulasyon gününün bir sonraki beklenen adet başlangıç gününe göre hesaplanması yöntemiyle gerekse evde uygulanabilen idrar kitleriyle ve/veya doktor kontrolünde ovulasyonun takibinin yapılmasıyla ovulasyon zamanı daha net belirlenir. Bunun neticesinde çiftlerin ilişki zamanlarını planlayabilmesi, erkek veya kadında altta yatan başka bir tıbbi problem yoksa çocuk sahibi olabilme yüzdelerini ciddi anlamda arttıracaktır.”

HAMİLELİK TESTİ NEDİR? EVDE HAMİLELİK TESTİ NASIL YAPILIR?

Oldukça pratik ve basit bir uygulama tekniği olan kişisel gebelik testleri HCG hormonunun sap¬tanması prensibine dayanmaktadır. Fakat bu testlerde HCG hormonu kandan çok daha kolay sağlanan bir madde olan idrarda ortaya çıkar. Gerek kolaylığı ve güvenilirliği, gerekse eczanelerden satın alınarak ev¬de tek başına uygulanabilmesi gibi avantajları sebebiyle bu tür testler kendilerine oldukça yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. 

GEBELİK TESTİ NE ZAMAN YAPILMALI? 
Döllenme oluşmuşsa çoğunlukla âdetin geciktiği ilk günden itibaren testin pozitif sonuç vermesine yol açacak kadar HCG idrara geçer. Fakat hamilelik testi daha erken, yani daha gecikme meydana gelmeden uygulanırsa idrarda¬ki HCG miktarı az olacağı için yanlış sonuç verebilir. Testi sabah idrarı ile gerçekleştirmek en ideal yöntemdir. Sabah idrarında HCG oranı yüksektir, bu sebeple test daha doğru so¬nuç verecektir. 

EVDE GEBELİK TESTİ NASIL UYGULANIR? 
Test kutusunda spesifik bir kap bulunuyor ise idrar onun içine, bulunmuyor ise temiz ve kuru bir başka kaba yapılır. Bunun ardından test kutusundaki verilere gö¬re idrar HCG karşıtı antikorlarla uygun işlemden geçirilir ve belirtilen süre ka¬dar beklenir. Netice, test kutusunun üze¬rindeki açıklamalara göre anlaşılabilir. Hamileliğin gerçekleşip gerçekleşmediği testin türüne göre renk değişikliğine ya da test çubu¬ğu üzerindeki başka değişikliklere bakılarak saptanır. Gebelik testleri güvenilir sonuçlar verir mi? Kutu üzerindeki açıklamalara tam olarak uyulması şartı ile testin sonucuna güvenilebilir. Bundan önce yapılan açıklamalarda belirtildiği gibi test âdet gecikmesinin birinci gününden itibaren uygulandığında negatif sonuç vermişse ve birkaç gün sonra hâlâ âdet kanaması başlamaz ise test yeniden tekrar edilmelidir.

KANDA GEBELİK TESTİ DAHA MI GÜVENİLİRDİR? 
Kan testleri, idrar testlerine göre daha kesin sonuç veren yöntemlerdir. Fakat kan testi, idrar testleri kadar çabuk ve pratik uygulanabilen yöntemler değildir. Bu sebeple, idrar testleri daha pratik sonuçlar verir. Evde uygulanan hamilelik testleri kutuda yazan adımlar doğru takip edildiğinde güvenli ve doğru sonuç verir. Teste başlamadan önce bu adımların dikkatlice okunduğuna ve anlaşıldığına emin olmak gerekir.

KANDA GEBELİK (HAMİLELİK) TESTİ NASIL YAPILIR? 
Günün herhangi bir saatinde açlık ve tokluktan etkilenmeden alınan kanın laboratuvara gönderilmesiyle beta HCG hormonunun tespit edilmesidir.

GEBELİK TESTİ SONUCUNA GÖRE NE YAPILIR? 
Eğer negatif çıkarsa adet düzenindeki değişikliğin araştırılması nedeniyle jinekolojik muayene gerekir.

GEBELİK TESTİ POZİTİF SONUÇ VERDİYSE NE ANLAMA GELİR? 
Gebeliği gösteren beta HCG hormonunun pozitif olduğunu gösterir. Sağlıklı bir gebelik olduğunun tespiti için ultrason ile gebelik kesesi görülmelidir.

GEBELİKTE TARAMA TESTLERİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR

Gebelik sürecinde bebeğin kromozomal olarak sorunlu olup olmadığının tespit edilmesi oldukça önemlidir. Bebek gelişimini tamamlarken bir yandan da riskleri anlamak ve önlem almak gerekir. Bu nedenle gebelik döneminde yapılan tarama testleri hayati önem taşır. 

TARAMA TESTLERİ NEDİR? %100 DOĞRU SONUÇ VERİR Mİ? 
Anne karnındaki bebeğin gelişimi, belirli aralıklarla yapılacak ultrason ölçümleri ile ortaya konuluyor. Bebeğin fiziksel gelişiminin yanısıra birtakım kromozomal sorunlar açısından da değerlendirilmesi son derece önemli. Başta Down sendromu olmak üzere birtakım kromozomlarda sayısal bozukluklar, anne karnında özel birtakım tetkikler ile tespit edilebiliyor. Tarama adı verilen ve belirli ölçüde hassasiyet ile durumun riskini analiz eden testler sıkça kullanılıyor. Bu testlerin dezavantajı ise tanı testi olmayışı, yani %100 netlikte olmayışları. Tanı testi ise bebeğin amniyon kesesinden sıvı alınması olarak tarif edilen amniyosentez olarak tanımlanıyor. Her test, hamileliğin belli bir döneminde yaptırılabildiği için test zamanına mutlaka özen gösterilmelidir. Gebelik döneminde yaptırılması gereken tarama testlerinin önemi

ANOMALİYİ ÖNCEDEN YAKALAMAK MÜMKÜN! 
Her anne adayının, hamilelik döneminde tarama testleri hakkında bilgilendirilmesi gerekli. Gebeliğin 11. haftasından başlayarak tarama testleri uygulanabilir. İlk test 11-14. haftalar arasında yapılabilen ikili (kan tahlili) testidir. Bu test sonucunda başta Down sendromu olmak üzere riskli durumlar hakkında bir risk analizi sunulur. Bu testin sorunlu durumu yakalama hassasiyeti %85 kadardır. Yani %15 kadar atlama olasılığı var. Bir diğer tarama testi ise üçlü veya dörtlü tarama testidir. Bu test 16.-18. Gebelik haftaları arasında yapılıyor ve yakalama hassasiyeti %60-80 arasında. Testler yüksek riskli çıktığında, bebekte mutlaka sorun olması gerekmediği gibi tersi de geçerli. Yani test sonucu temiz bile gelse bebek mutlak olarak hastalıksız diyemiyoruz.  Bebeğinizin down sendromlu doğacağını öğrenseniz doğurur muydunuz? Evet Hayır

OY VER TEKNOLOJİ İLE TEST DUYARLILIKLARI ARTIYOR 
Son zamanlarda hücre dışı fetal DNA (cf-DNA) testi gündemde. Bu test ile anneden alınan bir tüp kan ile ikili veya üçlü-dörtlü testlerden daha hassas bir şekilde riskli durumu taranabiliyor. Hata payları oldukça düşük. Teknik olarak bebeğin anne kanında gezen DNA parçaları tespit edilip analiz yapılıyor. Farklı teknolojiler ile bu test çalışılabiliyor. Maliyet biraz yüksek ama gelecekte biraz daha makul seviyelere ineceği düşünülüyor.

HÜCRE DIŞI FETAL DNA (CF-DNA) TESTİ KİMLERE YAPILMALI? 
İleri yaş, riskli tarama testi sonucu olan, daha önce sorunlu gebelik öyküsü olanlara bahsetmekte yarar var. Ama şunu bilmek gerekiyor, bu test amniyosentezin yerini tutmuyor. Hamileliğin 20-22. haftalarında fetusun ayrıntılı bir şekilde ultrasonla incelenmesi de gerekir. Bu test fetusun kafa, karın, kemik yapıları, el-ayak yapıları ve kalbin incelenmesine olanak sağlıyor. Tüm bu tarama testlerinin mutlaka zamanında yaptırılması gerekiyor. 

TARTIŞMALI KONU: ŞEKER YÜKLEME TESTİ 
Gebelik döneminde yapılması gereken testlerden biri de şeker yükleme testi. Ancak son zamanlarda bu testin bazı risklere yol açtığı ve yaptırılmaması gerektiği tartışılıyor. Bu test gebeliğin 23-26. haftaları arasında yaptırılıldığında diyabet varlığının tanısını koymaya yarıyor. Bu test yaptırılmadığı takdirde, gebelik şekeri bulunan kişilerin bebekleri uzun dönemde ciddi sorunlarla karşılaşabilir. Yani tartışmalar bir yana, mutlaka şeker yüklemesi yapılması gerekiyor.

HAMİLE KALMAYI KOLAYLAŞTIRACAK UFAK İPUÇLARI!

Hamile kalmak her zaman kolay olmayabilir. Doğru zaman, uygun pozisyon ve sağlıklı beslenme hamile kalmayı kolaylaştırır. İşte, uzmanında gebe kalmayı hızlandıracak birkaç ipucu... Her alanda olduğu gibi hamile kalmayı düşünen bir çiftin gebelik eğitimi alması gerekir. Gebelik eğitimi almak gebe kalmayı kolaylaştırabilir ve gebelik sürecinin sağlıklı ve rahat bir biçimde geçmesini sağlar. 

GEBELİK NASIL OLUŞUR? 
Yumurtalıktan atılan kaliteli bir yumurtanın sperm ile birleşmesi gerekir. “Döllenme” dediğimiz bu olay kadının tüplerinde meydana gelir. Döllenen yumurta, rahime yerleşerek gebelik oluşur. Hamile kalmada en önemli faktör kaliteli yumurta ve spermdir. Açık ve sağlıklı bir tüp ve döllenmiş yumurtanın yerleşebileceği normal bir rahim boşluğu bulunmalıdır.

HAMİLE KALMADA EN ETKİLİ POZİSYON! 
Hamile kalmada bir diğer faktör de cinsel birliktelik pozisyondur. Önemli olan sadece cinsel pozisyon seçimi değil, birliktelik öncesi ve sonrası yapılması gerekenleri bilmektir. Erkeğin üstte kadının ise altta olduğu cinsel bir birliktelik gebe kalmada en etkili pozisyondur. Pozisyonun yanı sıra anne ve baba adayının psikolojisi ve sağlık durumları da önemlidir. Gebelik durumunun sağlanmasında karşılıklı konuşabilmek ve cinsel mutluluk önem arz eder. Hamile kalabilmek adına sürekli aynı pozisyonda cinsel birliktelik çiftleri cinsellikten uzaklaştırabilir.

DOĞRU VE SAĞLIKLI BESLENME DE ÖNEMLİ 
Doğru beslenme de hamile kalmada önemlidir. Sağlıklı bir bebek kadar sağlıklı bir anneye de ihtiyacımız olduğu unutulmamalıdır. Sağlıklı beslenmek normal hayatımızda da büyük önem taşır ancak hamile kalmayı düşünüyorsanız doğru ve düzenli vitamin almanız gerekir.

YUMURTLAMA DÖNEMİNİ DİKKATE ALIN 
Gebelik elde etmekte yumurtlama dönemi dikkate alınmalıdır. Yumurtlama döneminin bazı belirtileri vardır. Bunlar rahim ağzından gelen akıntının tipidir. Bu akıntı bol miktarda kaygan, şeffaf ve yapışkandır. Bunun yanı sıra göğüslerde hassasiyet, karında şişkinlik ve ağrı, cinsel istekte artış, koku tat ve ışık gibi uyaranlara karşı hassasiyet, ateş basması yumurtlama belirtileri arasındadır. Eğer yumurtlama dönemini takip edemiyorsanız idrardan bakılan yumurtlama kitlerini kullanabilirsiniz.

DOWN SENDROMU NEDİR? DOWN SENDROMU TEŞHİSİ NASIL KOYULUR?

Down sendromu, kromozom anomalisi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bir hastalık değil genetik bir farklılık olarak görülmelidir. Down sendromu, bir kromozom anomalisi olup zeka geriliklerinin en sık nedenlerinden birisidir, normalde insan vücudunda 46 kromozom bulunurken Down sendromlularda kromozom sayısı üç adet 21.kromozom olması nedeniyle 47 kromozom bulunmaktadır. Hücre bölünmesi sırasında yanlış bölünme sonucu 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom yer alması ile oluşmaktadır. 

DOWN SENDROMUNUN NEDENİ NEDİR? 
Down sendromunun nedenleri hakkında kesinleşmiş bir kanıt bulunmamakla birlikte anne yaşının ilerlemesi ile doğru orantılı olarak down sendromlu doğum sayısında da artış görüldüğünü belirtiyor. Down sendromu anne karnında saptanabiliyor mu? Down sendromu gebelik döneminde yapılan tahliller sonucunda saptanabilmektedir. Bu yöntemlerin gelişmesi soncunda günümüzde down sendromlu doğum oranında önemli ölçüde azalma görülmektedir.

DOWN SENDROMU TANISI NASIL KOYULUR? 
Down sendrom kalıcı bir durumdur. Tanısı en kolay engel gruplarından biridir. Fiziksel özellikleri belirgin farklılıklar gösterir. Çekik göz, kısa parmaklar, ağız yapısına görece daha büyük dil, düz ense en sık karşılaşılan fiziksel özelliklerdir.

DOWN SENDROMLU BİREYLER NASIL EĞİTİM ALIRLAR? 
Doğru yönlendirmeler ve erken özel eğitim desteği ile down sendromlu bireylerin toplumla uyumlu bir yaşam sürdürebilmeleri olanaklıdır. Gelişimleri yavaştır. Temel becerileri kazanmaları diğer çocuklara göre daha fazla zaman almaktadır. Bu dezavantajlı grubun büyük bir bölümü temel yaşam becerilerini kazanabilmektedir. Günlük yaşamın gerektirdiği pek çok beceriyi bağımsız şekilde yapabilirler. Down sendromu zihinsel gelişim geriliğine neden olmaktadır. Bu nedenle akademik alanda normal gelişim düzeyini yakalayamazlar. Down sendromlular bebeklik döneminden itibaren gelişimlerini hızlandıracak düzenlemelere ihtiyaçları vardır. Bu nedenle aileler erken yaşta özel eğitimden yararlanmalıdırlar.

ERKEN YAŞTA ALINAN EĞİTİM NEDEN ÖNEMLİ? 
Erken yaşta alınan özel eğitim desteği ilerleyen dönemde bağımsız yaşam becerilerini kazanmalarını sağlar. Özellikle ince motor gelişim ve sözel iletişim becerileri mutlaka uzman desteği gerektirmektedir. Dil gelişimi yavaştır. Aileler bu konuda umutsuzluğa düşmeden sabırla bu konuda çocuklarını desteklemelidir. Sözel iletişim becerilerini (geç olsa bile) büyük bir çoğunluk kazanabilmektedir. Sosyal gelişim açıdan iyi bir performans göstermektedirler.

DOWN SENDROMU GÖRÜLME SIKLIĞI NEDİR? 
Ortalama her 800 doğumda bir görülmektedir en büyük risk faktörü ileri anne yaşıdır, yani 35 yaş üstü gebelik down sendromu riskini 50’de bir oranda arttırmaktadır. Ancak son yapılan çalışmalarda genç annelerin de down sendromlu bebek doğurma riski artmıştır bu oran %75-80 civarında bulunmuştur, bunun nedeninin genç yaşta daha fazla bebek sahibi olduğundan dolayı olduğu düşünülebilir. Daha önce down sendromlu çocuğu olan genetik yapısında bir bozukluk olan anne veya babanın down sendrom tekrarlama riski daha fazladır.
Tüm gebelere yaşı ne olursa olsun mutlaka Down Sendromu işe ilgili testleri yapılmalı bu testler gebeliğin ilk üç ayında anne yaşı, bebeğin ense kalınlığı ve bir takım kan testleri bakılmalı. Eğer bakılmadıysa gebeliğin ikinci üç ayında genel maternal ultrason yapılıp bir başka kan testi(yani dörtlü test) yağılmalıdır. Bu iki testin duyarlılığı yüzde 95'tir. yüzde5 yanlış pozitiflik verebilir.eğer annenin yaşı 35'in üzerinde ise anneye karnında bir iğneyele bebeğin amnion sıvısından genetik incelemesi veya koryonvillus dediğimiz bir parça alınarak genetik incelemeyle down sendromu tanısı yüzde100 konmaktadır. Netice alındıktan sonra eğer Down Sendromu riski varsa aileye uygun bir ortamda iki ebevyene birlikte bilgi verilir. Doğumdan sonra karşılaşabilecekler hastalıklar veya gelişim süreci ile ilgili bilgi verilir ve ailenin kararına bırakılır. Aile gebeliği sonlandırabilir veya devam etmek isteyebilir. Devam etmek isterse alieye genetik danışmanlık verilmelidir.

TÜP BEBEK NEDİR? TÜP BEBEK TEDAVİSİNİN AŞAMALARI NELERDİR?

Çiftlerin bir yıl süreyle düzenli ve korunmasız ilişkiye girmelerine rağmen hamileliğin gerçekleşmemesi durumu infertilite olarak tanımlanıyor. Genel olarak her 10 çiftten biri bu problemle karşılaşıyor. Günümüzde hamile kalmaya yardımcı olabilecek en üst teknoloji ise “İn-vitro fertilizasyon (dış ortamda dölleme)” veya yaygın kullanımıyla “tüp bebek” tedavisidir. 

TÜP BEBEK KİMLERE VE NE ZAMAN UYGULANIYOR? 
İnfertilite nedeniyle başvuran her hastada tek tedavi yöntemi “tüp bebek” tedavisi değildir. Sadece yumurtlama sağlayıcı hapların verilmesi, aşılama, cerrahi yöntemler, bunun yanında biraz daha bekleme şeklinde öneriler hastaların hamile kalmalarını mümkün kılabiliyor. Elbette ki doğrudan tüp bebek yapılması gereken durumlar da mevcut. Tüplerin tıkalı olması, ciddi sperm bozuklukları veya standart tedavilerden yanıt alınamaması gibi durumlarda tüp bebek tedavisi uygulanabiliyor. Prof. Dr. Tayfun Bağış, kadının yaşının 37’nin üzerinde olduğu durumlarda, sebep ne olursa olsun, ilk basamakta tüp bebek tedavisi uygulandığını belirtiyor.

TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE BAŞARI ORANI NEDİR? 
Başarı kıstasının ne olması gerektiği iyi anlaşılmalı. Hamile kalma oranından ziyade “canlı doğum oranlarına” bakmak gerekiyor. Bu oran, düşükler ve diğer nedenlerle hamilelik sonlandırılması gibi durumlar ekarte edildikten sonra çocuk sahibi olma oranlarını gösteriyor. Bu da kadın yaşıyla oldukça ilgilidir ve yaş arttıkça oranlar düşüyor. 35 yaşın altında yüzde 50’ye yakın canlı doğum oranları varken, 35-37 yaşları arasında bu oran yüzde 35’e, 38-40 yaşları arasında yüzde 25’e, 41-42 yaşları arasında yüzde 15’e, 42 yaş üzerinde yüzde 5 ve altına düşüyor. 45 yaşın üzerinde şans gerçekten sıfıra yakındır diyebiliriz.

TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE ANNE ADAYLARI NELERE DİKKAT ETMELİ? 
Tüp bebek tedavileri 15-17 gün süren, içerisinde yumurta toplama işlemi gibi cerrahi bir müdahaleyi içeren bir süreç olmakla birlikte, esasında mekanik anlamda hastayı çok zorlayan bir tedavi değil. “Bu sürecin ağırlığı daha çok psikolojiktir ve bu da hiç küçümsenmemeli” diyen Prof. Dr. Tayfun Bağış sözlerine şöyle devam ediyor: “Yani öncelikle sürece psikolojik hazırlık gerekiyor. Bunun için de hem yöntemin detaylarının, hem de beklentilerin ne olması gerektiği konusunda yeterince bilgi sahibi olmak önemli. Elbette ki sağlıklı beslenme, sigara ve alkolden uzak durulması da süreci etkileyebilecek faktörler olarak sayılabilir”

TÜP BEBEK TEDAVİSİNİN AŞAMALARI NELER? 

1. Aşama: Görüşme ve muayene Bu aşama oldukça önemli.
Tüp bebek hakkında genel bilgiler veriliyor ve süreç bu aşamada öğreniliyor. Kişiye özgü farklı tedavi seçenekleri olabiliyor. Yani tüm planlamanın yapıldığı aşama esasında budur. Tedavi devam ederken oluşacak yanıtlara göre farklı seçenekler gündeme gelebiliyor. Bu aşamada gerekli tüm detayları öğrenmek, akıldaki soruları açık bir şekilde sormak önemli. Bu görüşmeye gidilirken daha önce yapılmış tetkiklerin, varsa yapılmış tedavi özetlerinin doktora sunulması, planlama ve sorunun anlaşılması açısından kolaylık sağlıyor. “Bir anormallik tespit edilmesi durumunda, önce bunların giderilmesi daha sonra tüp bebek tedavisine başlanılması uygun görülebiliyor. Hastalar tüp bebek programına alınmadan önce anne adayının sağlıklı olup olmadığının tespiti açısından birtakım kan ve smear testleri istenebiliyor. Her iki eşin de hepatit ve HIV taşıyıcılığı açısından son 6 ay içerisinde yapılmış testlerinin bulunması tüp bebek laboratuvarlarının güvenliği açısından oldukça önemli. Bu nedenle, bu testlerin de isteneceği bilinmeli. Kan testlerinde birtakım bozukluklar tespit edilirse öncelikle bunların düzeltilmesi, daha sonra tedaviye başlanması sağlıklı bir hamilelik açısından önem taşıyor. Hamile kalmayı planlayan her kadının alması önerilen folik asit preparatlarının tüp bebek tedavisi öncesinde başlanması faydalı oluyor. İşlemleri tamamlanmış ve planlaması yapılmış hastaların tedavi sürecine başlamak üzere adetin 2-3. günü merkeze gelmeleri isteniyor”

2. Aşama: Tedavinin başlaması (Yumurtalıkların uyarılma aşaması) 
Yumurtalıkların uyarılması birtakım ilaçlarla oluyor. Bunun için günlük iğneler kullanmak gerekiyor. Bu aşama için iki temel protokol olmakla birlikte (Uzun ve kısa protokol diye özetlenebilir) birçok klinik, hasta dostu olmaları nedeniyle kısa protokolleri tercih ediyor. Bu protokoller adetin 2 veya 3’üncü günlerinde başlıyor. Adet günlerinin hesaplanmasında 24 saat hesabına göre hareket edilmeli (adet gece 11:00’de başladıysa, bir sonraki gece 11:00’e kadar birinci gün kabul ediliyor), birinci gün klinik aranarak haber verilmeli. 4. veya 5. gün de tedaviye başlamak mümkün olsa da biraz daha az yumurta elde edilmesine neden olabiliyor. Ancak bu hamilelik oranlarını değiştirmiyor. Kadınlar normal şartlarda her ay bir folikül büyütüyor ve bunun içerisindeki yumurtayı önce karın boşluğuna, oradan da tüplerinin içerisine aktarıyor. Prof. Dr. Tayfun Bağış “Hiç ilaç verilmeden bu folikülün içindeki yumurta alınsa, işlem tek bir yumurtayla yapılabilecektir. Bu da hamilelik şansını ciddi şekilde düşürüyor” uyarısında bulunarak sözlerine şöyle devam ediyor: “Oysa dışarıdan ilaç verilerek yumurtalıklardan çok daha fazla yumurta elde etmek mümkün oluyor. Bu yolla çok daha fazla yumurta alınıyor ve daha fazla yumurta, sperm ile döllendiriliyor ve daha fazla embriyoya sahip olunuyor. Bu da seçim şansını, fazla embriyolarının dondurularak başarısızlık durumunda tekrar kullanımını mümkün hale getiriyor. İdeal yumurta sayılarının 10-15 arasında olduğu düşünülürse bu aşamanın ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.” Adetin 2-3 günü önce vajinal ultrasonografi yapılıyor ve aksi bir durum olmadığının tespit edilmesi halinde tedaviye başlanıyor. Yumurtalıklarda kist mevcudiyeti veya rahim iç duvarının kalın olması durumunda o ay tedavi başlanmayabiliyor. Tedaviye başlamaya karar verildiğinde ilaç dozları belirleniyor ve gerekli ilaçlar temin ediliyor. İlaç uygulama eğitimleri genellikle tüp bebek hemşireleri tarafından veriliyor. İlaçların çoğu hastaların kendi kendine yapabilecekleri, cilt altı uygulanan, enjeksiyonlardır. Bu aşamada ilaçların nasıl uygulanacağını anlamak oldukça önemli. Çünkü yanlış uygulamalar tedavileri etkileyebiliyor, tedavinin iptaline kadar gidebilen sonuçlar oluşturabiliyor. Dolayısıyla eğitim alırken iyice öğrenildiğinden emin olunmalı. Bu aşama ortalama 7-10 gün sürüyor. İlaçlar günlük uygulanıyor. Foliküller belli bir aşamaya gelince tedaviye ikinci bir iğne daha ilave ediliyor. Bu iğnenin amacı foliküllerin erken çatlamasının engellenmesi. Bu aşamada akıntıların artması, kasıklarda ve memelerde ağrı sık rastlanılan yakınmaları oluşturuyor. Tamamen hormonların artması ve yumurtalıkların büyümesine bağlı şikayetlerdir ve tedavi gerektirmiyor. Folliküller istenilen çapa ulaştığında bu aşama tamamlanmış oluyor. O gece sadece “çatlatma iğnesi” denilen bir iğne yapılıyor ve bu iğneden 35-36 saat sonra yumurta toplama işlemi gerçekleştiriliyor.İsmi “çatlatma iğnesi” olarak bilinse de, bu iğnelerden amaçlanan şey yumurtaların olgunlaşması. Tabi ki belirlenen saatten önce foliküllerin çatlaması istenmiyor. Bu istenmeyen durum yumurtaların toplanamamasına neden olabiliyor. Bu aşama boyunca cinsel perhiz önerilen bir şey değil. Ancak yumurta toplanacağı gün erkeğin de sperm vermesi gerektiği ve uzun süre beklemiş spermlerin tercih edilmemesi nedeniyle son 3 gün ilişkiye girilmemesi veya erkeğin boşalmış olmaması gerekiyor.

3. Aşama: Yumurtaların toplanması 
“Özellikle foliküllerin az olduğu (maksimum 2-3) olgularda lokal anestezi tercih ediliyor” diyor. Genel anestezi ile yapılacak olan işlemlerde en az 6 saat aç olmak gerektiği için gece 12:00 den sonra bir şey yiyip içmemek gerekiyor. İşlem vajinal yoldan yapılıyor. Ultrason eşliğinde, iğne ile foliküllerin içerisine giriliyor, içlerindeki sıvı aspire ediliyor. Alınan sıvı mikroskop altında inceleniyor ve yumurta gelip, gelmediğine bakılıyor. Yumurta gelmemesi durumunda folikül içi yıkanıyor ve işlem tekrarlanıyor. Ultrasonda görülen tüm foliküllerin içerisine giriliyor. Tüm foliküllerin yumurta içermediği veya her folikülden yumurta alınamayabileceği mutlaka hatırlanmalı. Ultrasondaki folikül sayısı ile elde edilen yumurta sayıları arasında fark olması doğaldır. Çok nadir de olsa hiç yumurta alınamaması veya foliküllerin beklenilenden önce çatlaması gibi durumlar da oluyor. Operasyon sırasında vajende, iğnenin girdiği yerlerden kanamalar olabiliyor, bu kanamalar genellikle bası yapılarak durduruluyor. Kanamanın durmadığı durumlarda bu alanlara kendiliğinden eriyen birer dikiş konulabiliyor. Yumurta toplama işleminden sonra bir miktar karın ağrısı olabiliyor. Bu ağrının şiddeti her denemede farklı olabiliyor, kişiden kişiye değişkenlik gösterebiliyor. Böyle durumlarda ağrı kesici enjeksiyonlar uygulanıyor. Ağrının sebebi işlem sonrası iğne ile delinen yumurtalık bölgesinden batın içine olan küçük kanamalardır. Kısa sürede şiddetini azaltan ve ağrı kesicilere yanıt veren ağrılardır. İşlem sonrası hastanın 1-2 saat hastanede gözlem altında tutulması, kendisini iyi hissettikten sonra hastaneden ayrılması yeterli geliyor. Anesteziye bağlı etkiler nedeniyle o günü istirahat ederek geçirmek önemli. İşlem sonrası araba kullanmak veya diğer dikkat gerektiren işler (kesici aletlerle yapılan işler gibi) yapmamak gerekiyor. Karında ağrının artması, vajinal kanama, ateş veya baygınlık hissi gibi bir durum olursa mutlaka işlem yapılan merkeze haber vermek gerekiyor. İç kanama, organ delinmeleri gibi komplikasyonlar olmakla birlikte bunlar oldukça nadir komplikasyonları oluşturuyor. Operasyon sonrasında hasta eve gönderilirken antibiyotik ve bu aşamadan sonra rahmi de desteklemek amacıyla genellikle vajinal yoldan kullanılacak olan ilaçlar veriliyor.

4. Aşama: Yumurtaların döllendirilmesi ve gelişiminin izlenmesi 
Yumurtalar toplandıktan sonra, değerlendirme için etrafındaki hücrelerden temizleniyor. Kullanım için uygun olup olmadıkları 1-2 saat sonra değerlendiriliyor. Yumurtalar (oosit denilmektedir) çeşitli formlarda olabiliyor. Bunlar GV oosit, MI oosit, MII oosit, dejenere oosit veya empty zona denilen formlardır. İşlem için en uygun yumurtalar MII oositlerdir. MI oositlere de işlem yapılıyor, ancak bu yumurtalarda döllenme oranları daha düşük oluyor. Erkekten alınan meni içerisinden seçilmiş en iyi spermler yumurtaların içerisine enjekte ediliyor. Bu işleme mikroenjeksiyon veya ICSI işlemi deniliyor. Prof. Dr. Tayfun Bağış, yumurta sayılarının fazla olması ve spermin yeterli olması durumunda klasik tüp bebek denilen işlemin de tercih edilebildiğini belirterek, “Bu yöntemde mikroenjeksiyon yerine yumurta ve spermler yan yana getiriliyor ve kendi kendine döllenme sağlanmaya çalışılıyor. Bu iki yöntem arasında hamilelik sonuçları açısından bir fark bulunmuyor” diyor. Yumurtalar ve sperm hücreleri birleştirildikten sonra özel besleyici kültür ortamları içerisinde, inkübatör denilen (kuluçka makinesi gibi düşünülebilinir) aletlerde beklemeye alınıyor. Bu süre zarfında genellikle çıkartılmazlar. Değerlendirme için belli saatler belirleniyor. İlk değerlendirme 16-18 saat sonra yapılıyor. Bu değerlendirmede yumurtaların döllenip döllenmediği (fertilizasyon) tespit ediliyor. Döllenmiş yumurtaya artık zigot deniliyor. Beklenilen döllenme oranları yüzde 70-80 civarında oluyor. Değerlendirme sonrası zigotlar tekrar inkübatöre alınıyor ve gelişimlerine burada devam ediyorlar. Dölleme işleminden sonraki ikinci gün yumurtalar artık bölünme aşamasına geçiyor. Bu aşamaya klevaj evresi de deniliyor ve artık embriyo olarak adlandırılıyorlar. Embriyo bu aşamada genetik materyalinin kopyasını yaparak bölünüyor ve bu şekilde çoğalıyor. En az 2 hücreye bölünmesi bekleniyor. 4’e bölünme ideal kabul edilir. 3. gün embriyolar bölünmeye devam ediyor. Bu aşamada 6-8 hücreye bölünme ideal kabul ediliyor. Embriyolar kalitelerine göre skorlanıyor ve buna göre transfer edilecek olanlar seçiliyor. Embriyolar skorlanırken 3 parametre göz önüne alınıyor: Hücre sayıları (her birine blastomer deniliyor), hücrelerin düzgünlüğü ve birbirlerine eşit büyüklükte olup olmadıkları, ve fragmantasyon (küçük parçalanmalar) dereceleri. Ayrıca hücrelerin birden fazla çekirdek içerip içermedikleri de (multinükleasyon deniliyor) göz önünde bulunduruluyor. Uygunsa bu aşamada oluşturulmuş embriyoların üçüncü gün transferi planlanabiliyor. 5’inci gün transfere karar verildiyse bunun birkaç nedeni olabiliyor. Genellikle 3. gün embriyolarının en az 3-4 tanesinin çok iyi kalitede olması durumunda, tercih yapılabilmesi amacıyla 5.gün transferi uygun görülüyor. Bu sizin için iyi bir haberdir. 3. gün sınırlı sayıda iyi embriyo olması durumunda 5. gün transferi ekstra bir katkı sağlamıyor. Daha önce 3. gün ile başarısızlık yaşamış olgularda, embriyolara genetik taraması planlanan hastalarda 5. gün transferi tercih edilebiliyor. Bu durumlarda embriyo gelişimleri 5. güne kadar dış ortamda takip ediliyor. 5. gün embriyolarına artık blastokist deniliyor.

5. Aşama: Embriyo transferi 
Bu aşama genellikle yumurta toplama işleminden 3 veya 5 gün sonra yapılıyor. Bazen ikinci gün de (2-4 hücre aşaması) doktor transfer etmeyi planlayabiliyor. Embriyo sayılarının az olması böyle bir seçeneği gerekli kılabiliyor. Embriyo transfer sayıları ülkemizde 35 yaş altında ve ilk iki denemede bir olarak belirlenmiştir. Embriyo transfer işlemi zor olmayan genellikle 5-10 dakikalık bir işlem. Embriyoların konulacağı alanın görülmesi için karından ultrason yapma zorunluluğu var. Bu nedenle hastaların idrar yapmamaları veya sıkışık gelmeleri isteniliyor. İşlemin en zor kısmı budur. Jinekolojik pozisyonda vajene muayene aleti konularak rahim ağzı görünür hale getiriliyor (smear aldırmak gibi). Bir takım temizleme işleminden sonra bir kateter içine çekilmiş embriyo(lar) rahim ağzından rahim içerisine enjekte ediliyor. Sıkışık olma hali ve muayene dışında rahatsızlık verecek bir işlem değildir. Bazen rahim ağzında problem (yapışıklık veya pozisyonel zorluklar) nedeniyle işlem zorlaşabiliyor ve hatta bazen imkânsız olabiliyor. Ancak bu durumlar nadir oluyor. İşlem sonrası hasta bir süre dinlendiriliyor ve hareket etmenin hamilelik sonuçları üzerine olumsuz bir etkisi bulunmuyor. Kısacası normal yaşantıya dönmenin bir sakıncası olmuyor. Hamilelik sonucu alıncaya kadar cinsel birliktelik önerilmiyor.

6. Aşama: Embriyo transferi sonrası ve gebelik testi
“Rahmi desteklemek için verilen ilaçlar (çoğunlukla vajinal kullanılan ilaçlardır. Bazen enjeksiyonlar tercih edilebiliyor) dışında bir muayene veya işlem olmamasına rağmen sonucu bekleme aşaması psikolojik olarak hastayı en çok etkileyen aşamadır. Hamilelik testleri transfer işleminden 10-12 gün sonra yapılıyor, bunun için kanda hamilelik testi öneriliyor. Özellikle hastaların zamanından önce yaptıkları idrarda hamilelik testleri HCG hormonu belirli bir seviyeye ulaşmadan yanıt vermediği için hamilelik yokmuş gibi algıya neden oluyor, bu da gereksiz üzüntü yaşanmasına fırsat veriyor. Bu nedenle acele etmemekte yarar var. 10-12 gün sonra yapılan hamilelik testleri yüzde 100 sonuç veriyor, o ay hamile kalınıp kalınmadığı da anlaşılıyor. Hamilelik durumunda iki gün sonra test tekrar ediliyor, HCG hormonu seviyesindeki artışa bakılıyor. Bu artışın yüzde 70-100 arasında olması işlerin iyi gittiğinin bir göstergesidir. Genellikle hamilelik kesesi ultrasonografide testten 10 gün sonra görülebiliyor. Tüp bebek yöntemi ancak bir başarıya sahiptir ve gerçekten her şey iyi gitmiş olsa dahi tutunma gerçekleşemeyebiliyor. Bu olasılık akıldan hiç çıkartılmamalı ve tüm olasılıklara hazırlıklı olunmalı. Bu sadece o denemeye ait bir sonuçtur ve hastanın hamilelik elde edemeyeceği anlamına gelmiyor. Böyle durumlarda yeniden bir değerlendirme yapılması ve yeni bir deneme açısından hazırlanılması uygun olacaktır.

NASIL HAMİLE KALINIR? KOLAY HAMİLE KALMANIN YÖNTEMLERİ NELERDİR?

Hamile kalmak için en uygun zaman hangisi? Hamile kalmak için hangi günler cinsel ilişkiye girilmeli? Hangi pozisyonlar hamile kalmayı kolaylaştırır? Hamile kalmak için ne sıklıkta cinsel ilişkiye girilmeli? Hamile kalma ihtimalinizi artırmak için beslenmenizde nelere dikkat etmelisiniz? 

NASIL HAMİLE KALINIR? 
Günümüzde üreme potansiyellerini nasıl artırabileceklerini ve nasıl daha kolay gebe kalabileceklerini merak eden pek çok çiftle karşılaşmaktayız. Çiftlerin özellikle yaşam tarzı ve genel sağlık durumlarının üreme kapasitelerine olan etkilerini öğrenme ve bununla ilgili tavsiyeler alma noktasında oldukça hevesliler. Yapılan çalışmalarda bazı yaşam tarzı değişkenlerinin küçük fakat birikici bir etki ile gebelik elde etmeye kadar geçen olumsuz yönde etkileyebildiği tespit edilmiştir. Yine benzer biçimde bu faktörlerin düzenlenmesi üreme potansiyeline katkı sağlamaktadır.

HAMİLE KALMAK İÇİN NE KADAR DENEMELİYİM? 
Hamileliklerin büyük kısmı korunmayı bırakıp düzenli cinsel aktiviteye başlandıktan sonraki ilk 6 ayda elde edilir. Bu dönemde çiftlerin yaklaşık %80’i hamile kalır. Bir yılın sonunda çiftlerin yaklaşık %85’i hamilelik elde etmeyi başarır. Sonraki 3 yıl içerisinde kalan çiftlerin yaklaşık yarısı kendiliğinden hamile kalır. Sonraki yıllarda (4. yıldan sonra) korunmasız düzenli ilişkiyle kendiliğinden hamile kalma oranı ise oldukça düşüktür.

HANGİ GÜNLERİNDE HAMİLE KALMA İHTİMALİ DAHA YÜKSEK? 
Her bir adet döngüsünün fertil (üreme) aralığı ovulasyondan (yumurtlamadan) önceki 5 gün ve ovulasyon günüdür. Fertil aralığın süresi yaşa bağlı olmamakla birlikte kadından kadına değişkenlik gösterebilir. Hamile kalma ihtimali ovulasyon günü ve ovulasyondan 1 ya da 2 gün önceki dönemde cinsel ilişkiye girilerek en yüksek düzeye getirilebilir. Bu günler evde ovülasyon kiti (LH kiti) kullanılarak ya da vajinal akıntı takip edilerek (vajinal akıntı şeffaf ve uzayan bir karaktere dönüştüğünde) de kadın tarafından tespit edilebilir.

YUMURTLAMA DÖNEMİ NASIL HESAPLANIR? HAMİLE KALMA İÇİN NE SIKLIKTA CİNSEL İLİŞKİYE GİRİLMELİ? 
Hem semen kalitesinin iyi hem de fertil aralığı yakalamak adına adet kanaması biter bitmez haftada 2-3 defa (iki günde bir) cinsel ilişkiye girilmesi önerilir.

SIK CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEK SPERM KALİTESİNİ ETKİLER Mİ? 
Haftada 2-3 kereden daha uzun aralıklarla ya da daha sık cinsel ilişki sperm kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

HAMİLE KALMAK İÇİN CİNSEL İLİŞKİ POZİSYONU ÖNEMLİ Mİ? 
Cinsel ilişkideki pozisyon, ilişki sonrası uzun süre yatmanın hamile kalma ihtimaline pek fayda sağlamadığı bilinmektedir.

KADININ YAŞI HAMİLE KALMA KAPASİTEMİ ETKİLER Mİ? 
Evlenme ve kariyer planı yaparken ilerleyen yaşla birlikte gebe kalmanın da güçleştiği akılda tutulmalıdır. 30’lu yaşların sonundaki bir kadın 20’li yaşların başındaki bir kadından yaklaşık %40 daha az üreme kapasitesinde sahiptir.

DİĞER FAKTÖRLER HAMİLE KALMAYI NASIL ETKİLER? 
Sigara, alkol kullanımı, obezite (vücut kitle endeksinin 27 kg/m2’nin üstünde olması) ya da aşırı zayıflık (vücut kitle endeksinin 17 kg/m2’nin altında olması), 6-8 fincandan fazla kafein tüketimi, stres, ağır metal, tarım ilaçları çevresel atık ve toksinlere maruziyet, cinsel yolla bulaşan hastalıklar gebe kalmayı zorlaştırmaktadır. Bu faktörlerin de gebelik planı olan çiftler tarafından kontrol altına alınması son derece önemlidir.

DOĞAL YOLLARLA HAMİLE KALMANIN YOLLARI NELERDİR? 

  • Sağlıklı yiyecekler yediğinizden emin olun, 
  • Sağlıklı kiloyu koruyun, 
  • Sigarayı ve uyuşturucuyu bırakın, 
  • Alkolü ölçülü olarak kullanın, 
  • Düzenli olarak egzersiz yapın. Yukarıdaki başlıklara ilave olarak ayrıca kadınlar; 
  • Günde 0,4 mg folik asit almalıdır. 
  • Hamilelik öncesi sağlıklarının en iyi durumda olduğundan emin olmak üzere antenatal tarama yaptırmak için doktorlarını ziyaret etmelidir. Bu tarama rubella (kızamıkçık), ve varicella (suçiçeği) kontrolleri, kan grubu, antikorlar ve RH faktörü, hepatit B ve hepatit C, HIV, frengi ve tam kan sayımı dâhil çeşitli kan testlerini içerebilir. 
  • Son iki yıl içinde normal sonuçlar veren bir pap smear testi ve göğüs kontrolü olduklarından emin olmak üzere doktorlarıyla görüşmelidir. 
  • Doktorunuzla beraber kullandığınız ilaçları ve onların hamilelik üzerindeki etkilerini gözden geçirin. 
  • Diş hekimi kontrollerinizi ihmal etmeyin.

TÜP BEBEK TEDAVİSİNİN BAŞARISI BU ETKENLERE BAĞLI

TEDAVİ BAŞLANGICINDA YAPILAN TESTLER ÇOK ÖNEMLİ  
Kadında yumurtalık rezervi için Anti Mullerian Hormon (AMH), tiroid için TSH, şeker için açlık şekeri, süt hormonu (Prolaktin), tam kan sayımı ve bulaşıcı hastalıklar için Hepatit-b, Hepatit-c ve HIV testlerine bakıyoruz. Eğer daha önce yapılmadı ise rahim filmine bakıyoruz (HSG). Sadece gerekli durumlarda rahim içerisine kamera ile bakıp gerekli ise tedavi yapıyoruz. Erkekte 2-7 günlük cinsel perhizi takiben sperm analizi yapıyoruz. Bunların dışında pıhtılaşma testleri, kromozom analizi, sperm DNA testi gibi nitelikli testler sadece özel durumlarda istenir.

TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLANIYOR? 
Tüp bebek tedavisine genellikle regl döneminin ikinci ya da üçüncü günü başlanıyor ancak seçilecek protokole göre bir önceki reglin 21. günü de başlanabilir. Genelde reglin başlangıcı tercih ediliyor ve günlük karından yapılan iğnelere başlanıyor. Yaklaşık 10-15 gün kadar günde bir kez iğne yapıldıktan sonra, yumurtalıklar içerisinde büyüyen folliküller olgunlaşınca çatlatma iğnesi yapılıyor ve 36 saat sonra anestezi altında yumurtalar toplanıyor. Bu esnada, eşlerden de sperm örneği alınıyor ve toplanan yumurtalar içerisine spermler iğne ile veriliyor. Yaklaşık 4-5 gün, özel ortamlarda döllenme işlemi takip ediliyor ve bu dönemin sonunda en iyi embriyo(lar) rahim içerisine transfer ediliyor.

EMBRİYO SEÇME İŞLEMİ NASIL YAPILIYOR? 
Toplanan ve sperm ile döllenen yumurtalar, laboratuvar ortamında inkübatör adı verilen özel ortamlarında saklanıyor. Saklanma esnasında özel sistemler ile izlenen embriyoların özellikle öncelikli ve iyi bölünenleri not ediliyor. Daha sonra, özel skorlama sistemleri kullanılarak en yüksek kalitede oldukları tespit edilen embriyolar transfer edilmek üzere ayrılıyorlar. Merkezimizde özellikle blastosist adı verilen 5. gün embriyoları kullanılıyor. Bunun bir avantajı, blastosistler daha seçilmiş embriyolar oldukları için tutunma olasılıkları bir miktar fazla oluyor.

TRANSFERİ SONRASI İLAÇ KULLANIMINA DİKKAT! 
Transfer işlemi sonrası 1-2 gün istirahat etmek, ağır spor-iş yapmaktan kaçınmak, kafeinli içeceklerden uzak durmak, alkol-sigara almamak ve cinsel birliktelikten kaçınmak önemli. Transfer işleminden yaklaşık 12 gün sonra kanda gebelik testi bakıyoruz. Bu dönemde önerilen ilaçların eksiksiz kullanılması çok önemlidir.